Haber Kaynağı: Manşet Gazetesi 
Söyleşi: Şaban Bağcı
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide bugüne kadar yapılanlar, bundan sonra yapılacaklar, projeler, referandum süreci ile ilgili konuştuk. Ataç'ın çocuk senfoni,  Kent Enstitüsü projesi ile Kızılinler projelerini anlatırken heyecanlanması dikkatlerden kaçmadı.
Sosyal belediyecilik nedir?
Sosyal belediyeciliği temelinde eşitlik vardır. Kimseyi ayırt etmeme vardır. Hiçbir bölgeye farklı bakmadan hepsine eşit olarak hizmet götürmeye çalışmaktır.
 Çocuk bizim için çok önemli. Çocuk geleceğimiz. Çocuk eğitimi nasıl alıyor, doğru mu alıyor, eşit mi alıyor, bunlara bakmak lazım. İnsanların sağlığı önemli. Yedikleri, içtikleri, sağlık hizmetlerine kolay erişiyor mu, eşit hizmet alıyor mu bunlar önemli. İnsanca yaşamanın bütün değerlerini takip edip onları çözme adına projeler üretmek, onlarla beraber olmak, onların yaşantılarını kolay kılma gibi birçok öğesi olan bilim dalıdır. Bugün ülkede sosyal devlet olma özelliğini yitirdi. Kişileri ayırt eden, bölen bir zihniyet hakim oldu. Sosyal belediyecilik gerçekten çok önemli.
Çocuk senfoniden bahsedermisiniz?
Venezüella’da sokak suçlarının ve uyuşturucunun kasıp kavurduğu dönemlerde, 1970’li yılların başında, devlet bunu çözemiyor, aciz kalıyor. Halka soruyor ne yapalım da bunu bitirelim diye. Bir piyanist çocuklara keman çaldırmamız lazım diyor. Boş zamanlarını iyi değerlendirsinler anlamına geliyor. Buna başlanıyor. Ufak ufak da olsa kartopu gibi büyümeye başlıyor. Bütün dünyaya örnek oluyor. Biz de 2 yıl önce bizim Ozan hocanın İstanbul’daki Barış İçin Müzik Vakfı’nda 12 yıl önce başlamışlar. İstanbul’da karı koca mimar çift. Bu sürede iyi mesafe kaydedip güçlü noktaya geliyorlar. Bunu Eskişehir de yapabiliriz deniyor. Ozan hoca bana geldi, söyledi. Ben duyar duymaz buna başlamak istedim. 40 tane keman aldık. Kemanla başladık işe. Bizde de bu iş çığ gibi büyüdü. İki Elin Sesi var yavaş yavaş Türkiye’ye yayılmaya başladı. Geçen sene İzmir’de yine güzel bir konser verdiler. UNİSEF’in 70. yılını kutlarken onarlın daveti ile yine Ankara’ya gittik. Birçok çocuk grupları vardı. En sonda da bizim çocuklarımız çıktı. Herkes hayran kaldı. Yine Bergama’da bir konsere gittik. Eskişehir’de çeşitli konserleri devam ediyor. Belçika’dan davet aldık, oraya gideceğiz. Fazıl Say ile bazı görüşmelerimiz var. Onunla bir konser yapmak istiyoruz. Başarıyla devam ediyor bu projemiz.
Biz çocukları alırken herhangi bir yetenek sınavı falan yapmıyoruz. Devam mecburiyeti yok. Firesiz devam ediliyor.
Pişmiş toprak sempozyumu ne durumda?
Pişmiş Toprak’ta 10 yılda 130’un üzerinde heykel yapıldı. Küçük heykelleri iç mekanlarda kullanıyoruz. Büyük heykellerin hepsi parklarda. Artık göz alıştı. İnsanlar heykelleri bir eser olarak görmeye başladı. Artık bir sorun yaşamıyoruz. Eskişehir böyle bir şehir oldu. Sanatıyla, kültürüyle, sağlığıyla, sporuyla, eğitimiyle başka bir noktaya geldi.
