Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan ile sizler için yaptığımız söyleşide 2017 üretim sezonunu okuyucularımız için değerlendiren Başkan Süleyman Buluşan, “Tarım büyümemiz çok büyük. Ama tarım büyürken küçülmemizin sebebi de maliyetin altında yapıp satmamızdır ve bunun bir an önce önüne geçmeliyiz. 2016 yılında yapılan bir araştırmamız var. Buna göre üretilen sebze ve meyvede yüzde 25 zaiyatımız var” dedi.

Bizim için 2017 yılını değerlendirebilir misiniz?

2017 sezonumuz kurak bir yıl olarak başladı. Ocak, Şubat, Mart ayları yağışsız geçmesi nedeni ile hububatımızda kardeşlenme dediğimiz ürünü yakalayamadık. Allah tarafından Mart aynın sonunda sağanak şeklinde yağan yağmur, ürünleri bire beş verecek şekilde kuvvetlendirdi. Hava ve iklim şartlarının değişmesi ile mevsimler 15- 20 gün kayma yaptı. Üretim ve satış sahalarında bu belli oldu. Diğer su kaynaklarımızın yeterli olmamasına rağmen yağan yağmur hububatın beslenmesine yardımcı oldu. Güzel bir sezon oldu. Hububat konusunda bizim yaşadığımız en büyük afet ürünlerimizin para yapmamasıdır.

Üreticiyi olumsuz etkileyen sebepler nelerdir?

Bizim üretici olarak yaptığımız en büyük hatamız ise bir ürün parasal değer kazandığında ertesi yılda o ürüne yüklenmek oluyor. Bu da plansızlıktan kaynaklanıyor. Ürün yetiştirmeye geldiğimizde çiftçilerimiz üretimin hakkını veriyor. Bundan dolayı ürünler para yapmıyor. Sebebi ise fazla ürün elde olduğu için haliyle bu fiyatlara yansıyor. Borsa açılmadan buğday fiyatları 90 Kuruşlarda, arpa ise 80- 90 kuruşlarda oluyor. Ancak borsanın açıldığı gün itibari ile buğday 80, arpa 70 kuruştan satılabiliyor.

Hepsinden acı olanı ise hükümetimizin yapmış olduğu yanlış politikalar... Üretim başladığında gümrük vergisinin yüzde 145’ten yüzde 0,45’e düşürülmesi bizim üreticimizin rekabet şansını bırakmaz. Dış ülkelerden gemilerle gelen buğday iç piyasada, üreticimizin buğdayı römorkunda kalır. Zor şekilde sezonun sonuna gelinirken 10 günlük bayram tatili yapılması hepten zarar verdi. Tatil herkes için çok güzel ve belki de ülke ekonomisi için de önemli olabilir. Tarım bana göre çok millidir. Tarım olmadığında turizm dahil hiçbir şey olmaz. Yaptığımız fazla üretimimiz bize tatilde yaptıracaktır. Tatil olduğunda Ofis, Borsa, satışlar 10 kuruş birden düştü. Çünkü tatil olduğu için iş bitti. Çok şükür dolu, sel gibi afetler yaşamadık fakat fiyat konusunda büyük afet yaşadık.

Sebzede durum nasıl oldu?

Sebzeye kuru soğan ve patatesi de ekleyebiliriz, bunlar taze ve günlük tüketilen ürünlerdir. Bu konuda Tarım Bakanlığımızın, Gümrük Ticaret Bakanlığımızın günlük satışlara müdahil olmaları gerekir. Yani üreticiyi zarar ettiği noktada destekleyici kararlar alması gerekir. Geçen yıl domatesin ekimi azdı fiyatı yüksekti, bu sene ekim fazla fiyatı düşük. 10 TL’ye 1 kilo alınırken 10 TL’ye domatesin kasasını verdiler. Bugün gidilip bakıldığında domates sezonu bitti kırağı düştü, ancak tarlada domates kıpkırmızı duruyor.

Mısır üretiminde de hayvan üreticilerinin yapması gerek kendi yemini üretmesidir. Zaten son zamanlarda da an be an yaşıyoruz, özellikle mısır üretiminde bilinçli hareket ediliyor. Kendi yemlerini kendileri yapıyor fakat bunun nedeni de yem çuvalının 60- 70 TL’den satılıyor olmasıdır. Böyle bir ortamda Kurban Bayramı geçirdik. Kurbanları satıp para kazanacak üretici, tatil 10 güne çıktığında azalan kesim nedeni ile zarar ediyor. Kimi kesimi vakfa devrediyor, kimi kesmekten vazgeçip seneye kesmeyi düşünüyor 10 gün tatil yapıyor. Kurban kurbanlıktan çıkıyor, bayram bayramlıktan çıkıyor.

Bakınız üretim zamanı bellidir. Üretim esnasında yapılması gereken yapılmalıdır. Bu şartlar altında geçirdiğimiz 2017 yılını değerlendirmiş olursak; evet bereketli bir yıl geçirdik, ancak bereket sadece üründe oldu. Bereket ürünün satışında, üreticinin alnının terinde olmadı. Şu anda üreticimiz borç içinde. Bankalara, işçisine, ilacının ve tohumunun parasını ödeyemeyerek 2018 yılının buğdayları ekilmiş durumda.

Peki, ne yapılması gerekir sizce?

