Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Çolak’ın verdiği “Kronik Hastalıkların Çocuk ve Aile Üzerine Etkileri” konulu eğitim Fizyomer Terapia Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Eğitime kronik hastalığın tanımını yaparak başlayan Dr. Mehmet Çolak şunları söyledi: “Kronik hastalık, genellikle tam iyileşmesi söz konusu olmayan, sürekli, yavaş ilerleyen, çoğu kez kalıcı etkiler bırakan ve genel yaşam üzerine ciddi etkileri olan hastalıklardır. Kronik çocukluk hastalıkları; ortopedik sorunlar, doğuştan kalp hastalıkları, serebral palsi,epilepsi, kronik böbrek yetmezliği, kanserler, hemofili, diyabet, kistik fibrozis, astım gibi çok çeşitlidir.”

YAŞ İLERLEDİKÇE HASTALIK…

Çocuk ve ergenlerde hastalık kavramının gelişimine değinen Dr. Çolak, “0-3 yaş döneminde çocuklar hastalık kavramını anlayamaz. Bebekler ve küçük çocuklar hastalık ve tedaviye ilişkin olayları akıllarında tutamaz, ancak yaşadıkları hastalığın kendilerinde o anda yaşattığı ağrı ve sınırlamaları deneyimleyebilir” dedi.  Yaş ilerledikçe bilişsel gelişime paralel olarak çocuğun hastalığın nedenini daha çok anlamaya başladığını aktaran Dr. Mehmet Çolak, “Küçük çocuklarda büyüsel düşünce süreci olduğundan ve hastalığın nedenini uygun bir açıklama yetenekleri gelişmediğinden hastalık nedenini doğal adalet düzeneğiyle açıklamaya çalışır. Yanlış davranışın cezalandırılacağı inancı vardır. Bu düşünce nedeniyle hastalığın nedeni için kendilerini suçlar ve cezalandırıldıklarını düşünürler. Küçük yaşlardaki çocuklara hastalığın nedeni ile ilgili uygun açıklamalarda bulunmak önemlidir” ifadelerini kullandı.

İNKAR VE ÖFKE

Çocuk ve ergenin hastalık karşısında verdiği tepkileri de anlatan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Çolak, bunları şöyle açıkladı: “İnkar: Bu bana olmaz, bu doğru değil şeklindedir. Bunda kişisel dokunulmazlığa olan inancın ve hastalığının ne şekilde söylendiğinin de rolü vardır. İnkar genellikle geçici bir savunmadır ve ardından yavaş yavaş kısmi kabullenme başlar. Öfke: Herkese ve her şeye yönelebilir. Bu öfke sağlık ekibine de yönelebildiği gibi sağlıklı mutlu olup istediklerini yapabilen insanlara da yönelebilir. Pazarlık, depresyon, kabullenme.”  

Dr. Çolak, bütün kronik hastalıklarda verilen tepkileri de şu şekilde sıraladı: “Aşırı agresif davranma, kaygı ve endişe hali, regresyon (yaşına uyun olmayan daha bebeksi davranışlar), anneye aşırı bağlanma, sosyal olarak uzaklaşma .”

ERKEN, ORTA, GEÇ ERGENLİKTE ÖĞRENİLMESİ…

Kronik hastalıkların ergenler üzerindeki etkilerini anlatan Dr. Mehmet Çolak, bunları erken ergenlik, orta ergenlik, geç ergenlik dönemlerine ayırarak aktardı. Dr. Çolak bu başlıkları şöyle açıkladı: “Erken ergenlik dönemi genel olarak kişilerin ergenliğin yol açtığı fiziksel değişimlere uyum sağlamaya çabaladıkları dönemdir, bu nedenle kronik hastalığın etkisi çoğunlukla fiziksel gelişim üzerine yoğunlaşır.  Bu devrede fiziksel görünümü büyük önem kazanır, dolayısı ile bir hastalığın varlığı, diğerlerinden farklı olmak kendilik algısını olumsuz olarak etkiler. Kendini farklı olarak algılamadan doğan sorunlar bazı gençlerin toplumdan uzaklaşmalarına yol açabilir. Orta ergenlik olarak adlandırılan evre kişilerin ailelerinden bağımsız var olma çabaları ile karakterizedir. Bu dönemde oluşacak kronik bir hastalık bu gelişmelere tehdit oluşturur. Kronik bir hastalığın varlığıyla genç yine kendi kararlarını veremediğini, kontrolün kendisinde olmadığını hisseder. Bağımsızlık kazanma süreci karar vermeyi öğrenme, başarı ve başarısızlıkla baş etme evrelerini içerir. Kronik hastalığın yol açtığı kısıtlamalar bu süreci olumsuz etkiler. Geç ergenlik devresi, ileriye, geleceğe odaklı bir dönemdir. Bu evrede kronik hastalık oluşumu, mesleki ve akademik planlarla ilgili, aile kurma ve ebeveynlik planları ile ilgili kaygılara yol açar. Yeni oluşan kimlikleri ve hayat planları çerçevesinde, kronik hastalık daha ağır, yıkıcı, geleceğe zarar verici olarak algılanabilir.”

