Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Selma Metintaş, COVID-19’la mücadelede bir yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen, istenen başarının elde edilip hastalığın kontrol altına alınamadığını anlatarak, "Geçen bir yılda COVID-19’la mücadelede hastalıktan korunmak için tek bir önlemin yeterli olmadığı, birden fazla önlemin uygulanmasının gerekli olduğu anlaşılmıştır" diye kaydetti.

Koronavirüs (COVID-19) klinik tabloları ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Selma Metintaş, hastalığın yeni belirtilerine dikkat çekerek hastalığın iyi tanınması ve mücadele yöntemleri geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizdi. COVID-19’la mücadelede bir yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen, istenen başarı elde edilip hastalığın kontrol altına alınamadığını anlatan Metintaş, "Geçen bir yılda COVID-19’la mücadelede hastalıktan korunmak için tek bir önlemin yeterli olmadığı, birden fazla önlemin uygulanmasının gerekli olduğu anlaşılmıştır. Aşı, hastalık kontrolü için son aylarda en büyük ümit haline gelmiştir. COVID-19 için etkili aşılar bulunmuştur, ancak aşı stokları henüz istenen düzeye ulaşmamıştır. Üstelik aşı tam koruyucu olmadığından ‘maske’, ‘mesafe’ ve ‘temizlik’ üçlemesiyle özetlenen tedbirlere uymaya devam edilmesi gerekliliği açıktır. Hastalık kontrolünde başarısı hiç yadsınamayacak sağlık otoritesine ait uygulamalardan birisi, filyasyon çalışmaları olmuştur. Sağlık örgütü çok sayıda filyasyon ekibi kurarak temaslı takibi yapmıştır. Temaslı aranmasındaki en önemli etken hastaları erken dönemde bulmak ve mümkün olduğu kadar az bireyle temas etmelerini sağlayarak enfeksiyon zincirini kırmaktır. Filyasyon çalışmalarında başarının artırılmasında toplumdaki bireylerin kendilerinde gelişebilecek COVID-19 hastalığının belirtilerini bilmeleri, farkındalıklarının yüksek olması oldukça önemlidir.

Belirti ve şikâyetler

Hastalık başlangıcında mevcut olan COVID-19’un belirti ve şikâyetleri değişkenlik gösterebilir, ancak hastalığın seyri boyunca birçok COVID-19 hastası aşağıdaki belirtileri göstermiştir: Ateş veya titreme, öksürük, nefes darlığı veya nefes almada güçlük, yorgunluk, kas veya vücut ağrıları, baş ağrısı, yeni ortaya çıkan tat veya koku kaybı, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı veya burun akıntısı (rinore), mide bulantısı ya da kusma ve ishal.Yorgunluk, baş ağrısı ve kas ağrıları hastaneye kaldırılma durumu olmayan kişilerde en sık bildirilen semptomlar arasındadır. Boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı veya burun akıntısı da diğer belirgin semptomlar olabilir. Hastalık şikâyetleri, hastalığın ciddiyetine göre değişebilir. Nefes darlığının hastalığın şiddeti ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Nefes darlığı, COVID-19 ile hastaneye yatırılan kişilerde en önemli belirteçtir. Nefes darlığı hastaneye kaldırılanlarda, hafif hastalığı olanlara göre daha yaygın olarak bildirilmektedir. Yaşlı yetişkinler ve tıbbi ek hastalıkları olan kişilerde daha genç veya ek hastalıkları olmayanlara göre, hastalık sonrasında ateş ve solunum semptomları daha çok yaşanmaktadır.

Diğer klinik tablolar

COVID-19’un değişik klinik tabloları da giderek artan sıklıkla görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Selma Metintaş, açıklamasını şöyle sürdürdü;

"Birçok COVID-19 hastası, bazen ateş, alt solunum yolu belirti ve semptomları yaşamadan önce mide bulantısı, yüzde 19 dolayında kusma veya yüzde 24 dolayında ishal gibi gastrointestinal semptomlar gösterebilir. Bir çalışmada koku veya tat kaybının hastaların üçte birinde ve özellikle kadınlarda, orta yaş grubu hastalar arasında daha sık olarak görülmüştür. Yaklaşık yüzde 20 sıklıkla deri belirtileri de görülebilir. COVID-19 ile ilişkili en yaygın belirtiler makülopapüler döküntüler (yüzde 22), el ve ayak parmaklarında renksiz lezyonlar (yüzde 18) ve kurdeşen (yüzde 16)’dir. Ek olarak, COVID-19 tedavilerinde kullanılan bazı ilaçlar da deride yan etkilere neden olabilmektedir. Hastalık şiddeti ve COVID-19 deri semptomlarının zamanlaması belirsizdir. COVID-19 ile bulaş olmuş, ama hiç semptom göstermeyen (asemptomatik) ve henüz semptomatik olmayan (presemptomatik) hastalarda, SARS-CoV-2 ile infeksiyonu belgeleyen birçok çalışma vardır. Asemptomatik kişiler her zaman test edilmediğinden asemptomatik infeksiyon prevalansı ve presemptomatik infeksiyonun tespiti henüz tam olarak anlaşılamamıştır. SARS-CoV-2 için ters transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) testine ve serolojik çalışmalara dayanan mevcut veriler, asemptomatik enfeksiyonların yaygın olabileceğini, toplam enfeksiyon sayısının muhtemelen bildirilen vaka sayısından daha fazla olduğunu göstermektedir. Hastalarda semptomların başlangıcından önce akciğer görüntülemesinde anormallikler olabilir. COVID-19 ile mücadelede başarıya ancak toplumun her ferdinin katkısıyla ulaşılabilir. COVID-19 belirtilerini gösteren hastaların hemen RT-PCR testi ile tanı çalışmalarını yaptırmaları, maskelerini takarak kendilerini izole etmeleri hastalık kontrolü için elzem olan yöntemlerdendir. COVID-19 mücadelesi ancak birlikte ve özveriyle, mücadele ile kazanılacaktır.”
Editör: TE Bilişim