2001’de sanat projesi yapalım, heykel olsun dedik. Ama malzemesi ne olsun, metal mi olsun, beton mu olsun, ahşap mı olsun derken toprak aklımıza geldi. Ne kadar doğru bir iş yapmışız.
Genel  çalışmalarınızdan bahsedermisiniz?
 
İLK DEFA BÖYLE BİRŞEY BAŞIMA GELDİ
Ben önce hekimim, sonra belediye başkanıyım. Hekim gözüyle bakmak çok farklı. Biz hekimlerin insana bakışıyla bir avukatın, mühendisin bakışı çok farklıdır. Bu bana büyük avantaj sağlıyor. 2009’dan sonra temel hizmetler yapıldı. 2009-2014 arasında 500 bin ton asfalt atmışız. 1 milyon metrekare kilitli parke yapmışız, bin 300 tane sokak bitirmişiz. Bu rakamlar çok ciddi rakamlar. Büyükşehir rakamları bunlar. Bize başka şeylerle uğraşıyor da bunları unutuyor denilecek bir durum yok. Eksiğimiz yok mu, var. Eksiksiz olmak mümkün değil. Bugün Tepebaşı’nda asfaltsız sokağımız kalmadı. Bize geçen 40 köyün 25 tanesini bitirdik. Kalan 15 taneyi önümüzdeki 2 yılda tamamlayacağız. Bunlar kolay işler değil. Komik bir bütçe var. İller Bankası payımız kuşa döndürüldü. Maaş ödemekte zorlanmaya başladık. 1999’dan beri bu işin içindeyim. İlk defa böyle bir şey başıma geldi. Duyardım da hayret ederdim. Demek ki oluyormuş. Bu komik bütçelerle bunlar yapılıyorsa bunun altında bir şeyler var demektir. Paranın iyi değerlendirilmesi var burada.
EL İNSAF YANİ…
2009’dan sonra 60’ın üzerinde yer açmışız. 30 beldeevi, 6 çocuk merkezi, 2 gençlik merkezi, Alzheimer merkezi, ağız ve diş sağlığı merkezi, çocuk senfoni orkestrası, akıllı kentler, halı sahalar derken birçok yer açmışız. 1999’da geldiğimde Tepebaşı’nda bir tane spor tesisi yoktu. Çim saha yoktu. Şimdi kalkıyorlar eleştiriyorlar. El insaf yani…söyleyecek bir şey bulamıyorlar da abuk sabuk şeylerle uğraşıyorlar.
Kent Enstitüsü projesinde bahsedermisiniz?
KENT ENSTİTÜSÜ PROJESİ
Anadolu Üniversitesi ile açık öğretim gibi bir projeye başladık. Online bir proje. Beldeevlerini bir taraftan online şeklini yapacağız. İnsanlara ulaşma şansımız daha da artıyor. Belediyenin portalı olacak. Oraya şifre ile girdiklerinde hangi konuyu öğrenmek istiyorsa o konu üzerinden devam edecek. Konuların daha pratik olsun dedik. Çoğu insanın akıllı telefonu var. Akıllı telefon bir derya. Bunun kullanımı öğrenme ya da işaret dili eğitimi, para yönetimi gibi, balkonda çiçek yetiştirme gibi birçok konuda eğitimler olacak.
Tüm yaptığımız projelerin bir çatısı olsun dedik. Bu çatı da bu online proje olsun dedik. Bu projenin adı da Kent Enstitüsü olsun dedik. Türkiye’de ilk olan ve kendinden söz ettirecek bir proje. Baktık ki yapılan işler köy enstitüsü mantığına çok uygun işler. İnsanlara meslek öğretiyorsun, lisan öğretiyorsun, Kuran öğretiyorsun, dikiş öğretiyorsun, bonus olarak kültür gezilerine götürüyorsun. 175 bin kişiye ulaştı kültür gezileri. Beldeevlerinde 2009’dan bu yana 100 bin kadın eğitim almış. Bir ramazan iftarına 130 bin kişi oturuyor. Böyle bir bölgenin çatısında kent enstitüsü olacak.