TANIYI ÖĞRENDİKTEN SONRA…

Kronik hastalıkların aile üzerine etkileri konusunda da önemli bilgiler veren Dr. Mehmet Çolak, “Aile bireylerinin tanıyı öğrenmesinin ardından, duygusal açıdan oldukça yüklü bir dönem başlar. Aileler, kronik hastalığın sisteme girmesiyle birlikte pek çok kayıp yaşarlar” diye konuştu. Dr. Çolak şöyle konuştu: “Hasta bireyin yaşadığı fiziksel ve işlevsel kayıpların yanı sıra, tüm aile için umutların, sağlıklı aile üyeleri imgesinin, geleceğe yönelik hayallerin, rol tanımlarının, hastalık öncesinde sahip olunan aile kimliği ve eklenen sorumluluklar nedeniyle özgürlüklerin kaybı yaşanır. Normal bir gelecek algısının yitimi, umutsuzluk ve yas duygularına neden olur. Kronik hastalık, aile yaşantısının merkezi haline gelmekte ve tedavi için gereken koşullar aile için oldukça zorlayıcı olmakta, zaman zaman da aile içi çatışmalara yol açmaktadır.”

AİLEDEKİ İLİŞKİLERİ NASIL ETKİLİYOR

Kronik hastalığın varlığının yalnızca ailenin yaşam biçimini değil, aynı zamanda aile içindeki atmosferi ve aile bireyleri arasındaki ilişkileri de değiştirebileceğine değinen Dr. Çolak, “Ailede, özellikle kardeş ilişkilerinde sorunlar yaşanabilmekte, kardeşler arasında küskünlük, kıskançlık, rekabet ortaya çıkabilmekte; anne-babanın evlilik ilişkisi olumsuz etkilenebilmektedir” şeklinde konuştu.  Kronik hastalıkla birlikte, aile üyelerinin çeşitli duygusal aşamalardan geçtiğini belirten Dr. Mehmet Çolak, “En tipik olarak ortaya çıkan duygusal tepkiler şok, korku, öfke, kırgınlık, suçluluk, yadsıma, yetersizlik duyguları, gerginlik ve üzüntüdür” dedi. Özellikle ilk birkaç yılın sorunun kabullenilmesi, ailenin gündelik yaşantısının yeniden düzenlenmesi ve gelecek planları ve beklentilerinin yeniden gözden geçirilmesi açısından oldukça zorlayıcı olabileceğine dikkat çeken Dr. Çolak, “Aile için diğer kritik dönemler, genellikle çocuğun okula başlaması, ergenliğe girmesi gibi aile yaşam döngüsü ya da çocuğun bireysel yaşam döngüsü açısından önemli geçiş aşamaları çevresinde yaşanır” diye konuştu.

KRONİK HASTALIĞI OLAN ÇOCUKLAR

 Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Çolak, hastalığa iyi uyum yapan aileleri şöyle tanımladı; Hasta bireyin durumunu kabullenmiş, bu hastalıkla birlikte yaşamanın bir yolunu bulmuş, hasta bireyin bakım ve tedavisinin gerekliliklerini yerine getirebilen, hasta olan çocuk ise bir yandan gelişimsel gereksinimlerini karşılarken, bir yandan da tek tek tüm aile bireylerinin gereksinimlerini göz önünde bulundurabilen ailelerdir.” Dr. Çolak yeterince iyi uyum yapamamış olan ailelerde ise çatışmaların yaşandığına değindi. Çolak, “Kronik hastalığı olan çocuk ise, anne-baba ve diğer aile bireyleri arasındaki ilişkiler olumsuz etkilenmektedir. Anne-baba, böyle bir çocuğa sahip olmaları nedeniyle suçluluk duymakta ve çocuğun bakımında sorun yaşamaktadırlar.

KARDEŞLER NASIL ETKİLENİYOR

Kronik hastalıkların kardeşler üzerine etkilerini de anlatan Dr. Çolak, kardeşlerin davranış şekillerini de şöyle açıkladı: “Hasta olan çocuğu kıskanabilmektedirler. Anne babanın bakım ve koruma çabaları ailede ayrıcalıklı bir yer sağlamaktadır. Her hastalık döneminde acıma ve iyi ki ben değilim düşünceleri ya da ‘oh olsun, bu kadar ayrıcalıklı olmanın bedelini öde bakalım’ gelebilmektedir Zaman zaman kavgalarda, zor durumlarda hastalığı öne sürebilmektedirler."

ÖNERİLER

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Çolak konuya ilişkin önerileri ise şöyle sıraladı: “Sorumlulukları paylaşın, duygularınızı paylaşın, kardeşleri ve kendinizi ihmal etmeyin, aşırı koruyucu tutumlardan kaçının, hastalığını sürekli hatırlatacak uyarılardan kaçının, sosyal destek.”

 

Editör: TE Bilişim