Söyleşi Şenay Yıldırım

CHP 25 -26’ıncı dönem milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer, milletvekilliği sonrasında da CHP içindeki çalışmalarda etkin rol alıyor ve Eskişehir’de de bir milletvekili gibi çalışmaya devam ediyor. Ülke gündemine ilişkin aktif çalışmalarını da sürdürüyor. Prof. Dr. Gaye Usluer; 2018 seçimlerinden sonra hissettiklerini, siyasete neden küsmediğini ve çalışma motivasyonunun kaynağını tüm açıklığı ile Manşet Gazetesi’ne anlattı.

Haziran ve Kasım 2015 seçimleri ve milletvekili oldunuz, milletvekilliğinizde yaptığınız en doğru şey neydi?

En doğru yaptığım şey eğitim komisyonunda çalışmayı seçmekti. AKP hükümetlerinde eğitim sistemimiz yap boz tahtasına döndü. Dindar ve kindar bir gençlik yetiştirmeyi hedeflediler. Din temelli bir eğitimi hedeflediler. Uluslararası sınavlardaki başarı sıralamamız ne durumda olduğumuzun somut delili. Eğitimde yapılmak istenen birçok olumsuzluğun karşısında durduk. Yanlışları anlattık. Bir bölümünde başarılı olduk. Olamadığımız yerlerde tarihe güçlü notlar koyduk.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası AKP’nin en çok el attığı, zarar verdiği alan yine eğitim sistemimiz oldu. Her hafta basın açıklaması yaparak kamuoyu oluşmasını sağladık. Barış akademisyenlerinin, haksız olarak KHK ile uzaklaştırılan, ihraç edilenlerin sesi olduk. Bunların bir bölümünün görevlerine geri dönmelerini sağladık.

Bana göre milletvekilleri hem bulundukları şehrin milletvekili olduğunu hissettirecek, şehrin sorunlarının sesi olacak, hem de ulusal bazda ülke sorunlarına ilişkin siyaset yapması gereken kişidir. Ben milletvekillerinin adeta belediye başkanı gibi çalışmasını doğru bulmuyorum. Milletvekilleri şehir ile Ankara arasında köprüdür, sestir.

GENEL BAŞKANA DEĞİL, TÜZÜĞE KARŞI ÇIKTIK

Milletvekilliğiniz süresince çok da uyumlu ve uslu bir vekil olmadınız, muhalif kanatta yer aldınız, Muharrem İnce’ye yakın durdunuz… 24 Haziran genel seçimlerinde aday gösterilmemekten korkmamış mıydınız?

Kişiliğim gereği, her neredeysem her ne yapıyorsam - ev hayatımda, çalışma hayatımda, ve tabii  siyasette- Benim için aslolan “Daha iyiyi nasıl yaparız” sorusuna yanıt aramak. Daha iyisi için çalışmak, çabalamak…

Siyasette benim için önemli olan “partimizin iktidarı için ne olmalı, ne yapmalıyız” sorusunun yanıtıydı. Bunun içinde daha iyi bir parti programı da vardı, daha demokratik bir tüzük de vardı.

Daha iyisi için çalışmak, konuşmak, muhalefet etmekse; EVET diyelim.

Ancak Genel Başkanımız ve kurultay delegelerimizin desteğiyle 4 dönem PM üyesi seçilmem yaptıklarımın bir kısa özeti ve sonucu bence…

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na muhalif olmadım. 24 Haziran seçimlerinden hemen önce tüzük değişikliğimiz oldu.  Daha demokratik bir tüzük, daha iyi bir tüzük olsun diye bir grup arkadaşımızla çok çalıştık. Öneriler oluşturduk. Alternetife kafa yorduk. Bu daha iyinin içinde milletvekillerinin ön seçimle belirlenmesi, belediye başkanlarının belediye meclis üyeliklerinin belirlenmesinde ön seçimin ihmal edilmemesi önerilerimiz vardı. Daha iyisini birlikte nasıl yapabiliriz karşı çıkışıydı bu.

Benim siyasetteki amacım yaşamımın kalan süresini milletvekili olarak geçirebilmek değil. Önceliğim CHP’nin iktidarı… Çocuklarımız için daha iyi bir gelecek, daha huzurlu bir Türkiye… Siyasetteki hedeflerim kişisel beklentilerimin çok ötesinde.

BENİ EN ÇOK ŞU YARALADI….

Milletvekilliğine aday gösterilmediğinizde ne hissetmiştiniz? Şaşkınlık, üzüntü, kızgınlık, hayal kırıklığı….

