Cengiz Aytmatov’un ünlü eseri Selvi Boylum Al Yazmalım'ın unutulmaz repliğindeki gibi, sevgi ne demekti ? Sevgi iyilikti, dostluktu…Sevgi emekti. Bir de hayatın anlamı diyorlar sevgiye, öyle bir etkisi varmış ki sevginin, yalnız insanların değil, tüm canlıların yaşama sebebiymiş…Bir gün gerçek ve doyurucu bir sevgi ile karşılaşmak hayaliniz olmasa, ne yapardınız ? Tabi ki yaşamdan tat almaz olurdunuz.  

Masumi Toyotome Japon bir yazar. Aytmatov'dan farklı olarak sevgiyi  üç türlü olarak tanımlamış. Herkes sevilmek ister, ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz ? diye soruyor ve anlatmaya başlıyor.

Sevgi üç türlüdür.

***

Birincisi “Eğer” Türü Sevgi:

Belli beklentiler karşılığında elde edilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Şöyle de örneklemiş,
Eğer iyi bir insan olursan annen - baban seni sever.  Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, eğer eş olarak beklentilerimi karşılarsan seni severim.

Yazar, bu türde sevilmenin bir şarta bağlı olduğunu ve kişilerin karşısına en çok çıkan sevgi türünün de bu olduğunu söylemiş.  Karşılıksız olduğunu düşüneceğiniz  anne - baba sevgisinde bile 'Eğer' türüne rastlanabiliyor. Bu bencilcedir diyor ve ekliyor, ilişkilerin çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine kurulduğundan  kısa sürüyor.

***

İkincisi  “Çünkü” Türü Sevgi:

Bu tür sevgide kişi, sahip olduğu değerler üzerinden ya da yaptıklarından ötürü sevilir, diyor.
Başka birinin onu sevmesi bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi ?

Seni seviyorum, çünkü çok güzelsin, yakışıklısın, başarılısın. Seni seviyorum, çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki... Seni seviyorum, çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki...

Toyotome, “Çünkü”  türü sevginin bir yerde “Eğer” türü sevgiye tercih edilebileceğini anlatıyor. 'Çünkü' türünde kişinin özel bir niteliği yüzünden sevilmesi egosunu okşayan, hoş bir şeydir. Bu tür sevgi aslında olduğunuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Ama dikkatli bakarsanız “Çünkü”  türü sevginin  “Eğer”  türü sevgiden  temelde pek de farklı olmadığını görürsünüz. Herkes çok sevilmek ister. Bunun içinde çabalar. Ancak rekabet edecekleri birisiyle  karşılaştıklarında  artık sevilmeyeceklerinden endişe duyup, paniklerler. Ailenin en küçük kızı, yeni doğan bebeğe, evli kadın, kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.

Masumi ; O zaman “Çünkü”  türü sevgide güven duygusu bulunabilir mi ? diye soruyor ve cevaplıyor. “Çünkü”  türü sevgi de gerçek ve sağlam bir sevgi olamaz.  Bu tür sevginin, güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni var.
Birincisi; Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz ?

İkincisi de;  Ya günün birinde değişirsem ve insanlar artık beni sevmezse, endişesidir.

Japon yazar, karşılaşılan sevgilerin çoğunun 'Çünkü' türünde olduğunu ve hep kuşku yarattığını söylüyor. Peki o zaman gerçek ve güvenilebilecek sevginin özellikleri ne olabilir  ?

***

Tabi ki üçüncüsü... “Sevgilerin en gerçeği olan “Rağmen” türü sevgidir.”  Diyor yazar.

Bir koşula bağlı olmayan, beklenti içermeyen ve sevilen kişinin özel bir niteliğini esas almayan... “Rağmen” türü sevgide  kişi  bir şeyler eksik olsa da her şeye rağmen sevilir.

Notre Damenin Kamburun’da  Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç insanı üstelik kambur oluşuna  “rağmen” sever. Yakışıklı ve zengin delikanlı da Esmeralda'yı   çingene oluşuna  “rağmen” sever.

Kişi dünyanın en çirkin, en vasat insanı olabilir. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine “rağmen” olduğu gibi sevilir. Japon yazar yüreklerin en çok susadığı sevgi budur, diyor. Ve şu soruları soruyor;

Kalbinizin derinliklerinde dünyada hiç kimsenin size aldırmadığını ve kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz ?  Kendi kendinize hayatımın ne anlamı var diye sormaz mıydınız ?

Masumi;  şu an en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini bir düşünün. Dünya birden bire başınıza yıkılmaz mıydı ? O an yaşam size anlamsız gelmez miydi ? Sorular çok fazla olsa da, Masumi iddialı bir şekilde savunuyor  “Rağmen”  türü sevgiyi.

Son sözlerini ise günümüzde bu sevgiyi bulmak zor diyerek umutsuzca dile getiriyor.  Herkesin sevgiye ihtiyacı var. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var ? Yazar, açlığımızı biraz bastıracak kadar ve yemek öncesinde gelen tadımlık iştah açıcılar kadar, diyor. Ve  sözünü şöyle bitiriyor ;  “Dünyadaki en büyük kıtlık, rağmen türü sevginin yeterince olmayışıdır.”

Hadi bir düşünün bakalım.

Hayatınızda her şeye rağmen sevdiğiniz, ya da her şeye rağmen sizi seven kaç kişi var ?