Saadet Partisi Eskişehir İl Başkan yardımcısı Levent Baştürk, 17 yıllık iktidar döneminin mevcut iktidarın beton sevdasının tedavisi imkansız bir hastalığa dönüştüğünü öne sürdü.

İktidarın buna bitmek tükenmek bilmeyen rant tutkusu ve açgözlülüğünü de eklemek gerektiğini ifade eden Baştürk, “Elbette böyle bir kafa yapısı ve zihniyet sürekli hak - hukuk ihlalleri ve doğa katliamları üretiyor. Adeta doğaya tecavüz etme hırsıyla bu zamana kadar yasalarla oynadılar ve oynamaya da devam edecekler. 

Türkiye’de, ilk altın madeni girişimi 1993 yılında Kaz Dağı’na komşu Balıkesir Havran’da başlamıştı. Ancak o dönem halk tepki göstermiş ve  çıkarılan Zeytincilik Yasasıyla bu girişim püskürtülmüştü. Lakin altın madencileri Kaz Dağları’nda varolduğuna inandıkları altından hiç vazgeçmediler. 2006 yılında AKP iktidarı önlerini açtı ve onlar da Kaz Dağları’nın birçok yerinde saldırıya geçtiler” dedi. 

İktidarın 2011’de “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu”nu değiştirdiğini hatırlatan Saadet Partisi Eskişehir İl Başkan yardımcısı Levent Baştürk şunları söyledi:

“Böylece doğal, kültürel ve tarihi alanların tüm koruma güvencelerini yok etti. SİT kararlarını yok saydı. Ormanlara, kıyılara, derelere ve göllere ilişkin yaptıkları yasal düzenlemelerle, daha çok yapılaşmaya, daha çok taş ve maden ocaklarına, daha çok jeotermal enerji santrallarının inşa edilmesine yol açtı.

Siyanürle toprağı, suyu, havayı sınayan bir rezillik, toplum olarak bizi de sınıyor. Uzmanların ifade ettiklerine göre Çanakkale merkezine sadece 30 km uzaklıkta yer alan altın madenini çıkarma faaliyetleri sırasında 20 bin ton siyanür kullanılacaktır.

İda Dayanışma Derneği’nin belirttiğine göre, Kanadalı Alamos Gold adlı altın şirketinin yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik şirketinin hukuki sürecin neticelenmesini dahi beklemeden ağaç kıyımına başlamıştır. Bunu yapması için belli idari makamlar ruhsat ve onay vermişlerdir. Şirketin websitesinden yapılan açıklamaya göre Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı da son izni veren kurum olmuştur.

Kanadalı Alamos Gold adlı altın şirketinin yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik eliyle yaklaşık 200 bin ağaç kesti Kirazlı’da. Bu arada şirketin devletten 865 milyon liralık teşvik temin etmiş olduğu da gelen haberler arasında! 

Alamos Gold, Kaz Dağları’nda altın ve gümüş madeni ocağı açmak için orman katletti. İlaveten Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağının bulunduğu bölgeyi yok etmeye hazırlanıyor. Bu proje hayata geçmesi halinde uzmanlar Atikhisar Barajı’ndan bir damla su kullanmanın mümkün olmadığını söylemekteler. Oysa bu su, hem bölgenin içme suyu hem de tarımsal sulama ihtiyacını karşılamakta. Alamos Gold Kirazlı bölgesinden 2 bin 400 ton altın çıkaracak, bunun sadece yüzde 2’sini devlete bırakacak, kalan altını alıp gidecek; fakat karşılığında bölgenin hayat damarlarını kesecek.

Alamos Gold şirketi Kirazlı projesinin yanısıra Ağı Dağı ve Çamyurt projeleriyle birlikte, bölgede üç alanda altın ve gümüş madenciliği yapma ruhsatı almış durumda. Diğer ülkelerdeki operasyonlarına bakınca, Alomos Gold karşımıza kirli bir şirket olarak çıkmakta. Alamos Gold ve diğer Kanadalı maden şirketleri, Latin Amerika’da insan kaybetmekten, maden karşıtlarına şiddet uygulamaya, narkotik ve paramiliter güçlerle işbirliği yapmaktan insan kaçırmaya kadar pek çok suça bulaşmışlar. Burada da hukuki süreç tamamlanmadan ruhsat ve izin alabilmeleri, her yolu mübah gören bir zihniyetle hareket ettiklerinin açık göstergesi. Alamos Gold’un kendi internet sitesininde Kirazlı bölgesine hangi gözle baktığı çok güzel açıklanmış: ‘..düşük sermaye ve üretim giderlerine sahip, ancak getirisi son derece yüksek’.

200 bin ağacın katledildiği ve doğa katliamının devam edeceği Alomos Gold projesinin asıl içeriği aslında şu: yabancı şirketlere kölelik: Yabancı şirket madenin kaymağını yiyecek, beş on kuruş da taş taşımakta, hafriyat yapmakta, dağı delik deşik etmekte çok usta olan Türklere imha etmede gösterdikleri yoğun çaba karşılığında verecek.

Ayrıca 20 ton siyanürü de bizimkilere ürettirecekler, taşıttıracaklar, havuzları hazırlattıracaklar. Altının yanısıra gümüş de ayrıştırtacaklar. Süreç içinde ortaya çıkacak başka ağır metalleri de. Hülasa, bütün pis işleri Türklere yaptıracaklar. Sonra da pılısını pırtısını toplayıp gidecekler!

Maalesef ülkemizdeki doğa katliamı Kaz Dağları’yla sınırlı kalmayacak.  Bir şahaser olan Türkiye’nin en temiz gölü, en derin gölü, biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu, yüzlerce kuş türünü ve emsalsiz bir faunayı barındıran Salda Gölü’ne de göz dikmiş bir yamyam ve vandal zihniyetle karşı karşıyayız. ‘Millet bahçesi’ kılıfı altında doğa harikası Salda’yı Türkiye’deki betonlaşmanın başlıca araçlarından biri olmuş TOKİ’ye peşkeş çekiyorlar şimdi de.

Eğer mücadele etmezsek, Eskişehir Alpu Ovası da kaybedeceğimiz alanlar arasında. Ve daha pek çok ya yer yağmalandı ya da yağmalanması için sırasını bekliyor.

Son yıllarda maden faaliyetlerine müsaade edilerek talana açılan orman alanları, yangınlara kurban verilenlerden çok daha fazla. Ayrıca ormanlık bölgelerden verilen madencilik, elektrik nakil hatları, enerji sahaları da orman yangınlara sebep olmakta. Uzmanlarca yapılan hesaplar, bize başta madenler olmak üzere bu tarz izinlerde kaybedilen ormanlık alan miktarının 675 bin hektar olduğunu gösteriyor. 

Üzülerek belirtmek zorundayız ki, bunların büyük çoğunluğunun tekrar orman haline getirilmesi imkansız.

Ölüler altın takamadığını unutmamamız lazım. Giden geri gelmiyor diye bir sözümüz var. Gidenin arkasından ağlamak ve diz dövmek de fayda vermiyor. 

Çanakkale’de Kaz Dağları, ormanlar, su kaynakları, canlılar, koca bir ekosistem öldürülüyor.

17 yıldır maruz kaldığımız bu betonlaşmaya, yağmaya, talana ve doğa katliamına kararlı bir şekilde dur demenin zamanıdır.

Ve Saadet Partisi bunun için elinden gelen çabayı gösterecektir.”

Editör: TE Bilişim