Bebek, çocuk, genç, kadın, erkek, engelli, yaşlı, hasta herkese dokunmaya çalışıyoruz.
CÜCE AKIL
Spor projelerinizi anlatırmısınız?
Yeşil alan konusunda çok ciddi başarımız var. Büyükşehir ve Tepebaşı’nın ortaklaşa yaptığı aktif alanlar, kişi başına 10 metrekare yeşil alan. Avrupa standartlarını yakalaşmış durumdayız. Hatta bence geçmiş durumdayız. Biz sadece iki belediyenin yeşil alanını sayıyoruz. Anadolu Üniversitesi ve diğer resmi kurumların yeşil alanları da var. Onları da kattığımızda 10’un üzerine rahatlıkla çıkar. Parklarımız çok iyi kullanılıyor. Yazın bakıyorum, cıvıl cıvıl parklar. Zamanında merkez mahallelerimizde hiç sosyal donatı düşülmemiş. Çok yoğunlaşmış mahallelerde park istiyorlar. Bana yer gösterin yapayım. Kalkıp istimlak yapıp park yapamam. Tek sıkıntımız bu. Biraz daha çevreye doğru geldikçe büyük parklar, yeşil alanlar artıyor. 1999’da göreve geldiğimde Tepebaşı’nda spor alanı yoktu. Bugün bu yeşil alanlar, halı sahalar, su sporları merkezi birçok proje var. Orada bir futbol sahası yaptık. Behiç Erkin’in adını verdik. Sonra da spor merkezini yaptık. 2 tesisten binlerce insan yararlanıyor.  Bazı yerler istiyoruz bize vermiyorlar. İktidar partisinin bürokratları biz hizmet edeceğiz diye akılları çıkıyor. Biz hizmet edemezsek onlar belediyeleri alacak diye düşünüyorlar. Bu çok cüce bir akıldır.
Kendi alanlarımızda halı sahalar yaptık, parkları yeniliyoruz, yürüyüş yolları, spor aletleri koyuyoruz. Büyük alansa gölet koyuyoruz. Bir kafe koyuyoruz. Bu sene Şirintepe’de bir spor merkezimiz bitiyor onu açacağız. Şirintepe bizim en büyük mahallemiz. 50 bin nüfusu var. Ağız Diş Sağlığı Merkezi’ni oraya açtık. Şimdi büyük bir spor salonu açıyoruz.
2014’te geldiğimizde baktık, proje yapacağımız alan kalmamış, toprak kalmamış. Yeşil alan kamulaştırılmamış. Kişiye ait alanlar vardı vergi ödüyorlardı. Belediye hizmet edecek, biz de vergiden kurtulacağız diye uygun fiyata verelim dediler. Belediye hizmet etsin dediler. Spor salonu alanı böyle bir yer. Onlar böyle bir anlayış göstermese ben bu spor salonunu oraya yapamayacaktım. Başka yerleri de taksitlendirerek kamulaştırdık. Oralarda da yeni projeler yapacağız. O bölgenin insanı kullanacak.
2009’dan sonra benim için 5 konu çok önemli oldu. Sağlık, kültür sanat, sosyalleşme, spor, eğitim. Bunlar çok önemli. Artık Eskişehir insanının ihtiyacı bunlar. 30 tane beldeevi hizmet ediyor.
Fevzi Çakmak’taki çocuklarımız keman çalıp konser veriyorlar. Talep giderek artıyor. Eline kemanı verirsen öğretirsen çalıyorlar.
Spor müzesi projeniz olduğunu öğrendik. Bundan bahsedermisiniz?
