29 Ağustos’ta gece yarısı gelen bir haber Mustafa Kemal Paşa’yı çok heyecanlandırmıştı. Garp Cephesi Harekat Şube Müdürü Tevfik Bey o gece çeşitli karargahlardan gelen raporları birleştirerek bir harita çizip İsmet Paşa’ya götürür. İsmet Paşa ;
-Bunu derhal Paşa’ya gösteriniz.. der. Gerisini Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından anlatalım..
-Karahisar’da Belediye dairesinde bana ayrılan yatakta yatmaktaydım. Beni uyandıran Tevfik Bey’in gösterdiği haritaya baktım. Hemen yataktan fırladım. Arkadaşlar, haritada gördüğüm şey şu idi ; ordularımız düşmanın mühim kuvvetlerini kuzeyden, güneyden, ve batıdan çevirmeye elverişli bir durum almış bulunuyorlardı. Şu halde, tasarladığımız ve azami sonuçlar sağlayacağını umduğumuz vaziyetler tahakkuk ediyordu. Derhal “Fevzi ve İsmet Paşaları çağırınız !” dedim. Üçümüz toplandık, durumu bir daha gözden geçirdik. Kesinlikle hükmettik ki Türk’ün gerçek kurtuluş güneşi 30 Ağustos sabahı ufuktan bütün şaşaasıyla doğacaktır !

Mustafa Kemal Paşa bu fırsatı karargahta bekleyerek kullanmayacaktır. Ona göre durum vakit kaybedilemeyecek kadar hayatidir. Kendisi ve diğer tüm paşalar hızla bağlı oldukları ordularla cepheye ve siperlere koşacak, muharebeye bizzat yerinde komuta edeceklerdir.. Sonuç kat’i ve kesindir. Tek vuruşluk savaşın muzaffer orduları dokuz gün sonra İzmir’e gireceklerdir.

30 Ağustos’un önemini Falih Rıfkı bunu şöyle betimliyor ;
Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.

Ve Atatürk ;
-Tarih, başlarındaki taçlıların, haris politikacıların, bir takım hayali emellerin vasıtası mevkiine düşen istilacı orduların , istilacı milletlerin uğradığı feci akıbetlerle dopdoludur. Efendiler! Türk vatanını fethetmek düşüncesini Türk’ü esir etmek hayalini genel bir düşünce haline koymaya çalışanların da layık oldukları akıbetten kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük…. Diyecektir..

30 Ağustos savaşı her hangi bir savaş değildir. Bu savaş Anadolu topraklarında verdiğimiz son savaş olabilirdi. Ve bu savaş tek vuruşluk bir savaştı..