Rixos Otel’de dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri olan Dassault Systemes ve iş ortağı CADEM’in önderliğinde gerçekleştirilen, Raylı Sistemler Günü 2015 toplantısında, raylı sistemler sektörünün dünü ve bugünü, sektörde yaşanan teknolojik gelişmeler masaya yatırıldı.
ANA UNSUR YERLİ GÜÇ
1990 yılı başlarına dayanan birikimleri ile endüstrideki tasarım, mühendislik ve ürün geliştirme ihtiyaçlarına çözüm sağlamayı amaç edinen CADEM, Eskişehir’de önemli bir toplantıya evsahipliği yaptı. Raylı Sistemler Günü başlıklı toplantının açılış konuşmasını yapan CADEM CEO’su Ali Serdar Emre, Türkiye’de yerli üretimler devam ederken yapılması gerekenleri, sektörün geleceğini, yurtdışından örneklerini, mevcut teknolojileri ve daha ileriye nasıl gidileceğini uzmanlarla masaya yatırmak için bu toplantıyı gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Ali Serdar Emre, “ Etkinliğimizin ana unsuru yerli güç. Ülkemiz raylı sistemlerde hızlı bir gelişim içinde ve bu alanda da pek çok proje hayata geçiriliyor. Peki raylı sistemler gibi çok disiplinli bir yapıya sahip bu alanı nasıl tek bir platform altında toplayabiliriz? Bu sayede mühendislik çalışmalarını uluslararası alanda da projelerimizi daha tanınır ve bilinir hale nasıl getirebiliriz? Dünümüzü ve bugünümüzü, nereden nereye geldiğimizi, neler yaptığımızı ve yapabileceğimizi, yerli gücümüzün dinamiğini, başarı öykülerini konuşmak için bir aradayız” dedi.
ÇARK DESTEKSİZ DÖNEMEZ
Açılış konuşmasının ardından söz alan TÜLOMSAŞ Genel Müdürü Hayri Avcı, Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi hakkında katılımcılara bilgiler verdi. TÜLOMSAŞ’ın tarihine kısaca değinen Avcı, 7 ayrı fabrikada, kurulduğu 1894 yılından bu yana üretilen raylı sistem ürünlerini tanıttı. Dünyada demiryolu araçlarının Pazar büyüklüğünün 100 milyar Euro olduğunu belirten Avcı, Türkiye’nin bu pazardan hiçbir pay almadığını, bunun da raylı sistemlerde Türkiye’nin 2015 ve 2023 vizyonlarının temelini oluşturulduğunu ifade etti. Yeni sektörel yaklaşım modeli ile bu vizyona adım attıklarını kaydeden Avcı, “ Bir çark düşünün. Bu çarkın dişleri de, arge ve test merkezi, Raylı Sistemler Kümesi, ana üretici TÜLOMSAŞ, üniversiteler ve TÜBİTAK. Bizim amacımız bu dişleri aynı anda döndürerek çarkı hızlandırmak. Bunun için de desteklenmemiz gerekiyor. Sektörel paydaşlarımız ve kurumlarımızın da bizleri desteklemesi lazım” dedi.
KARLILIĞIMIZI ARTTIRMALIYIZ
Kazancın arttırılması için kar marjı yüksek teknolojik ürünlerin üretilmesi ve bunların pazarda yer almasının sağlanması gerektiğine dikkat çeken Avcı, raylı sistemlerde üretilen ürünlerin en büyük eksikliğinin yurt dışında tanıtılmaması olduğunu ve TÜLOMSAŞ olarak üretim yaptıkları her alanda ayrı bir sektör olarak anılmak istediklerini kaydetti. Bugün dünya ölçeklerinde en son teknoloji ve kalitede elektrikli ve dizel elektrikli lokomotifleri TÜLOMSAŞ’ın ürettiğinin altını çizen Avcı, “ Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi, TÜLOMSAŞ’ın proje sorumluluğunda konsept tasarımı tamamlanmıştır. Şuana kadar iş yapım ihalesinin gerçekleştirilmesi 2 defa iptal edilmek zorunda kalındı. İhalenin 3. Yenilenmesi için çalışmalarımız sürüyor” şeklinde konuştu.
SEKTÖRÜN GELİŞİMİ NASIL OLACAK?
Avcı son olarak sektörün gelişimi için temel gereklilikleri ise şu şekilde aktardı: “ Eskişehir’de raylı Sistemler Kümelenmesi kapsamında özel sektör firmalarının AR-GE faaliyetlerine katkıları arttırılmalı. Demiryolu araçları test merkezinin kurulumunun bir an evvel tamamlanması gerekiyor. AR-GE projeleri sektör ağırlıklı olarak teşvik edilmeli. Üniversiteler, sektöre yönelik akademik faaliyetlere ve araştırmalara ağırlık vermeli. Sertifikasyona yönelik çalışmalar arttırılmalı.”
KALİTEDE BÜYÜK YOL KATETTİK
Hayri Avcı’dan sonra Prof. Dr. Sedat Çelikdoğan Türkiye’de Yerlileşme konusunda bazı bilgiler verdi. İstikrarın olmadığı yerde kalkınmanın olmayacağının altını çizen Çalikdoğan, bunun da uzun vadeli yatırım hareketlerinde güveni sarstığını dile getirdi. Türkiye’nin kalite olarak özellikle de otomotiv ve raylı sistemler sektörlerinde büyük yol katettiğini ifade eden Çelikdoğan, “ Tüm bunlara rağmen kamu görevlileri ve karar mercileri, Türkiye’yi tanımıyor ve gücünü ve potansiyelini bilmiyorlar. Cesur davranmıyorlar ve bu da ilerleme kat etmede hız kaybı yaratıyor” dedi.
MİLLİ MARKAMIZI ÇIKARMALIYIZ
Prof. Dr. Sedat Çelikdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: Borçlu olan bir ülke dünya siyasetinde de ekonomide de yer edinemez. Bunun için bizim bir an evvel dış ticaret açığını kapatmamız şart. Bunu sağlamanın yolu da dünya ölçeğinde markalaşmadan geçmektedir. Türkiye’nin acil olarak sektörel alanlarda markalara ihtiyacı var. Türkiye’nin üretim gücü, deneyimi ve kalitesi ortada. Üreticilerimiz var. Yan sanayimiz güçlü. Artık bizim tüm bu kuvvetleri birleştirerek tasarıma geçmemiz gerekiyor. Tasarımdan geçersek milli markamızı çıkarırız.”