MİT’in yanında 10 dönümlük yerimiz var. Her sene Sinan’ı mezarı başında anıyoruz. Ama 2. bir kişi yok. Eskişehir tarihinde bisikletçiler, güreşçiler bir sürü branşta başarılı kişi var. Bunlar niye anılmasın? Bu spor müzesi dijital bir müze olacak. Geçmişte ve bugünde bütün sporcuları yer alacak. Üst kısmı meydan olacak. Orada bir spor anıtı olacak. Bütün anma törenleri orada yapılacak. Hem müze hem kafe olacak. Alt kısmında gölet yapılacak. Tırmanma duvarları, kaykay yolarlı olacak. Çok büyük alan değil ama örnekleme adına önemli bir yer olacak.
YÜZÜMÜZÜ GÜNEŞE DÖNDÜK
Yenilenebilir enerji çalışmalarını çok önemli. Ne durumda?
Belediye hizmet binasının her tarafı cam cephe. Zamanında sıradan camlar kullanılmış. Yazın cam cepheli bölümde sıcaklık 52 derece oluyor. Enerji giderleri çok yüksek oluyor. Kışın ısıtamıyoruz, yazın soğutamıyoruz. Ciddi faturalar ödeniyor. BEBKA’dan 400 bin liralık bir hibe aldık. 100 bin lira da biz koyduk. Çatıdaki 400 paneli o zaman o parayla yaptık. TEDAŞ’tan bunu bizim şebekeye bağlayalım dediler. Hafta içi enerji alıyoruz, hafta sonu enerji satıyoruz. Böyle bir sistem kurduk. Buradan yüzde 20’lik enerji tasarrufu sağlıyoruz. Bu bizim güneşe bakış açımızı değiştirdi. Yüzümüzü güneşe döndük.
Gençlerin, öğrencilerin olduğu yerlere güneş enerjili telefon şarjları koyduk. Bunlar Türkiye’de ilk olan işler. 2013 yılında Avrupa Birliği’nin Brüksel’de Başkanlar Sözleşmesi dediği bir sözleşmesi var. 1000 belediye başkanı ile bu imzayı attık. Sürdürülebilir enerji eylem planlarını hazırlamamız gerekiyordu. Hazırladığın projeleri raporlayarak Avrupa komisyonunu bilgilendiriyorsun. Böylece o imzan devam ediyor. Bu enerji eylem planının tasdik edilen Türkiye’de belki de 3-4 belediyeden biriyiz. Biz gönderdik 3 ay sonra onaylayıp gönderdiler. Yıllarca bunun peşinde olan belediyeler vardı. O artık bizim bakış açımızı iyice geliştirdik. 2014’te de Avrupa Komisyonu’nun açtığı 2020 projesi hayata geçti. Biz de o projeye katıldık. Türkiye’den tek belediye olarak katıldık. Projemiz onaylandı. 3 belediyenin 23 milyon Euro hibesi kabul edildi. Biz ikinci sırayı aldık. 5 milyon Euro hibe bu konuyla ilgili proje karşılığında verildi. Akıllı şehir projesi olduğu için belediyenizin olduğu noktada bir alanı akıllı şehir yapmak üzere yola çıkıyorsunuz. Bunun sözünü veriyorsunuz. Size 60 ay süre veriyorlar. 3 tane de ortağımız var. Başladık biz de. 3 ayaklı bir proje. Birinci ayakta Alzheimer merkezini gösterdik. O binaların izolasyonlarını yapacağız, camları, çatıları değişecek. Enerji kayıplarını önlemek için gerekli yalıtımlar yapılacak. Çatıya güneş panelleri konacak. Karbon salınımını önlemek için doğalgaz kullanımını en düşük noktaya getirmek için çaba sarf edeceğiz. Enerjide yüzde 47’lik bir tasarruf olacak.
Ulaşım konusunda 4 tane elektrikli otobüs aldık. Türkiye’nin ilk elektrikli otobüs kullanan belediyesiyiz. 22 tane hibrit araç kullanıyoruz. Personelimiz şehirde o araçlarla geziyor. Bunlar şehrin ufkunu açan şeyler. Ayrıca yaklaşık 8 kilometre Yaşam Köyü’nden Anadolu Üniversitesi’nin arkasında Cuma kapısına kadar uzanan bir bisiklet yolu yapılacak. 30 tane elektrikli bisiklet alınıp kullanılacak.
