Söyleşi: Tuğba Koçal
Haber Kaynağı: Manşet Gazetesi 
Türk Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Gürol Yer ile üniversite çalışanlarının sorunlarını ve günümüzde sendikacılığın geldiği noktayı konuştuk. Yer, üniversitelerde mevzuattan kaynaklı sorunlar olduğunu söyleyerek Yüksek Öğretim Yasasının elden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Öncelikle sizi tanıyalım. Sendikacılık sizin için nasıl başladı, anlatır mısınız?
İnsan hayatının dönüm noktaları vardır. Benim de öyle oldu. 2010 yılında çalıştığım kurum özelleşince devlet bize iki seçenek sundu. “Ya satın alan müteşebbis ile çalışırsın veya benim göstereceğim yerde ve şartlarda çalışırsın” diye... Ben de o dönem Osmangazi Üniversitesine geçtim. Oraya geçtiğimde 25 yıllık bir kamu çalışanıydım. Üniversitede işe başladığımızda bizi 4C statüsüne dahil ettiler. Elimizden bütün sosyal hakları aldılar. Ekonomik haklarımızı da yüzde 50 oranında düşürdüler. Ek ödeme yok, aile yardımı yok, yıllık izin süreleri belirsiz. 30 Mayıs akşamı 25 yıllık bir kamu çalışanı olarak sahip olduğum sosyal haklar ve bir ücret varken, 1 Haziran sabahı bunlar elimizden gitti.
Bunları yaşarken hakkımızı aramamız gerekiyordu. Eksikleri, aksaklıkları söylememiz gerekiyordu. Günümüzde şahıs olmak, şahıs olarak hakkını aramak zorlaştı. Hak aramayı kendi başımıza yapamayacağımızı anladığımız için bie gereksinim doğdu. İşte bu adres bir kurum bir yapı olmalıydı ve durum bizi sendikaya götürdü. Mücadelemizi sendikada yapmaya başladım. Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Sayın İsmail Koncuk un  4C’lilere özel bir ilgisi alakası vardı. O süreçte Türk Eğitim Sen 2 No’lu şubeye üye olarak girdim.  Arkadaşlar benim mücadele safhasının önüne geçmemi istediler. 1 yıl yöneticilik yaptım, sonra da 2012’de şube başkanı oldum.
Türk Eğitim Sen 2 No’lu şube olarak hangi üniversitelerde kaç üyeye hizmet ediyorsunuz?
Türk Eğitim Sen 2 No’lu şube, Eskişehir’in kurulan ilk üniversite şubesidir. Çok yerinde bir kararla kurulmuştur. Çünkü milli eğitim ile üniversitelerin mevzuatı birbirinden çok farklı. Profesörden, yardımcı hizmetler grubundaki memura kadar sendikal olarak sorumluyuz. Anadolu Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ve bu illerdeki kredi yurtlar kurumu yurt müdürlükleri bize bağlı. Yani Sivrihisar’dan Bilecik’in Osmaneli ilçesine kadar geniş bir bölgeden sorumluyuz. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ile Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesinde  yetkili sendikayız. Toplamda bin 65 üyemiz var.
Günümüzde sendikacılık yapmanın zorlukları nelerdir?
Türkiye Kamu Sen Türkiye’de memur sendikal hareketinin öncüsüdür. Memurlar pek çok haklarını Türkiye Kamu Sen sayesinde almışlardır. Hiçbir siyasal rüzgardan güç almadan, üyelerinden aldığı güç ile hakkı ve doğruyu söyler. Biz kendimizi bir aileye mensup olarak nitelendiriyoruz. Bir aileye mensubiyet farklıdır, işin duygusal ve vicdani yönü var.
Sendikacılıkta siyasi iklim çok etkili oluyor. Bugün konjonktür gereği genel  yetkili olan sendika pek çok sorunda susmak, iktidarı karşılarına almamak durumunda kalıyor. Ama susmak da bir vebaldir. Çünkü sorumlu olduğunuz insanların sizden beklentileri oluyor. Biz bu konuda biz kendimizi çok rahat hissediyoruz. Bizim ruhumuzda mücadelecilik, millet sevgisi,  haktan korkmak var. İnsanlarla iletişimimiz çok farklı. Türkiye Kamu Sen’in her türlü baskıya rağmen bugün 450 bin dik duruşlu, onurlu üyesi var. Baskı diyorum, çünkü kamuda vaatler çok fazla. “Bizim sendikaya geç müdür ol, bizim sendikaya geç şef ol, bizim sendikaya geç istediğin okula tayinin yapalım” diye… İnsanlar bu sendikayı tercih etmeye mecbur kılınıyor. 1 milyon 111 bin 111 üye yapacağız diye hedef koydular. Tehditle, şantajla, vaatle yaparlar da… Ancak mevcut siyasal iktidardan güç alan sendikal yapı bu siyasal yapı gittiğinde ortada kalmayacak.
Üniversite çalışanlarının sorunları nelerdir?
