Söyleşi: Erdoğan EKİNER

Eğitim-Sen Eski Şube Başkanı Ali Paşa Şanlı ile öğretmenlikten yapı işçiliğine, garsonluğa,seyyar arzuhalciliğe ve bir kez daha öğretmenliğe ve sendika başkanlığına uzanan ilginç serüveni ve eğitim emekçilerinin mücadelesi üzerine konuştuk...

-- Okurlarımızın sizi tanımalara için, yaşadığınız serüvenin önemli dönemeçlerini anlatır mısınız?

ALİ PAŞA: Eskişehir Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü mezunuyum. Okulu bitirdikten sonra, atandığım yeri soranlara ‘Hakkari, ondan ötesi yok gari’ diye espri yapıp ‘Hakkari Şemdinli’ yanıtını veriyordum. Kurada görev yerim orası çıktı, inanamadım. Dileğimin kabul edileceğini bilseydim, Eskişehir derdim. 1978 yılında Şemdinli’de göreve başladım. Üçüncü yılımda 12 Eylül darbesi sırasında gerçek dışı bir şikayet üzerine gözaltına alındım. Öğrencilerime İstiklal Marşı yerine ‘işçi enternasyonal’ marşını okuttuğum iddia edildi ki, öğrencilerim arasında çok sayıda subay çocuğu da vardı ve bunu yapmam olanaksızdı.. İlçede doğru, düzgün yol yoktu, elektrik yoktu. Eşyalarımı katır sırtında götürmüştüm. Gözaltı sonrası Diyarbakır Cezaevine götürüldüm. 11 buçuk ay kadar içerde kaldım. Sonra ilk duruşmada serbest bırakıldım, ikinci duruşmada beraat ettim. Gözaltı sonrası normalde açığa alınmam gerekiyordu, ama 1402 sayılı yasa ile öğretmenlikten ihraç edildim. Uzun bir süre başka işlerde çalıştım..

--Hangi işlere yöneldiniz?

ALİ PAŞA: İnşaat işlerinden anlıyordum. Kalıp ve duvar ustası olarak inşaatlarda çalıştım. Yunus Emre Vergi Dairesi’nin yanında bir yıl vatandaşların beyannamelerini doldurdum. ISPANYA 82 adlı birahanede garson olarak bir yıl çalıştım sonra. Dershanelere başvurdum, ama arkadaşlar korktukları için bana iş vermediler. Beraat kararını da ekleyerek, ilgili bakanlıklara göreve iade talebiyle başvurmama karşın işime, öğretmenliğe dönemedim. Bu zaman dilimi 6 yıl sürdü. Askere gitmek için başvuruda bulundum. Bir kez daha ve bu kez bir ay süren bir gözaltı yaşadım. İlk gözaltı ve son gözaltı dönemlerinde bol bol işkence gördüm. Daha sonra 1986 yılı eylül ayında gelen bir yazı üzerine öğretmenliğe geri döndüm. Evlendiğim için eş durumu nedeniyle Kılıçoğlu Lisesi’ne matematik öğretmeni olarak atandım ve yıllarca öğretmen olarak görev yaptım.

--Sendikal mücadele ve sendika başkanlığı ne zaman başladı?

ALİ PAŞA: Görev başladığım süreçte kamu emekçilerinin sendikal mücadelesi de başlamıştı. Eğit-Sen’e üye oldum. Öğrencilik yıllarımda olduğu gibi demokrasi ve hak arama mücadelesini öğretmenlik sürecinde de sürdürdüm. 90’lı yıllarda Eğitim-Sen şube başkanlığına seçildim ve öğretmen arkadaşlarımın desteği ile 5 dönem bu görevi sürdürdüm, toplam 10 yıl.. Toplu sözleşme ve diğer sendikal haklar için mücadele ettik. Eğitimciler olarak kitlesel basın açıklamaları, iş bırakma ve Kızılay direnişi gibi eylem ve etkinlikler gerçekleştirdik. Eğitim-Sen Eskişehir Şubesi bu süreçte toplumsal, sendikal mücadelede aktif bir rol üstlendi. Sonrasında GEZİ direnişi sırasında bir şikayet üzerine Konya’ya sürgün edildim. Burada gitmeden önce Eğitim-Sen Genel Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yaptım. Sonra Konya’ya gittim. Konya’da İmam-Hatip Lisesi’ne atandım. Burada geçen iki yılın sonunda hakkımda görevden men dosyaları düzenlendi. Sendika genel merkezindeki arkadaşların isteği üzerine emekli oldum. 15 Temmuz nedeniyle emekli olmam biraz gecikti. Şu an bir arkadaşımla birlikte kahve işletmeciliği yapıyorum. Kahvemize genellikle emekliler geliyor..

--Çalışan kesim ve emekliler açısından yaşadığım dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

ALİ PAŞA: iktidar ‘kriz yok’ dese de, gerçek yaşama baktığımızda, başta insanın temel ihtiyaçları olmak üzere her şeye neredeyse iki kat zam geldiğini görüyor ve hissediyoruz. Çalışanların emeklilerin alım gücü düştü, insanlar biraz daha yoksullaştı. Bu gerçekleri ‘kriz yok’ diyerek kapatmak mümkün değil.. Temel gıda maddeleri, temizlik ürünleri, elektrik ve doğalgaz da içinde olmak üzere pek çok şeye yapılan zamlar, halkımızın çoğunu güç durumda bıraktı. Bu zamlar kış aylarında daha çok etkisini gösterecek. İşçilerin, emekçilerin örgütlerinin, sendikaların bu krize karşı bir süre sessiz ve edilgen bir tutum içinde olması, örgütlenmenin gücüne sahip olmadıklarını gösteriyor. Artan enflasyona, hayat pahalılığına sessiz kalmak; daha çok yoksulluk, daha çok işsizlik, daha çok adaletsizliği körüklüyor. Deyim yerindeyse, korkunun olacaklara faydası yok.. Toplumda genel, açığa çıkmamış tepkisel bir birikim var. Bu birikim somut tepkilere dönüşebilir. Bu durumun yakın süreçteki örneği ise Gezi direnişidir. Dini, mezhebi, milliyeti, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet, ekmek ve su kadar herkese gereklidir.

--Söyleşi için teşekkür ederiz.

ALİ PAŞA: Ben teşekkür ederim. Es Gazete’ye başarılar, kolay gelsin.

Editör: TE Bilişim