Öyle çok yazı yazmışım ki, koyacak yer bulamadığım oluyor bazen. Coronalı günlerde, ‘ölsem bunları yakmasını ya da çöpe bile atmasını beceremezler’ dediğim de oldu, epey yazımı da ayıklayıp çöpe attım. 1965 yılından beri yazıyorum. Gün 24 saat sanat için yaşadım. Onun için hep sanatla ilgili yazılar yazdım. Sanatçılarla, edebiyatçılarla röportajlar yaptım.
1960’lı yıllarda Eskişehir’de Belediye Tiyatrosu vardı. Özgür ve Emre diye iki edebiyat dergisi yayınlanıyordu. Köprübaşı’nda, eski Belediye binasının altında sergi salonu vardı, dolup taşardı. Değirmen sokağın sonunda, köşede ressam Nusret Ural’ın, Hamamyolu’nda da ressam Mehmet Tunçer’in atölyeleri vardı. Varlık dergisinin sahibi bir yazısında “İstanbul’dan sonra en çok dergimizin okunduğu yer Eskişehir” diye yazmıştı. Şair olarak Vehbi Cem Aşkun, İsmail Ali Sarar, Muharrem Barut, Aziz Bolel, Niyazi Ozan, Abdülkadir Gürol, Cevdet Savgar vardı. Ben böyle bir sanat ortamında Eskişehir’de niçin sanat yazarı yok, sanat eleştirmeni yok diye şiir, öykü yazmaktan çok sanat yazılarına yöneldim. 1967 yılında Eskişehir’den ayrıldım, Ankara, İstanbul ve Almanya’nın sanat şehirlerinden Oberhausen şehrinde yaşadım ve 1973 de döndüm.
1966 yılında Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi açıldı. Picasso, Monet, Van Gong gibi dünyanın en ünlü ressamlarının eserleri Avrupa Konseyi’nin sergisi olarak Eskişehir’e geldi. Galerinin koleksiyonunda Şeker Ahmet Paşa, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Zeki Faik İzler gibi ünlü ressamlarımızın eserleri vardı ve zaman zaman sergileniyordu. 1966 -1977 yılları arasında, yılda 3-4 sergi açılıyordu ve bunun biri Eskişehir’de yaşayan öğretmen sanatçı Naime Saltan’ın diğeri de Nusret Ural’ın sergileri idi. Belediye Tiyatrosu kapanmış, Erdinç Özkan Özel Ar Tiyatrosunda tiyatro yapıyordu. Özgür ve Emre dergileri ömrünü bitirmişti.
1973’de Ankara, İstanbul, Oberhausen’de gelişmiş, değişmiş ve oralarda gördüklerimi doğduğum şehir Eskişehir’de istiyordum ve Abdülkadir Gürol’un “Eskişehir” gazetesinde her gün “Eskişehir’de Neler Yapılmalı?” başlıklı yazılar yazıyordum. 1975 yılında gazetede Vatan gazetesindeki gibi “Sanat Sayfası” yapmaya başladım ve çok kısa zamanda Eskişehir’deki sanat çevresinin odağında biri oldum. 1977 yılında Eskişehir’de sanatın örgütlenmesine İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü mezunu Heykeltraş Şahin Özyüksel, Mimar Fahrettin Şengör, Şair Yücel Saraçoğlu, Karikatürcü Beytullah Heper, Atila Özer, Tiyatrocu Adnan Tuncer, Fotoğraf sanatçısı Levend Kılıç, Grafiker Uzay Gedikli aylar süren çalışmayla Eskişehir Sanatçılar Birliği’ni kurduk. Ben Sanatçılar Birliği’nin Tanıtım işleri ve Bürokrasi İşleri sorumlusu idim. Belediye Başkanı, Vali, Kültür Müdürü ve Kültür Bakanı ile görüşmelerini yapıyordum. Ayrıca Halkevi sanatçılarını örgütleme görevim vardı. Şahin Özyüksel okullardaki resim, edebiyat,müzik öğretmenleri ile ilgili idi. İlk kurucu Başkanı Şahin Özyüksel oldu. İlk Genel Kurul’dan çıkan birinci dönem Başkanı Fahrettin Şengör ve ikinci dönem Başkanı da ben oldum. (Bu yazıma devam etmek istiyorum)