Üniversiteler, mevzuattan kaynaklanan sorunlar yumağına dönüştü. Profesör de aynı sorunu yaşıyor, akademisyenler de aynı sorunu yaşıyor, memur, idari personel herkeste bir sorun var. Yüksek Öğretim Yasası’nın baştan aşağı elden geçirilmesi gerekiyor. Mevcut 2547 Yök yasası,3413 sayılı yurt çocuklarının istihdamı yasası, 5378 sayılı engelli hakları yasaları  657 sayılı yasa ile çelişiyor. Bizlere emanet Şehit yakını ve gazilerimiz bile mevzuattan kaynaklanan çalışma sıkıntıları yaşıyor. Mevzuat boşluklarının dolması, bazı şeylerin sistematiğe bağlanması gerekiyor. Rektör seçimleri vardı, Kanun Hükmünde Kararname ile bu kaldırıldı. Rektörleri Cumhurbaşkanı atayacak. Üniversitelere önce demokratik ortam getirilmeli. Üniversitelerdeki her çalışanın bu seçimlerde oy hakkı olmalı. Burası bir işletme, bir fabrika değil. Üniversitelerin farklı bir yapısı var. Üniversiteler önce bilim üretmeli, vasıflı öğrenci yetiştirmesi lazım. Bu eğitimi veren insanların da kafasının rahat olması lazım. Akademisyen idari konularla muhatap edilmemeli ve sadece vereceği bilimsel eğitimi düşünmeli. Araştırma görevlileri son süreçte genel bir düşünce durumu sebebiyle mağdur edildiler, Doçentlik sınav süreçleri çok daha ağırlaştırıldı.Mühendislik hakkı alan idari personel kadro sıkıntısı yaşıyor, Yurt çıkışlı çalışanlar mevzuattan kaynaklanan sorunlar yaşıyor. Döner sermaye ödemeleri yeniden başlamalı ve hakkaniyetle dağıtılmalı, Engelli çalışanlar için hala insiyatif birim yöneticilerinde bu genel kurallara bağlanmalı.
Yardımcı hizmetler sınıfı var. Lise ve altı mezunların çalıştığı yardımcı hizmetler sınıfında üniversite mezunları bile var. Bir düzenleme gerekiyor. Hatta kaldırılması gerekiyor. Önceki zamanlarda hademe, hizmetli ihtiyaçların yapılması içindi. Ama şimdi devlet kamu çalışanından fazla taşeron çalışan almış ve o işleri yaptırıyor. Onların o işleri yaptığı noktada 657’li memurun o işleri yapmasını gerektirecek durum kalmamıştır. Bu konuda genel merkezimizin çok ciddi girişimleri var, ve bu konunun çözüme kavuşması için sürekli bir çaba gösteriyoruz.
Sizi bir de ESKENT Dernek Başkanı olarak tanıyoruz. Biraz da ESKENT’in çalışmalarından söz eder misiniz?
ESKENT benim ilk göz ağrımdır, yer ayrıdır. Bizim beraber oturup kalktığımız, boş zamanlarımızı beraber değerlendirdiğimiz arkadaşlarımızla 2009 yılında kurduğumuz bir dernek. Şehrimize bir fayda sağlayalım diyerek ESKENT’i kurduk. Bu derneğin içinde eğitim, kültür, sosyal ve yardımlaşma, dayanışma var. Dönemsel etkinlik programı yaptık. Kışın ayrı baharda ayrı, yazın ayrı etkinlikler planladık. Toplumun her kesiminden insanla bir gönül birliği yaparak çalıştığımız bir yer. İnsanlar kalkıp derneğe gelsin, bir oda içinde yapalım diye değil de daha çok saha etkinlikleri şeklinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kültürümüzü yaşatma anlamında etkinlikler yapıyoruz. Eğitime destek anlamında ve sosyal yardımlar yapıyoruz. Sürekli yükselen bir çizgide çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Eskişehir ve Eskişehir insanınıza kendimizi sorumlu hissediyor ve bu çalışmaları bu amaçla gerçekleştiriyoruz.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Önceki zamanlarda  çalışanların sosyal dayanışma anlamında yardım sandıkları vardı. Kooperatifler vardı. Zaman içinde kredi kartları ve küresel sistem bu sosyal yapıları bitirdi. Birkaç tane yaşamaya çalışan kooperatif ve sandığın dışında sosyal yapı kalmadı. Gerek işçilerin gerekse memurların çalıştığı işkollarında sosyal olgu olarak bir tek sendikalar kaldı. Buna karşın sendikalaşma oranı da son derece düşük. Bunda da siyaset ve sermaye etkili oluyor. Yaşanan süreçler de gösterdi ki sendikalar yalnız kalan insanlar için bir sığınma noktası. Hiçbir şey yapamasak bile hukuki destek sağlıyoruz, sözcüsü oluyoruz. İyi gününde, kötü gününde yanında oluyoruz. Sendikalar çalışanlar için bir gereksinim, çalışanların zorda kalma duygusunu yaşadıklarında kendilerini yalnız hissetmemeleri için gidip sendikaya üye olması lazım. 
 
 
 
Editör: TE Bilişim