GÜLÇİN ÖZDEN 
ESKİŞEHİR (İHA) - Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen faciayla alakalı açıklamalarda bulunan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, “Türkiye'de özellikle madencilik ve maden işçiliğinin problemleri hep biliniyordu ve hep hasır altı edildi” dedi.
Arapça Yarışmaları Türkiye Finali’ne katılmak üzere Eskişehir’e gelen BBP lideri Mustafa Destici, Manisa’nın Soma ilçesindeki maden ocağında yaşanan olayda hayatını kaybedenlerin sayısının tam olarak belirlenemediğini öne sürdü. Soma’ya giderek oradaki çalışmaları yerinde incelediğini anlatan Destici, “Soma’da maden ocağında meydana gelen hadiseden sonra gerçekten hepimiz büyük bir acı ve üzüntüyle sarsıldık. Evet Soma’da bir maden ocağında patlama oldu ama Türkiye’nin tüm ocaklarında bu patlama aynı anda hissedildi ve bütün yürekler yandı. Neticesine baktığımızda 300’den fazla insanımız hayatını kaybetti. Şu anda geride ocakta kaç kişi var, bunun da tam olarak sayısı net olarak bilinmiyor. Başta Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız olmak üzere ilgililerden bilgi aldım fakat orada özellikle bu sayılarla ilgili açıklamalar gerçekten birbirini tutmuyor. Bize o zaman verilen ve söylenen resmi rakamlar, içeride 787 işçinin olduğu. Yani olay olduğu anda bunun 363’ü ilk anda kurtarılıyor. Ya kendi çabalarıyla çıkıyor ya da ilk anda çıkıyorlar. Daha sonra 80 civarında yaralı olarak çıkarıldı ve ikinci günden itibaren artık çıkarılanların tamamı hayatını kaybetmiş olarak çıkarıldı. Biz rakamları alt alta topladığımızda 343 olarak hesapladık. Yani bunu 787’den çıkardığımızda ikinci günkü hesaplamalara göre 344 kişi geriye kalıyor. Bunların 285’i hayatını kaybetmiş olarak çıkarılmıştı ve ondan sonra hiçbir işçimiz sağ kurtarılmadı. AFAD’ın rakamları bunlar. Fakat dün Sayın Bakan, en fazla 302 olacağını ifade etti. Tabii onlarda daha fazla bilgi vardır diye düşünüyorum ama bizim elimizdeki bilgiler o zaman yine kendi verdikleri bilgiler. Biz topladığımızda, ki bu en az olarak hesap ediliyordu, 344 sayısıyla biz karşı karşıyayız. Tabii temenni etmiyoruz. 300’de kalmasını arzu ederiz, isteriz ama farklı iddialar var. Hatta bunun daha fazla olduğu iddiaları var. İnşallah o iddialar doğru değildir. İnşallah Sayın Bakanın dedikleri doğrudur. Resmi verilere göre matematiksel olarak topladığımızda 344 sayısıyla karşı karşıyayız. Bizdeki rakamlar bunlar” dedi.
Türkiye’de madencilik ve maden işçiliğinin problemlerinin göz ardı edildiğini belirten Destici, “Maalesef Türkiye’de özellikle madencilik ve maden işçiliğinin problemleri hep biliniyordu ve maalesef Türkiye bunları hep hasır altı etti, yani halı altına süpürdü. Kesin çözümleri hiçbir zaman bulmadı. Yani ne işletmecilik alanında ne de iş güvenliği anlamında. Avrupa ve Batı standartlarında bir maden işletmeciliğine geçebilirdi Türkiye ama maalesef geçmedi. Peki niye geçmedi? İLO Sözleşmesi'ni neden imzalamadı? Bunun bir tane cevabı var: İşverenlerin istememesi. Yani işveren kendi karını düşündüğü için yüksek maliyetle değil de ucuz maliyetle yüksek kazanç hesapladığı için, amaçladığı için buna direndi. Maalesef Türkiye’yi yönetenler de bu işveren ve işletmecilerin taleplerine boyun eğdiler. Bunun başka hiçbir açıklaması yok. Zaten geçmişte yapılan açıklamalara da bakıyorsunuz, devlet adeta, ‘Ben bundan kurtulayım da nasıl kurtulursam kurtulayım’ mantığına gitti. Biliyorsunuz rahmetli Özal’ın, ‘Bütün ocakları kapatıp işçiler evlerinde dursunlar, tek maaşını ödeyelim, daha da kara geçelim’ diye bir anlayışı vardı. Bu dönemde Türkiye’yi yönetenlerde ise, ‘Biz bu ocaklardan kurtulalım, özelleştirelim ya da redevans yoluyla işletmeleri kiraya verelim. Biz 170 dolara mal ediyoruz bir tonunu. 28 dolara bize teslim etsinler.’ Tamamen bu mantıkla hareket edildi. İşletmeci bu mantıkla hareket ettiği gibi, devleti yönetenler de bu mantıkla hareket ettiler” diye konuştu.