2007 yılında rektörlük seçimini kazanmama rağmen atanmadığımda hissettiğim duyguların bir benzerini hissettim. Yani haksızlığa uğrama duygusu…. Parti Meclisi toplantısında bunu pek çok arkadaşım dile getirdi. Benim konuşmama gerek kalmadı açıkçası. Beni en çok şu yaraladı; Cumhurbaşkanı beni rektör olarak atamadığında tabi neden atamadığı ile ilgili kıstaslar ve pek çok şey herkes tarafından biliniyordu. Ancak yararlı bir süreç geçirdiğim, faydalı işler yaptığım herkes tarafından dillendirilirken, kendi inandığım değerlerin olduğu yerde benzer bir süreci yaşamak beni yaraladı. Bunu genel başkanımızla da paylaştım. Konuştuk… PM’de çokça itiraz olması üzerine genel başkanımız “Eskişehir’i bir kez daha düşüneceğim” dedi.

Sonuç değişmedi tabii…

Ancak salondaki ortak ses ve bana verilen destek benim için en büyük kazanımdır, doğru yönde olduğuma dair.

CHP KENDİ ÖZ DEĞERLERİNE DÖNMELİ

Genel seçimlerden sonra, tüzük kurultayında demokratikleşme için önerileriniz oldu, Kılıçdaroğlu’nun değişmesini istiyordunuz, CHP’nin siyasal ideolojik hattı yeniden belirlenmeli demiştiniz. CHP’nin siyasal ideolojik çizgisi ne olmalı?

Biz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partiyiz. Bizim ilk kurultayımız Sivas Kongresi’dir. Yönümüz 6 okumuz… Altı okta birleşen değerlerimiz… CHP ideolojik olarak, toplumsal olaylara bakışıyla sosyal demokrat bir parti.  AKP 18 yılda tüm değerlerimizi yozlaştırdı, çürüttü. Bu anlamda CHP’nin kuruluş değerlerine bağlı kalmasının, kuruluş değerlerimize sahip çıkmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Laiklikten ödün vermememiz gerektiğine inanıyorum.

Ve durduğumuz yeri, nasıl bir Türkiye istediğimiz ülkenin batısında da doğusunda da doğru anlatabilmek… Herkese dokunmak…

ZAMANLAMAYI DAHA DOĞRU YAPABİLİRDİK

24 Haziran seçimleri sonrasında Olağanüstü Kurultay talebi ile bir heyet kurdunuz değişim ve umut adında, şimdi bakınca bu yerinde bir hamle miydi? Yapılmasa daha mı iyi olurdu?

Aslında hedefimiz genel başkan değişimi olmadığı halde doğru algıyı yaratamadık. Karşı çıktığımız, değişmesini istediğimiz yeni bir yönetim anlayışıydı. Yukarda anlattıklarım çerçevesinde. Aslında yerel seçimlere hazırlanma süreciydi. Bu nedenle seçimli kurultay çağrısı yerine bir tüzük kurultayı çağrısı olsaydı hem zamanlama hem de sonuçları açısından daha yararlı olurdu diye düşünüyorum.

Aslında geriye doğru bakmanın bir faydası yok. Ders çıkarmak lazım. Siyaset süreklilik barındırıyor kendi içinde. İnandığınız değerlerle siyaset yaptığınızda başarılı olmayabilirsiniz, sizin doğrunuz bir diğerinizin yanlışı olabilir. Kızmak yok, küsme lüksünüz hiç yok. Ortak değerler için mücadeleye devam edeceğiz.

Asıl konumuza gelirsek, bana göre haksızlığa uğramış bir siyasetçi olarak siyasete niye küsmediniz? Milletvekilliğinizde olduğu gibi çalışmaya devam ediyorsunuz, motivasyonunuzu nasıl sağlıyorsunuz?

Bu benim kişiliğimle ilgili. Yaşamımın hiçbir aşamasında kızarak, küserek vaz geçmedim. Siyasete, CHP içinde siyasete devam ediyorum. Çünkü inanıyorum. Çünkü biliyorum ki Türkiye için daha iyiyi, gerçek demokrasiye geçişi birlikte yapacağız, sağlayacağız. Siyasetin esas öznesi, ait olduğunuz siyasi parti, o partinin size kazandırdığı siyasi kimlik, Kişiler var olurlar, görünürler ve giderler. Önemli olan “hoş bir seda” bırakmak. İyi hatırlanmak.

Bir arkadaşım dedi ki; “Sen Voltran gibisin kolunu kesiyorlar yeni bir kol çıkıyor, bacağını koparıyorlar, yeniden çıkıyor…” Sonuçta çalışmaktan ve mücadeleden yılmıyorsanız, yolunuzda yürümeye devam edersiniz. “Tamam Gaye yeter” dediğim bir dönem olur mu, olur tabii… Ama şimdi değil.

Yerelde siyaset yapmayı düşünüyor musunuz?

Yerelde siyaset yapmam gerektiğine dair çevremden gelen öneriler var tabii… Genelde de yerelde de işin özü hizmet etmek. Ama şu anda esas hedefim genel siyasete devam etmek. Partimin hem gende hem yerel de iktidar olmasına katkı sunmak. Yerelde siyasal aktör olmak da çok değerli. Ancak yaşam insana ne getirir, ne götürür bunu da bilemiyoruz. 

Editör: TE Bilişim