DSP Genel Başkan Yardımcısı olan ve Eskişehir siyasetinin öne çıkan isimlerinden Dilara Tambova, Manşet Gazetesi’nden Şaban Bağcı’nın sorularını yanıtladı.

Siyasetin gündeminde yer alan ittifak konusu ile başlamak istiyorum. Bu konuda partinizin düşüncesi nedir?

Siyaset insan ve toplum için yapılır. Bir siyasi parti toplumdan ne bekliyor, toplum siyasi partiden ne bekliyor buna bakmak lazım. Biz bir siyasi parti olarak toplumdan oylarına sahip çıkmalarını bekliyoruz. Onlar da bizden hizmet bekliyor. Bizim temel ilkemiz tek başına ve bağımsız kalmak olsa bile, seçmenin, vatandaşın bizden başka bir beklentisi varsa bunu görmezden gelemeyiz. Ama bu geçmişte savunduğunuz ilkelerle ters düşmek anlamında değil.

Bugünkü durum partileri bir araya gelmeye, ittifaka zorladı. Bunu bence Sayın Devlet Bahçeli yaptı. Bir basın açıklamasında, “Sayın Recep Tayyip Erdoğan aday olursa şartsız onu destekleriz” dedi. Belki bundan en yakınındakilerin bile haberi yoktu. Neticede böyle bir ittifak oluştu. Bu da diğer partileri de biraraya gelme zorunluluğuna itti. ‘Daha homojen olduğu düşünülen partiler bir araya gelsin, ittifak olsun’ görüşü oluştu. Partiler bir araya gelme zorunluluğu hissetmeye başladı. Bu aslında çok tehlikeli. Partilileri kimliksizleştiren bir yapı. Belki de esasında istenen buydu…

Genel başkanınızın bu konudaki söylemleri oldukça tartışıldı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Biz DSP olarak bize dayatılacak bir yapı içinde olmayız. Hiçbir parti ya da hiçbir grup bizim sahibimiz değil. DSP 2007 seçimlerinde CHP ile seçim ittifakı yaparak talihsiz bir olay yaşadı. “DSP grup kurmasın, 20 milletvekili vermeyelim” diye, o dönem her şey yapıldı. DSP grup kursa bu, ülkenin menfaatine olacaktı. Belki bugün başka yapı olacaktı, mecliste 2 sol parti olacaktı. İşte Sayın Genel Başkanımız bu söylemi ile ‘Bize böyle dayatmalar yapılmasına müsaade etmeyiz’ diyor. Belki ifadesi talihsiz bir ifade oldu. Biz kendisini çok iyi tanıdığımız için bunu anladık ama ifadesi yanlış anlaşımlara müsait oldu. Aslında söylemek istediği şuydu. Siyaset bir güçle yapılır. Biz niye seçilmek istiyoruz? Bize dayatılacak küçük bir grup yerine, daha etkili olabileceğimiz bir yapı içinde olmamız gerekiyor. Birkaç kişiyle mi ya da daha etkin olacağınız bir yapıda mı partinizi temsil edebilirsiniz? Memleketin menfaatine olması lazım. Yoksa, dar bir alana hapsedildiğinizde sizin de seçilmiş olmanız bir şey ifade etmez. Zaten gayemiz bu değil, birkaç kişi seçilsin, mecliste bulunsun değil bizim gayemiz. Etkin olabileceğimiz, siyaset yapabileceğimiz bir yapı içinde olmalıyız. Neden ittifak yapıyorsunuz? Partinizi artıya getirmek için. Yoksa kendinizi feshedersiniz, hangi parti size yakınsa oraya geçersiniz. Şimdi hem parti olarak kalmak istiyorsunuz ama gideceğiniz yerde de yok olma ihtimaliniz çok. Aslında bence amaç da buydu. AKP’nin ve hatta Sayın Erdoğan’ın kafasındaki düşünce bu. Nispeten oy oranı olarak görece küçük partiler, kendine ideolojik olarak yakın olan büyük partilere gidecek. Böylece homojenleşecek ve yok olacak. Bence istenilen bu. Aslında homojenleşen bir yapı değil, koalisyon şeklinde olmalı. Kendi amblemlerimiz de olacak. Geçmişte sağ-sol partiler de koalisyon kurmuşlar. Bunu bu şekilde düşünmemiz lazım. İşbirliği yapacağınız parti ile tamamen bütünleşmiş, birleşmiş olmuyorsunuz.