Kömürün Türkiye için hayati önem taşıdığına dikkat çeken Mustafa Destici, “Aslında baktığınız zaman kömür bizim sırtımızı dayayabileceğimiz tek enerji kaynağımız. En yüksek rezervlere sahibiz. Bizim doğal gazımız yok, petrolümüz yok ve biz yüzde 97 enerjiyle dışa bağımlı bir ülkeyiz. Elektrik üretimimizin önemli bir kısmını kömürle karşılıyoruz. Yani dolayısıyla kömür bizim için, Türkiye için hayati öneme sahip bir maden. Türkiye'nin bu anlamda kömür madeni işletmeciliğinde dünyanın en yüksek teknolojisine ve en iyi standartlarına sahip olması lazım. Yarın bize doğal gazı vermediklerinde, petrolün başına bir şey geldiğinde, bölgemizdeki bir istikrarsızlıktan enerji dar boğazı ile karşı karşıya kalacağız. Bunu çözebileceğimiz birinci kaynakta kömür. Onun için biz ne ocakları kapatabiliriz ne de bunu sırtımızdan bir yük gibi atma yoluna gidebiliriz. Yapmamız gereken, özeli ya da kamusu, biz Batı standartlarında, Avrupa standartlarında, ileri teknolojide işletmecilik yapmak zorundayız” şeklinde konuştu.
Yaşanılan olayın Türkiye’yi yönetenler ve madenleri işletenlerden kaynaklandığını iddia eden Destici, “Birileri, 'Bu madenciliğin fıtratında var' diyor. Bu kazalar, bu hadiseler madenciliğin fıtratında yok. Türkiye’yi yönetenlerin ve o ocakları işletenlerin fıtratının neticesidir bu. Yoksa madenciliğin fıtratının neticesi değil. Türkiye’yi yönetenlerin ve o madenleri işletenlerin fıtratının sonucunu yaşıyoruz. Maalesef bu yaşananların savunulması ya da izah edilmesi anlamında başka ülkelerde de buna benzer kazalar ya da ölümler olduğu söyleniyor. Halbuki baktığınız zaman, yüzünüzü Batı’ya çevirip baktığınızda Batı bu tür çok ölümlü maden kazalarını en son ne zaman, 1960’larda yaşamış. Türkiye milyon ton başına 7 işçi ölümüyle dünyanın birincisi. Yani işçi ölümlerinde birinci ülke. Bundan 7 yıl önce de bizde milyon ton başına 7 işçi ölüyormuş, bugün de 7 kişi ölüyor. Yani hiçbir iyileştirme yok. Halbuki Çin’e bakıyorsunuz, son 20 yılında 4 kişiye inmişti, şu an 1’e düşürmüş. Türkiye hala 7’de 7 devam ediyor. Ve ABD’ye bakıyorsunuz, 10 binde 2, yani 0.02 milyon ton başına. Neredeyse tamamen sıfırlamışlar ve yüzyıldır bu böyle. Türkiye’de son 30 yılda 3 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetmiş. Yani dünya şampiyonuyuz. Türkiye bu konuda üzücü ama Türkiye dünya şampiyonu” ifadelerini kullandı.
Bu tür olayların yaşanmaması için firmanın sözleşmesinin ruhsatlarının iptal edilmesi gerektiğini aktaran Destici, “Yapılması gereken ne? Bir daha bu tür hadiselerin yaşanmaması adına derhal bu firmanın sözleşmesi ve ruhsatları iptal edilmeli, bu hadiseden sorumlu olan bu firma artık Türkiye’de ocak işletememeli. Burada sorumlu olanlar hakkında bizzat derhal hukuki süreç başlatılmalı, hukukun karşısına çıkarılmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır” şeklinde konuştu.

