SÖYLEŞİ: ERDOĞAN EKİNER

Karikatürist Atilla Yakşi ile karikatür serüveni, anılar ve karikatürist arkadaşlarını üzerine ilginç bir söyleşi...

--Atilla Yakşi’den ve karikatür serüveninizden başlasak.. Karikatür çizmeye nasıl ve ne zaman başladınız?

ATİLLA YAKŞİ: Karikatüre 13 yaşında başladım. O zamanlar Oğuz Aral’ın yönettiği GIRGIR Dergisi vardı. Derginin çizgi bantlarını izliyordum. Oğuz Aral’ın çizdiği Avanak Avin, Utanmaz Adam, Hafiyesi Mahmut gibi çizgi bantlardan etkilenip karikatür çizmeye başladım. Daha önce ise TRT’deki çizgi film karakterlerinin resmini yapıyordum, Pembe panter gibi.. O zamanlar Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Ferruh Doğan gibi tanınmış çizerler de vardı. Ama Oğuz Aral, çıkardığı dergi ve bu dergide yeni ve genç çizerlerin karikatürlerini yayımladı. ‘Çiçeği Burnunda... karikatüristler’ sayfası vardı son sayfada. Oğuz Aral bizleri özendirmek için telif hakkı verir, dergiye uğradığımızda götürdüğümüz karikatürleri satın alır ve birkaçını yayımlardı. 17 yaşına geldiğimde Oğuz Aral ile tanıştım. Gırgır dünyanın en büyük üçüncü mizah dergisiydi. İlk iki sıradakiler ise ABD ve SSCB’deydi. Nüfusa oranladığımızda ise okuyucu oranı açısından en büyük dergisi..

--Karikatürleriniz hangi dergilerde yayımlandı? Bir de dergi çıkardığınız, yerel gazetelere mizah sayfası hazırladınız zamanlar oldu..

ATİLLA YAKSİ: karikatürlerim Gırgır dışında, Leman, Limon gibi dergilerde yayımlandı. Ama bir işi yapıyorsunuz, onun merkezinde, İstanbul’da olmanız gerekiyor... O derginin kadrosunda, mekanında olmak gerekli. Biz ise Eskişehir’deydik. Yaşar abi (Arda), Sertaç Ürer, ve rahmetle andığımız arkadaşlarımız Sevil Özgür ve İsmail Turan ile birlikte yerel gazetelere mizah sayfası hazırladık.Bu gazeteler, Sakarya, İstikbal, Sonhaber gazeteleriydi. Daha önce Akbıyık Postası adlı gazeteye katkı verdik. Arkadaşlarımla birlikte Fırça, Gına ve tekrar Fırça gibi mizah dergileri hazırladık ve yayımladık. Eskişehir’de dergi çıkarmak için harcadığımız para cebimizde kalsaydı, şimdi kalantor olmuştuk. Dağıtım konusunda sıkıntı yaşadık..

-- Bir ara benim hazırladığım kamyon adlı mizah sayfasına da karikatür verdiniz.. O dönemde tanıştığınız diğer karikatüristler?..

ATİLLA YAKŞİ: Bizim için iki isim önemliydi. Bunlardan biri Behtullah Heper, diğeri ise Atilla Özer.. Behtullah Heper büyük bir değerdi. Onunla iletişimimiz de iyiydi. Pertev abi ile pek fazla sohbetimiz olmadı, nedense biraz mesafeli davrandı... Atilla Özer bize hep destek verdi. Onunla birlikte bir şeyler yapmaya çalıştık. Atilla Özer Karikatür Müzesi’nde, karikatürlü evde Sertaç Ürer ile birlikte karikatür sergisi açtık. Ders kitaplarında bizden söz etti. Onları saygıyla anıyoruz.

--Mizah anlayışını sorsam Yakşi?

ATİLLA YAKŞİ: Mizah mazlumların, haklının, güçsüzün, ezilenlerin ve dolasıyla çoğunluğun yanında; suçlu ve güçlü olanların karşısında olmuştur. Doğruların yanında, gerçeğin izindedir. Mizah ve mizah yapanlar farklı dönemlerde baskı altına alınmışlardır... Çok partili dönemde, ülkeyi yönetenlerin mizahçılara, karikatüristlere esnek, hoşgörülü davrandığı doğru değildir. Dava açmışlardır. Yalnızca Bülent Ecevit, hoşgörülü davranmış ve dava açmamıştır. Karikatüristler de 70’li yıllarda, farklı bir söylemi olduğu ve şair olduğu için ona fazla yermemişlerdir... Günümüzde ise genel anlamda bir korku ve sinmişlik var. Yazarlara, çizerlere sık sık dava açılıyor. Bunun yanı sıra ‘muhalif’ olmak, gerçekleri yazmak, çizgi ile anlatmak eskisi gibi çok fazla takdir görmüyor. Bunun nedenle karikatürü bir süre bıraktığım da oldu. Mizah ve özellikle karikatür bir sanattır ve sanata karşı esnek olunmalıdır. Bu hem sanata, sanatçıya saygı hem de düşünce özgürlüğünün bir gereğidir...

--Yakşi ve karikatürist arkadaşları ile ilgili eski ve kısa bir anını anlatabilir misin?

ATİLLA YAKŞİ: Yaşar Ağbi (Arda), ben, Sertaç (Ürer) ve Sevil (Özgür) bir de İsmail... Birlikte bir gazeteye mizah sayfası hazırlıyorduk. Karikatürlerimizi, yazılarımı yanımıza alıp bir kahvede buluşuyor, ürünlerimizi sayfa düzeni vermeye çabalıyorduk. Kahvenin adı ‘Fevzi Abi’in Yeri’ydi. O gün yağmur yağıyordu. Sertaç ve Sevil 13 yaşında, ben 17 yaşındaydım.. İsmail de benimle aynı yaşta, Yaşar arda büyük biraz.. O gün polisler denetim yapar diye Fevzi Abi Sertaç’ı ve Sevil’i kahveye almadı. Yaşları küçük olduğu için. Kapıda Yağmurun dinmesini bekledik bir süre. Daha sonra aramızdan biri gazeteye karikatür ve yazılarımızı götürdü ve önem derecesine ve mizah sayfalarının özelliklerine göre ürünlerimizin nasıl yerleştirileceği üzerine bir notla bilgi verdi. Yani başkaları futbol oynarken, gezerken biz karikatür çiziyor, sayfa hazırlıyor ve bunun için de bir ücret alıyorduk.. Sevil’i ve İsmail’i özlüyoruz. Büyüğümüz Behtullah abiyi de..

--Bu güzel anılar ve bu ilginç söyleşi için teşekkür..

ATİLLA YAKŞİ: Ben teşekkür ederim Erdoğan Abi. Es Gazete’ye ve tüm dostlara selamlar..

Editör: TE Bilişim