Bizim tarım politikamızı öyle bir değiştirmemiz gerekiyor ki çözüm bulunsun. Bakanlarımızı değiştirmek çözüm getirmiyor, bir an önce zihnimizdekini değiştirmeliyiz. Masa başında oturanlar karar almamalı. Sahada olan üretici ve üretici birlikleriyle ve Ziraat Odaları ile çalışılmalı. En güzel kaynak bunlar. Görüyorsunuz ki iklim şartları değişiyor, ne yapmamız gerekiyor? Burada 1 numaralı mühendisler üretici onlara sorulmalı. Verim alıyoruz diyoruz ancak eğer üretici alnının terinin karşılığını alamazsa üretmekten vazgeçer. Başka işlere yönelir. Biz üretmezsek ülke aç kalır, bu bir slogan değil, bu bir gerçek. Bakıyorsunuz üreticinin yaş ortalaması 50’nin üzerine çıktı. Önceleri gençler aileleri ile üretime katkı veriyordu, şimdilerde ise şehirlerde asgari ücretle bir iş bulup evlenmek ve yaşamak istiyor. Bunun tek sebebi üretimdeki karşılığının alınamamasıdır. Tarım Bakanlığımız, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız ve Maliye Bakanlığımız ciddi kararlar almalılar. Bir kişi ürün belgesiz ürettiğini pazarda satabiliyorsa denetlenmesi gerekir. Kaldı ki ülkemizde bu çok yaygın. Ne kadar tüketiliyor buna bakmalıyız, ne kadar üretmeliyiz bilmeli ve ürün bazında desteklerimizi buna göre sağlamalıyız. Destekleri havzaya göre belirlemeye başladık. Bu çok güzel çalışma. Dengeli bir tarım, dengeli pazar olması gerekiyor.

Tarım alanında gelişme yok mu?

Buna şöyle yaklaşmak gerekir. Tarımda, zaten şaha kalkmış durumdayız. Buna söylenecek hiçbir sözümüz yok. Tarım büyümemiz çok büyük. Ama tarım büyürken küçülmemizin sebebi de maliyetin altında yapıp satmamızdır ve bunun bir an önce önüne geçmeliyiz. 2016 yılında yapılan bir araştırmamız var. Buna göre üretilen sebze ve meyvede yüzde 25 zaiyatımız var.

Eskişehir’de sera konusunda afet hazırlığı var mı?

2015 yılında yaşadığımız afeti hiç kimse beklemiyordu. Beklenmediği için düşünmüyorsunuz. Buna üreticimiz kendi çapında çareler buldu. Bununla birlikte TARSİM ilerleme kaydetti. O zaman TARSİM’in İç Anadolu Bölgesi’nde dolaşması ve incelemeler yapması üreticinin bazı isteklerini yerine getirdi. Burada üreticimizin de bazı eksiklikleri var. En büyük sıkıntı miras kanunundan dolayı tarlaların gerçek hak sahiplerinin elinde bulunmaması, tarla sahiplerinin üreticiye tapuları vermemesi gibi nedenlerle sigorta yapılmasına mani oldu.

TARIM DANIŞMANLARI YİNE OLMALI

Bir dönem tarım danışmanları hizmet veriyordu son durum nedir?

Tarım Bakanlığımızdan bu konuda yeni bir yazı geldi. 2017 yılında bir mücadele verdik. Sayın Azmi Çelik’in tekrar bu hizmetin verilmesi isteği üzerine gayretimiz oldu. Bu konuda bizler de eksiklik olarak görüyor ve burukluk yaşıyoruz. 6 tane tarım danışmanı olduğu zaman odamızda bir hareketlilik vardı. Üreticimizle aramızda müthiş bir temas vardı. Şimdi ise yılda 1 kez gördüğümüz üreticimiz var. Biz kurum olarak üye aidatı ile hizmet veriyoruz. Ekonomik nedenlerle yapamaz hale geldik, çünkü yeni bina aldık masraflarımız arttı. Devletin bu konuda bazı kuralları var. Destek almak için, dedik ki; ‘Biz ticaret erbabı değiliz.” Maliye Bakanlığı’nın koymuş olduğu bazı maddelerin üretici adına hafifletilmesini istedik. Örneğin borcu yoktur yazısı alınması ibaresi yerine icraya düşmemiş yazısı alınması konulsun. Bunun gibi maddeler var, maalesef bunlar kaldırılamamış. Bu nedenle bizim şu anda tarım danışmanı çalıştırma şansımız yok. Eskişehir’de bakıldığında ekonomik durumu iyi olan iki odamız dışında 2’şerden 4 kişi tarım danışmanı çalıştırmaktan başka çaresi yok. Yaptığımız tarım için bu da çok büyük bir eksik. Çünkü biz bu toprağın tahlilini yapmadığımız takdirde, önümüzdeki 3-5 yıl daha gideriz. Bundan sonra ise üretici tarlada ne ekeceğini, hangi gübreyi, ne kadar atacağını bilemez hale gelir. Bir anca analiz desteğinin verilmesi gerekiyor. Üretici maliyetleri kısmak için elinden geleni yapmak zorunda kalacaktır. Gübresiniz az atar, farklı ürü eker. Üretim yapılması için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıyız. Üretimden vazgeçip tüketen olmamalıyız, yoksa dışa bağımlı hale geliriz. Destek olunmasını bekliyoruz.

Editör: TE Bilişim