“BEN İKTİDAR OLSAM ASLA BU OCAKLARI ÇALIŞTIRMAM”
Bir yıl önce düzenlenen İşçi Kurultayı’nda bu tür kazaların yaşanabileceğini söylediğini hatırlatan Destici, şöyle devam etti:
“Önce işçi kardeşlerimiz kendi sorunlarına sahip çıkacaklar. Maalesef burada bile beklediğimiz katılım olmadı. Burası işçi kenti, belki 100 bine yakın işçi var. Önce herkes kendi problemine kendisi sahip çıkacak. Tabii ki biz siyasetçilerin görevi insanımızın problemine sahip çıkmak ama vatandaşımızın da sahip çıkması lazım. BBP iktidarda olsa, ben hükümetin başında olsam asla bu ocakları çalıştırmam. Söylediğim şartlara gelmeden kesinlikle çalışmalarına izin vermem çünkü insan hayatı her şeyin üzerindedir. ‘Kim emeğini alın teriyle hak ediyor?’ derseniz işte maden işçileri kazanıyor. Şüphesiz, tartışmasız emeğini, rızkını alın teriyle kazanan insanlar bunlar. Dolayısıyla bu insanlar hak ettikleri ücreti alamıyorlar. Avrupa’da maden işçilerinin ortalama ücreti 2 bin-2 bin 300 euronun üzerinde. Yani 7 bin lira civarında. Biz de ne kadar alıyorlar? 900 lira alan var, bin 300 lira alan var, bin 600 lira alan var. Yani işçi olarak en babası bin 600 lira alıyor. Bu şimdi kabul edilebilir bir şey mi? Devletsen 170 dolara mal ediyormuşsun, adam sana 28 dolar mı dedi? Sen dersin ki 50 dolar kardeşim. Ama bunun 22 doları, hatta 2 doları daha senin olsun, 20 doları işçi güvenliği ve işçi payı. 10 dolarını işçiye vereceksin, 10 dolar da burayı güvenli hale getirmeye kullanacaksın. Niye demiyor devlet bunu? IMF’ye borç verecek kadar zengin bir ülke haline geldiysek niye kendi işçimizi 900 liraya mahkum ediyoruz? 5 milyara yakın çevre ülkelere yardım edildiğinden bahsediyor Sayın Başbakan, bunu da övünerek söylüyor. Tamam güzel de buradaki maden işçisinin hakkı ne olacak? Bunun hakkını alarak, emeğini çalarak başkasına yardım etmek var mı? Bu aynen şeye benzer; yani hırsızlıktan, yolsuzluktan, çalıştırdığın işçinin emeğini kazanarak zekat vermeye benzer. Böyle bir şey olmaz ki. Sen önce işini düzgün yapacaksın, çalışanın hakkını düzgün vereceksin, kendi insanının hakkını vereceksin.”

“PROVOKASYON YAPANLARA, İSTİSMARCILARA TEDBİR ALINMASI LAZIM”
Soma’da yaşanan olay sonrası eylem ve protestoları değerlendiren Destici, “Oradaki birtakım protestolar, tepkiler. Bunları, böyle durumlarda normal karşılamak lazım. İkili diyaloglara girilmemesi lazım çünkü halk tepki gösterebilir. Halk nasıl övüyorsa, nasıl alkışlıyorsa zamanında halk tepkisini de ortaya koyabilir. Yani şiddete başvurmadığı sürece herkes elbette ki protesto hakkını da kullanabilir, eylem hakkını da kullanabilir. Zaten kullanması lazım. Siyasetçilerin kim olursa olsun karşılıklı diyaloga girmemesi lazım. Bunu biz doğru bulmuyoruz. Zaten herkesin gözü önünde oldu, bitti. Milletimi bunu değerlendirecektir diye düşünüyorum. Tabii ki bazı marjinal gruplar var. Her hadiseyi fırsata dönüştürerek bir karışıklık, kargaşa çıkarmaya çalışanlar var. İstismarcılar var. Bunlara elbette hukuk içerisinde, kanun ve nizamlara göre müsaade edilmemesi lazım. Elbette bunlarla ilgili bir tedbir alınması lazım. Provokasyon yapanlara, istismarcılara tedbir alınması lazım. Bakın mesela orada Enerji Bakanının tavrı buna en güzel örnek. Ona da tepkiler yapıldı. Ona da protestolar yapıldı, onun verdiği tepki en doğru olanı. Aynı hükümetin iki üyesinden bahsediyoruz. Dolayısıyla bence tavır öyle olmalı çünkü orada bir acı var. Siz onun üzerine giderseniz fırsatçılara da fırsat vermiş olursunuz. Dolayısıyla anlayışla karşılamak lazım, kucaklamak lazım ve acısını paylaşmak lazım” dedi.
Editör: TE Bilişim