CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu’nda, yargı reformların Türkiye’nin dünya basın özgürlüğü sıralamasındaki yerine etkisini anlattı. Çakırözer, “2004-2005 yıllarında AB reformları yaptık. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün sıralamasında 25 basamak düştük. 2009 yılında reform paketi çıkardık, 123. sıradan 138. sıraya geriledik. 2010 yılında Anayasayı değiştirdik, 10 basamak daha. 2015 yılında bir reform belgesi daha; 2017’de 6 sıra geriledik” dedi. Çakırözer, “İnanması güç ama reform yaptıkça demokrasimizde, basın ve ifade özgürlüğümüzde batıyoruz” diye konuştu. Teklifle kanunlara haberin ve eleştirinin suç olmadığına ilişkin bir cümlenin eklendiğini anımsatan Çakırözer, “Bu adaletsizliklerin gerekçesi kanunlarımızın yetersizliği değil; bağımsız ve tarafsız kalması gereken yargının, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında kalması. Var olan ama savcıların, hâkimlerin uymadığı maddeleri bir kez daha yazarak ne basın özgürlüğü sağlanır, ne de Avrupa’nın yolu açılır. Bu paket çıktığında dahi bazı hâkimler cübbelerinde ilik aramaya devam edecek. Çünkü İhtiyacımız olan, güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devleti” dedi.

   

Çakırözer, yargı reform paketinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Çakırözer, konuşmasında, 17 yıllık AKP iktidarında yapılan yargı reformlarının Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğüne etkilerini değerlendirdi. Konuşmasında basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinde Eylül ayından itibaren yaşananları da aktaran Çakırözer şöyle konuştu:

REFORMLAR ÖZGÜRLÜK KARNEMİZİ NASIL ETKİLEDİ?

AB reformları yaptık, 25 basamak düştük: 2004-2005 yıllarında AB reformları yaptık, AB’ye tam üye adayı olduk. 2005 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün sıralamasında basın özgürlüğünde 98'inci sıradaydık dünyada, 2009’da 123'üncü sırada.

2009 reformuyla 138. sıraya geriledik: 2009 yılında yargı reform paketi çıkarıyoruz, işe yarıyor mu? 2010 yılında basın özgürlüğü alanında 138'inci sıraya düşüyoruz.

Anayasa değişti 10 basamak daha: 2010'da yargıyı derinden etkileyen Anayasa referandumu yaptık ‘sessiz devrim’ diyenler bile oldu; 2011 yılında 2 paket çıkardık. Bakıyoruz, 2012 yılında 10 basamak daha düşerek 148'inci sıraya geriliyoruz. 2013 ve 2014 yıllarında 3 kapsamlı düzenleme geçiriliyor. Bakıyoruz, bu reformlardan sonra, 2014 sonunda 149'uncu sıraya düşüyoruz.

Dibe demir atmışız: 2015 yılında bir reform belgesi daha önümüze geliyor, 2017'de 6 sıra geriliyoruz, 155'inci sıraya düşüyoruz. 2018'de 157, 2019'da yine 157'nci sıradayız. Dibe demir atmışız. Reformlar döneminde 2009 yılından 2017 yılına kadar 13 bin 227 gazeteci hakkında soruşturma başlatılıyor. İnanması güç ama burada reform yaptıkça demokrasimizde, basın ve ifade özgürlüğümüzde batıyoruz.

Reform konuşurken 300 gazeteci yargılanıyor: Bizler şu anda burada adaleti, özgürlükleri konuşurken Türkiye'de en az 300 gazeteci yargılanıyor. Sadece eylül ayı başından bu yana 60 gazeteci hakkında yargılama devam etti, 7 gazeteciye toplam yirmi yıl hapis cezası verildi, 5 gazeteciye yeni dava açıldı.

Yasalarda var ama olmayan ne: On yedi yıllık tek parti iktidarınız süresince dibe çakılan basın özgürlüğünü bir kanuna "Haber ve eleştiri suç olmaz." cümlesini ekleyerek düzeltme iddiasındasınız. Doğru, haberin suç olmaması gerekir, eleştirinin suçlanmaması şart ama bunun için bu düzenlemeye gerek yok, zaten var; Anayasa'da var, TCK'de var, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarında var, Yargıtay içtihatlarında, AİHM kararlarında var. Peki, olmayan ne? Yargı bağımsızlığı yok, yargı tarafsızlığı yok. Yargı, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında.
Cübbelerinde ilik aramaya devam edecekler: Bu kanunun gerekçesinde ‘Avrupa Birliği sürecinin önünü açacağız’ diyorsunuz. Var olan, ama savcıların, hâkimlerin hiçbir şekilde uymadığı maddeleri bir kez daha yazarak ne basın özgürlüğü sağlanır ne de Avrupa'nın yolu açılır çünkü bu paket çıktığında dahi bazı hâkimler cübbelerinde ilik aramaya devam edecek. Biz bu akşam bu kanunları değiştireceğiz ama yarın sabah bazı savcılar, bazı hâkimler bu kuralı görmezden gelecek.

Satır satır suç arıyorlar: Günlerdir yargı reformunu konuşuyoruz ama İstanbul'da, Ankara'da savcılar Hükûmetin dış politikadaki kararlarını eleştiren yurttaşları kolaylıkla terör damgasıyla damgalayarak soruşturma açabiliyor. Ne AİHM kararları ne anayasal güvenceler ne kanunlar, içtihatlar ne de buradaki konuşmalarımız onları bu keyfiyetten alıkoymuyor, koymayacak. Açıyor gazeteyi, televizyonu, Twitter'i, Facebook’u; satır satır suç arıyor, olmayan delili yaratıyor. Habere "haber" değil “terör” diyor; yoruma, eleştiriye “terör” diyor.

Gerekçesi kanunların yetersizliği değil: Bu zihniyetteki savcıya, hâkime hangi reformu yaparsanız yapın bu gidişat değişir mi? Türkiye'de gazetecilere, yazarlara, aydınlara, öğrencilere yönelik haksız yargılamaların, hukuksuz tutuklamaların, insanların hayatlarından çalınan ayların, yılların gerekçesi kanunlarımızın yetersizliği değildir. Bu adaletsizliğin gerekçesi, bağımsız ve tarafsız kalması gereken yargının, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında kalmasıdır. Bu reform paketi de bu hâliyle hâkimlerin, savcıların haberden suç, Twitter'dan terör yaratma ezberlerinin önüne geçemeyecek. İhtiyacımız olan, güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devleti.