Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu olan, 2001 ‘den beri Şube üyesi ve geçen dönemde yönetimde 2. Başkanlık görevinde bulunan Altuntaş, Ocak ayında yapılan genel kurulda en fazla oyun alarak başkan seçildi.

Mimarlar Odası Eskişehir Şube Başkanı Didar Duygu Altuntaş, yönetim kurulu olarak yapacakları projeler, çalışmalar hakkında bilgi verdi. Başkan Altuntaş, mimarların sorunları ve şehircilik anlamında görüşlerini ifade etti.

Yeni seçilen bir yönetim olarak görev sürecinde planladığınız çalışmalar nelerdir?

Öncelikle ilimizde bulunan tüm meslektaşlarımızın birlik içinde olmasını sağlamayı amaç edindik, bunun için tüm meslektaşlarımızla iletişim halinde olup; sorunlarını tespit ederek kalıcı çözümler sunabilmek için çalışacağız. Üyelerimizin ihtiyaçları doğrultusunda eğitimler, sempozyumlar, çalıştaylar düzenleyeceğiz bunların ilk adımlarını attık .

Yerel yönetimlerle diyaloğumuzu güçlendireceğiz, Sayın Başkanlarımızla görüştük yeni dönemde daha yaşanabilir çevreler inşaa edebilmek adına iletişim halinde olmak istediğimizi söyledik. Bu süreçte hepsi bize destek olacaklarını dile getirdiler.

Mesleğimizi halkımıza tanıtacağız, bunun için bizi bu 2 yılda sokaklarda çok göreceksiniz. Vatandaşlarımızla beraber yaşadığımız alanın sorunlarını tespit edip neler yapabiliriz diye tasarım sürecini birlikte geçirip ürünlerimizi birlikte üreteceğiz. Mimarlığı sözel olarak anlatmaktansa herkesle beraber yaşayarak deneyimleyeceğiz. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın hakkettiği saygıyı görmesi için çabalayacağız.

Genel ve yerel anlamda mimarların sorunları nelerdir?

Sorunlarımızın çoğu genel aslında yani sadece Eskişehir özelinde değil, mesleğimize ait sorunlarımız o kadar çok ki yerel sorunlara sıra gelemiyor. En önemli sorunumuz bir Meslek Yasamız olmaması. Nedir meslek yasası? Kabaca tanımlayacak olursak; Mesleki hizmetin tanımını, meslek sahibinin yükümlülük ve sorumluluklarını, mesleki etiğin tanımını ve mesleki yargının ilkelerini belirler. Meslek yasasının yokluğu bizlerin kendi arasındaki ilişkisizliğinden, yerel yönetimlerle aramızdaki ilişkinin tanımsız iyi niyete dayalı ilerlemesinden, mimarlık okullarında ki eğitim sorunlarına kadar her alanda bizi dayanaksız bırakmakta. Mimarlık okullarının kontenjanı ve sayısı aşırı derece artmış durumda şu an bile birçok meslektaşımız iş bulamazken yeni mezun olacak bu arkadaşlarımız ne yapacaklar endişe içerisindeyiz açıkçası. Meslektaşlarımız ne yazık ki verdiği emeğin karşılığını alamamakta, mesleğimiz şu an ciddi anlamda değerini yitirmiş ve eski saygınlığını kaybetmiş durumda.

Yerleşim alanlarının belirlenmesi sonrası yerel yönetimler Mimarlar Odası ile iletişimde bulunuyor mu?

Bu konuda aslında yerel yönetimler ile bizim aramızda ki ilişki biraz zayıf, odaların bu süreçlere dahil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tabi ki yapılaşmaya ait her konuda belki sürece dahil olmamız zor ama en azından kenti ilgilendiren kamu yapıları, alış veriş merkezleri, ortak kullanım alanları gibi kentin genelinde etkili olacak yapıların tasarım sürecinin içinde olmamız gerek.

İmar planlarının yapımında Oda’nın etkisi oluyor mu, olmuyorsa nedenleri?

Ne yazık ki bu konuda da yerel yönetimler ile bizim aramızda ki ilişki biraz zayıf, plan hazırlanırken mevzuatla belirtilmiş her kurumdan görüş alınmakta ama Meslek Odaları bu kurumlar arasında yer almamakta. Aslında; konuştuğumuz bu sorunların temelinde meslek yasamız olmamasından ve bu süreçlerde mevzuatlarca bizlerin sorumlu kurumlar olarak yer almamızdan kaynaklı.

Bir mimar gözüyle Eskişehir gerek şehircilik, gerekse mimari anlamında nasıl yorumlarsınız.

Eskişehir kullanılabilir park alanları, yayalaştırma ve ıslah projeleri açısından diğer kentlere göre şanslı. Ayrıca gecekondulaşma veya çok katlı yapılaşma konular bizim gündemimizde yok. Bu durum turizm potansiyelimizi de etkilemiş durumda. Bu sebeplerle beklentiler haklı şekilde arttı. Artık Eskişehir’le ilgili değerlendirmelerimizi bir Avrupa şehri düzeyinde tutmamız gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa’daki gibi yaşamın mimarlığın yaşamın içine dahil olması , yarışma yoluyla proje elde edilmesi, kentlinin bu süreçlere dahil olması gibi konuları konuşabilecek seviyeye geldiğimizi düşüyorum.

Mimar olarak yaşanabilir kent anlamında neler söylemek istersiniz?

Yaşanabilir kentlerin en önemli özelliği kamusal alanın yoğun kullanılmasıdır. Vatandaş sokaktadır şehri her anlamda deneyimler. Her anlamda ulaşım kolaylığı öncelikli olmalıdır, Kentte yaşayanlar her türlü kamu kullanımına ayrılan alana rahat bir şekilde ulaşmalıdır. Şehrin yeşil alanlarının cazip ve kullanışlı olması da bir şehre “yaşanılabilir” denmesi için en önemli etkenlerden biridir.

Editör: TE Bilişim