1850’lerden sonra mali açıdan acze düşen Osmanlı, devlet teşkilatında Sultan Abdülmecit’in fermanıyla “tenkisat ve tasarrufat” komisyonu ( Kesinti ve Tasarruf Komisyonu) kurarak saray ve hükümet harcamalıyla ilgili  bir dizi tasarruf önlemi almış. .

.

Vakanüvis Lütfü Efendi Sultan Abdülmecit devrindeki bu ilginç kararlardan şöyle bahsediyor ;

İlk planda sarayda çalışan personel sayısı azaltılacak..

100 kuruşun üzerindeki maaşların yüzde 5’ine hazine adına el konacak..

Memurlar mücevher takımlı çubuk kullanmayacak.. (Çubuk tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık, Lüle de denir) )

Misafirlere çubuk , kahve ve şeker ikram edilmeyecek..

Askeri, mülki, ilmi erkân memurlarını çok beygirli arabalara bindirmeyecek.."

Ast sınıf memurlar üç çifte kayığa (üç kişinin kürek çektiği kayıklar) ve arabaya binmeyip iki çifte kayığa binecek ve bu rütbelerde bulunan memur hanımları bir beygirli araba kullanacak. Hanımlar pek ziynetli, gösterişli ve aşırı olmayacak..

Aynı tedbirler saray hanımları içinde uygulanmış. Beş veya yedi çifte kürekliler yasaklanıp, üç çifte kürekli kayıklara izin verilmiş. Bu arada saltanat kayıklarının 13 çifte kürekli olduğunu söyleyelim. Gerçi bu tedbirler uygulanabilmiş mi bilmiyoruz. Ama sonuçta Osmanlı batmaktan kurtulamamış.. Üstelik böyle tedbirler alırken, hazinenin yokluklar içinde kıvrandığı, içten ve dıştan borç alındığı bir dönemde padişah Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmakla yetinmemiş, Nevşehirli İbrahim Paşa’nın eşi Fatma Sultan için yaptırdığı ve Lale Devri’nde düzenlenen eğlencelerle ünlenen Çırağan’daki ahşap binayı yıktırıp, yerine saray inşa edilmesi emrini vermiş. Aynı yıl padişaha özel ve yapımı süren bina sayısı 20 civarındadır. Hatta Osmanlı Devlet’inin nakit bulmada zorlandığı bir dönemde yapılan bu savurganlık İngiltere’nin dikkatini çekmiş ve Elçileri Canning aracılığıyla Abdülmecit’i resmen uyarmıştır.

Otomobilli döneme gelecek olursak. Türkiye’ye ilk otomobiller meşrutiyet döneminde girmiş. İlk makam otosu kullanan da 31 Mart Vak’asını bastıran Hareket Ordusu Komutanı Mahmut Şevket Paşa olmuş . Makam otosu Babıali ve İstanbul’da görüldüğünde halkta bir hareketlenme başlarmış. Öfkelenen çok olurmuş. Malum o zaman da halk zor durumda memur maaşları ödenemiyor, hazine tamtakır. Halk arabayı “Timur’un filine” benzetirmiş.

Ancak o süslü makam arabası Mahmut Şevket Paşa’nın sonu olmuştur.. Paşa 11 Haziran 1913’de otomobilinde uğradığı suikast sonucu öldürüldü.. Araba şu anda Harbiye Askeri müzesindedir...

Abdülhamit döneminde sadece Nazırlara araba tahsis edilmiş, başkasına araba tahsisi yapılmamış. Refik Halit Karay “Memleket Hikayeleri” kitabında;

“Öyle, önüne gelen genel müdür fabrika veya Kızılay tahsisatı da olsa araba almaktan çekinir işi nihayet bir atlı araba ile geçiştirirdi. Bir cihet daha vardır ki Abdülhamit Nazırları, hatta sadrazam, makam arabalarına değil kendi hususi arabalarına binerlerdi. Yani vükelayı kirama ( yüksek bakanlıklar) atlı mükellef arabalar tahsis edilmezdi. Yüksek maaş alan her memurun zaten bir veya birkaç arabası bulunurdu. Nazır oldu mu en fazla arabasını veya atını değiştirir daha iyisini alırdı.“ diye yazmış.

Günümüzde de makam arabaları meselesi ahaliyi çok kızdırıyor. Manzara Abdülmecit dönemini aratmıyor. Yönetici sınıfıysa halkın bu hassasiyetine pek aldırmadığı gibi bazen bu şaşaayı halkın gözüne sokmaktan da geri kalmıyorlar.

Gerçek itibar halkının dertlerine ortak olabilen devlet adamlarına aittir. 

( Resim  ; Mahmud Şevket Paşa'nın aracı ve suikasta uğradığı sırada giydiği kıyafetleri aynen muhafaza edilmiş olarak Harbiye Askeri Müzesi'nde sergilenmektedir.)