Bütün sistemi izleyen bir portal kuruluyor. Enerji kaybı var mı, otobüse kaç kişi bindi, bisiklet yollarında ne oluyor hepsini kapsayan verilerini alacak bir portal kurulacak. 2019’da bitmesi gerekiyor. Gayet iyi gidiyor. Türkiye için çok önemli bir proje. Türkiye’de tek olan bir proje. Bu hem bizim hem ülkenin hem bakanlıkların vizyonunu açan bir proje. Ülkeye 5 milyon euro para getiriyoruz ve bu para ülkede kalıyor. Kredi değil bu hibe.
AVRUPA STANDARTLARINDA OLMALI
Kızılinler projesi hangi aşamada?
Bakanlık ilk ihaleye çok kalabalık bir listeyle çıktı. Kültür Bakanı Nabi Avcı’ya  gittiğimde söyledim “Kızılinler çok farklı bir yer. Bu kadar kalabalık bir liste içinde tabiri caizse gargaraya geldi” dedim. “O zaman tanıtımı için bir şeyler yapalım, ön plana çıkaralım” dedi. Görüşlerimizi aktardık.
Bakan, gerekirse bunu Tepebaşı’na verelim demiş. Bize verirse belki biz koştururuz. Yatırımcı bulabiliriz. Burada hiçbir şey yapılmadığı için yatırımcı bulma şansı da yok. Hoca bir iki direktif verdi inşallah onlar olsun, o düşünce çerçevesinde gidilirse belki bir şeyler olabilir. Ama olmayacaksa bize tahsis etsinler biz bunun peşinde koşalım. Büyük ihtimalle bir şeyler çıkarırız, yaparız. Bunu takip eden bir arkadaşımız var, kendi başına bir şey yapamaz ama belki bir konsorsiyum sağlayabilir.
Planlama yaptık ve proje de önerdik bakanlığa. En önemli şey orada kür merkezinin olduğu alan. Esas orada sağlık termal turizmi diyoruz. Su kaynaklarının  olduğu yerde bir kür merkezi kurulsun. Burası büyük bir alan. Burada hastaneler, oteller olacak. Termal su doktor kontrolünde kullanılacak. Herkes istediği gibi termal suyu kullanıyor. Eğer bir rahatsızlık varsa sorunlar çıkabiliyor. İnsanlar gelip 20 gün termal suya giremez. Belli saatlerde sınırlı şekilde girer. Orada hayat geçireceği için kültür- sanat olması lazım. Sosyalleşmesi, spor yapması, müzik dinlemesi, alışveriş yapması lazım. Golf alanına kadar her şey düşünüldü. Futbol takımları gelip kamp yapılabilecek, amatör spor müsabakaları yapılacak.
Orada tam sırtından Porsuk geçtiği için kent ulaşımı da botlarla da yapılabilir. Bu tesislerin hepsi Avrupa sağlık fonlarının standartlarına uygun yapılması gerekiyor diye bir cümle kullanıyoruz. Bu standartlara uygun yapılırsa o zaman Avrupa’dan buraya insan gelmeye başlar. Sağlık termalini kullanmaya başlar. Bunların fonlarını da sağlık fonları öder.
Yatak sayılarını fazla önerdik. Daha çok insan yararlansın diye. Kür merkezinde 6 bin yatak kapasitesi var. Böyle büyük bir alanda oranın çarkını ancak çok sayıda gelecek yerli ve yabancı turistler etkili döndürecek. Bu çok ciddi bir döviz akışını sağlayacak. Hem Eskişehir hem de ülke adına bunu sağlayacak bir yapıya sahip. Buna bu gözle bakılması lazım.
