Senin hırsızın… Benim hırsızım…

Abone Ol

 Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş, son celsede hâkim delil yetersizliğinden temelin tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ;

- Uy cözünü sevdiğumun haçim beyi, yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu?

Türk ceza kanununa göre hırsız, hırsızlık tanımı şöyle; Basit Hırsızlık, failin kendisine ait olmayan, zilyedine ait olan bir taşınır malı bulunduğu yerden kendisi ya da başkası için yarar sağlamak kastıyla alması demektir.

Suçun oluşumu için malın bulunduğu yerden alınması, bir başka deyişle mal üzerinde hakimiyet kurmuş olması yeterlidir. Bu sürenin uzun bir süre olmasına gerek yoktur. Suçun bu temel şekline basit hırsızlık denilmektedir.

Nitelikli Hırsızlık 1-Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında hırsızlık suçu,

a)Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan eşya hakkında hırsızlık suçu

b)İbadete ayrılmış yerde bulunan eşya hakkında hırsızlık suçu

c) Kamu yararına veya kamu hizmetine tahsis edilen eşya hakkında hırsızlık suçu

2- Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında hırsızlık suçu

3-Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında hırsızlık suçu:

Bu tanımlara uyan kişi veya kişiler kanunen ve de insanlık vicdanı önünde suçludur. Gelelim esas meseleye senin için çalan mı? Yoksa benim için çalan mı? Masum…

Bizim görmezden geldiğimiz ve cebimizden hiç hissettirmeden nitelikli çalanlar mı? Ben bunlara kravatlı hırsızlar diyorum. Yoksa bir gece vakti evimize girip uyurken çalanlar mı? Ya da başka bir tabirle çocuklarımızın geleceğini çalanlar mı? Gerçek hırsızlar kim? Sorusunu hep sordum soruyorum kendime. Esas üzüldüğüm konu içimizdeki hırsızları koruyor olmamız. Hayatımızı, çocuklarımızın hayatını geleceğini çalıyorlar ve alkış tutuyoruz.

Konuyu Çinli bir fıkra ile anlatalım;

Soygunculardan biri bankadakilere bağırarak:  “Kımıldamayın… Para devletindir, ama hayatınız sizindir.”

Herkes yere yatar… Buna “Zihin Değiştirme Kavramı” denir…

Yani; Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek!

Bu arada müşterilerden bir bayan, bir masanın üzerine yatmıştır… Ama bacaklar ortada… Soyguncu kızar; “Edebini takın. Bu bir soygundur, ırza geçme değil!”

Bunun adı “Profesyonellik”tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaşmak!

Soyguncular paraları yüklenip, kapağı eve atarlar. Daha genç olanı (MBA derecelidir.) daha yaşlı olanına (ki bu 6 yıl ilkokuldan sonra okulu terktir): “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki: “Aptal olma be, Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten haberlerde kaç para olduğunu öğreniriz…”

Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim, kâğıt diplomalardan çok daha önemlidir!

Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söyler. Şef; “Durun hele Müdürüm. Alacaklarını zaten aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleriz, ne dersiniz?”

Buna “Dalgayı yakalamak” derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!

Müdür der ki: “Yahu, her ay bir soygun olsa ne harika olurdu. Ne eğlenirdik!”

Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler. Kişisel mutluluk, işinden çok daha önemlidir.

Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklar!..

Çaldıkları paranın çok daha az olduğunu bilen soyguncular oturup sayarlar parayı… Tekrar tekrar sayarlar. Bakarlar ki hepsi topu topu 20 milyon! Çok kızarlar tabii bu işe:

“Biz hayatımızı tehlikeye atıp ancak 20 milyon çalabildik. Bankadakiler ise bir el hareketiyle 80 milyon götürmüşler. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!” derler…

Bu “Bilgi; altından da, paradan da çok daha değerlidir” demektir… Bilgili ve deneyimli olmak bir üst özelliktir.

Banka Müdürü ve personeli çok mutludur.  Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildikleri için…

Buna “Fırsatları kullanmak” derler.  Kazanmak için risk almak gerekir.

Peki gerçek soyguncular veya soyulanlar kimlerdir şimdi?

--

selam ve dua ile.....