2020 yılındayız. Seneler hızla geçiyor. Şunun şurasında 2050 'li yıllara ne kalmış! Biraz düşünsek, kafa yorsak. Olası muhtemeller üzerinden fikir jimnastiği yapsak. En azından zihin olarak hazırlasak kendimizi o yıllara. Fena olmaz değil mi!
Ben müthiş merak ediyorum, o yıllar da bizleri neler beklediğini. Meşhur yapay zekaların namı değer robotların 2050'li yıllarda nasıl bir tutum ve tavır sergileyeceklerini, biz insan oğlunu nelerin beklediğini düşünmekten kendimi alamıyorum.
Hani şu meşhur nakarat var ya! Robotlar hayatımızı kolaylaştıracak! Acaba!
Evet ,bence kocaman bir ACABA olmalı!!!
Sesli düşüneyim mi?
Ne dersiniz!
Sene olmuş 2050!
Emekliyim .
Evdeyim .
Gündüz vakti atmışım kendimi dışarı.
Sokağın başında bir kıraathane görüyorum.
Selam verip içeri giriyorum .
Boş bir sandalyeye oturuyorum.
O da ne !
Bir Allah'ın kulu selamımı almıyor. Garipsiyorum haliyle!
Etrafıma şöyle bir bakıyorum.
Burnunu karıştıran mı dersiniz, gıybet yapan mı dersiniz,maç muhabbeti yapan, memleketi kurtaran mı dersiniz! Herşey gayet normal.
Neyse diyorum, bir çay söylüyorum.
Çay geliyor , bardağı elime alır almaz anlıyorum!
Elimdeki çay değil bildiğimiz makina yağı!
Ulan diyorum !
Gelmişiz robotların kahvehanesine!
Ufaktan biraz kahredip, bardağı masaya bıraktığım gibi mekandan çıkıyorum.
Nasıl! Bu kadar da abartılmaz diyorsunuz değil mi?
20 yıl öncesini zihninizde canlandırın. Bugünün dünyasının o gün için hayal ötesi olduğunu anımsayacaksınız. Bu noktadan hareketle; 30 yıl sonrası dünya için de sadece abarttığımı ama hayalin ötesine gitmediğimi göreceksiniz...