Bölgenizde öncelikle olarak çözülmesi gereke sorunlar var mı?
Var tabi olmaz mı. Mesela bakanlık kentsel dönüşüm ilan etti. Bizim 6 mahallemizi kapsıyor. Çok ciddi sorun yaşanıyor. İnsanlar malını satamıyor, bir şey yapamıyor. Ne yapacağını şaşırmış durumdalar. Baksan ve Keresteciler bölgesi sorunu var. Baksan’daki yapılan çalışmalar iyi noktada değil. Altyapısı çökmüş, caddeleri sokakları hala kooperatifin üzerinde. 600 dönümlük büyük bir alan, bin 200 mal sahibi var orada. Buranın muhakkak değişmesi lazım. İyi bir noktaya getirilmesi lazım. Yer çok kıymetli. O yer şu anda iyi kullanılmıyor. Ne doğru düzgün bir üretim oluyor ne başka bir şey. Çalışan esnafımız var. Ama yaptığı üretim onu karşılamaz.
Oradaki yer en iyi şekilde değerlendirilirse rant o mal sahibine gelecek, onlar kullanacak. Biz de orada iyi bir dönüşüm olsun, insanların malı kıymetli olsun istiyoruz. Oranın dönüşümü çok kolay olur. Çok gözde bir yer, çok hızlı dönüşür. Keresteciler de hazır, “bize yer gösterin çıkalım ve başlayın” diyorlar. Onlar da biliyorlar sonucun onlara fayda sağlayacağını. Bir de artık şehrin içinde kaldığı için onlar da rahatsız.
YAGINDAN MAL KAÇIRIR GİBİ İŞ YAPIYORLAR
 
Referandum konusu?
Her şeyden önce şu var, bunun şimdi zamanı değildi. Yanlış yapıyorlar. Yangından mal kaçırır gibi iş yapıyorlar. Arkadaş sağına soluna bir bak. Kan gölü, acı, gözyaşı, ekonomi dibe vurmuş, işsizlik had safhada her şey var. Her şeyi bırak OHAL var. Bunlar varken ne yapmak istiyorlar anlaşılır gibi değil. Zaten 15 senedir iktidardasın. Ne istedin de yapamadın? Kim engelledi seni? Herkes takdir ediyor, oyunu veriyor, iktidar olmuşsun, seçimleri kazanıyorsun daha ne bekliyorsun? Daha ne yapmak istiyorsun?
Biz demokratik haklarını kazanmış, parlamenter rejimi benimsemiş, bağımsızlığı benimsemiş bir milletiz. Bizim parlamenter sistemle ne sıkıntımız olabilir ki. Bütün dünya bunu kullanıyor. Sen diyorsun Başbakan ben olacağım, Cumhurbaşkanı ben olacağım, parti lideri ben olacağım, savcı ben olacağım, hakim ben olacağım, her şey ben olacağım. Bir de tarafsızlık yemini ediyorsun. Nedir bu? Parlamentonun sıkıntısı ne?
İlk 4 maddeye dokunmayacağız diyorlar ama başka maddelerin içinde onlarla da oynuyorsun. Mecliste yaşananlar nedir? Bunun neticesinde ne olur? Sadece vatan bölünür. Laik Cumhuriyet’in hukuk devletinin değerlerinden o kadar çok şey kaybedeceğiz ki… Ondan sonra ararlarsa bulmayacaklar. Bunun kıymetini bilemediler.
Vatandaş lütfen dikkatli olsun. Hepimizin sevdiği lider var, siyasi parti var. Ama bu başka bir şey. Bu CHP’nin sorunu değil, ülkenin sorunu. Çocuğumuzun, torunumuz sorunu. Pişmanlık fayda vermeyecek. Çok değer elden gidecek. Gelin hayır diyelim, yine parlamenter sistemimize, demokrasimize kavuşalım. Lütfen akıllı olalım, aklımızı kullanalım. Buna hayır diyelim.
 
 
Editör: TE Bilişim