Sadece CHP’li belediyelere muhalefet ettiğiniz yönünde eleştiriler var, bu konuda ne söylemek istersiniz?

Aslında ben, iktidar partisini, diğerlerinin cesaret dahi edemeyeceği şekilde, en şiddetli şekilde eleştiren bir kişiyim. Şu an merkez siyasetçisiyim ama Eskişehir’i çok önemsiyorum, Eskişehir gündemini çok takip ediyorum. Yerelde siyaset yapan birisiyim. Eskişehir’de yerel belediyeleri CHP’ler kazanmış yani yerelde iktidar CHP. Bazen bana ‘DSP de CHP de sol parti bazen de görmezden gelseniz, söylemeseniz olmaz mı’ şeklinde yorumlar alıyorum. Ama ben kişi olarak buna müsait biri değilim. AKP’li belediye belediyeyi kazansaydı, Hamamyolu’nu yapsaydı o zaman tepki vermeyecek miydim?

Sizce CHP’li belediyeler hiç iyi işler yapmadı mı?

Sayın Ahmet Ataç’ın Kızılinler Projesi oldu. Bu beni inanılmaz heyecanlandıran ve mutlu eden bir projeydi ki. Hem bakanlık hem belediye ortak çalıştı bu projede. Eğer bu proje gerçekleşmiş olsa CHP’li belediyeyi de AKP’li bakanı da ayakta alkışlardık. Ama ne yazık ki hayata geçirilemedi. Keşke bunun yapılacağını görebilsek… Ben bu konuda da basın açıklamaları yaptım, ‘Bu proje gerçekleşirse Sayın Ahmet Ataç Eskişehir’e adını altın harflerle yazdıracak’ ifadelerini kullanmıştım.

Yeşiltepeile ilgili yaşanan konuda Sayın Ahmet Ataç’tan randevu talep ettim ve görüştük. Her ne kadar karşılık bulmasa da ben Hamamyolu Projesi’nde de Kazım Kurt’tan randevu talep etmiştim. Çünkü benim bir prensibim var, emin olmadığım, bilmediğim konularda muhatabı kişilerden dinlemeden açıklama yapmayı tercih etmiyorum. Mahallelere gidiyorum, vatandaşla konuşuyorum. Şehirde şunu gözlemliyorum, Sayın Ahmet Ataç Eskişehir’de hem marka değeri anlamında hem de insanların manevi dünyasında en fazla karşılığı olan siyasetçi. Benim gözlemim bu yönde ve bunu rahatlıkla söylüyorum.

Ve tabi ki Hamamyolu Projesi konusu var… Bu konuda sert eleştirileriniz oldu. Proje tamamlandı, sonuç ortaya çıktı. Ne söylemek istersiniz?

Sonuç ortada, ağaçları kestik, toprağımızın üzerini ahşap görünümlü plastik ile kapladık. Sayın Başkan açıklama yaptık, ’Bu malzemenin 10 yıl ömrü var’ diye. Biz her 10 yılda bir park mı yapacağız? Kalan ağaçlar da havasızlıktan çürüyüp gidecek. Sayın başkan, ‘Bu konuda konuşanların hepsi yalan söylüyor’ demiş. Umarım benim için söylememiştir bunu. ‘Yüzlerce ağaç kesildiği iddia edildi’ demiş. Ben böyle bir şey duymadım. Bu konuda en çok konuşan benim. Benim dışımda da bu konuda konuşan siyasetçi olmadı zaten. Bu da talihsiz ve bambaşka bir konu aslında. Bu konuda bizim gibi ses veren olsaydı başkan da yanlış yaptığını düşünecekti. Bir tek ben konuşunca o da doğru yaptığına inandı. Artık yapacak bir şey yok, dinlemediler ve bu projeyi yaptılar…

https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gif

Editör: TE Bilişim