Eskişehirspor Ziraat Türkiye Kupası’nda Tokat temsilcisi Erbaaspor ile eşleşince yıllar önce Cebeci stadında oynanan final maçında yaşanan bir hikaye gündeme geldi. Eskişehirspor’u tutan ve hiç Eskişehirspor maçına gitmeyen ‘Erbaalı Hasan Amca’nın ilginç konusunun anlatıldığı hikaye büyük beğeni topladı.  Bülent Gürsoy adlı taraftarın anısını paylaştığı hikaye  Eskişehirsporlu taraftarlar tarafından en çok paylaşılan ve konuşulan oldu.

İşte Erbaalı Hasan Amca’nın o hikayesi

“Erbaalı Hasan Amca !

Camiada Lenin Mesut diye tanınan, Eskişehirspor taraftarları içindeki nadir kişiliklerinden biri olan Mesut Erol’un anlattığı bir anı, beni çok derinden etkiledi. Erbaaspor ile Ziraat Türkiye Kupası'nda eşleşince aklına gelmiş, anlattı. Gerçekten de, Erbaaspor ile eşleşmek sıradan bir eşleşme değilmiş. En son bizim Müco’nun (Müjdat Ertürk) Yüksekovaspor ile ilgili anlattığı hikayede böyle hissetmiştim. Onu da eski yazıların içinde bulabilirsiniz.

Lenin Mesut, hikayeyi öyle güzel anlatmış ki, ufak dokunuşlar yapmak dışında anlattıklarına dokunamadım.

Ankara’nın ahı gitmiş vahı kalmış stadyumundayız. Cebeci İnönü Stadyumu ve tarih 17.05.2006. Hava hafif rüzgarlı ve güneşli. Belki de olası bir kötü sonucu düşünüp içimiz ürperdiğinden de olabilir, biraz ayaz var gibi. İki arkadaşla beraber Eskişehir’den Ankara’ya sevdamızın peşine gitmişiz. Bizim maçtan önceki Boluspor-Turgutluspor maçını seyrederken gözüme 60-65 yaşlarında bir amca takıldı. Üzerinde eski ve yer yer yıpranmış örgü yelek ve siyah kırmızı forması vardı. Bu maç bitince bizim maç başladı. Amca bizim maçı heyecanla seyrediyordu. İlk devre, ikinci yarı derken maç 0–0 bitmiş uzatmalarda da sonuç değişmemişti. Tıpkı bir önceki maçımızda olduğu gibi. Penaltı atacaklar belirlenirken, amca sessizce ağlamaya başlamıştı. Koskoca adam ağlıyordu ve ben Eskişehir’den geldiğini varsayarak yanına gittim. Sözüm ona teselli edecektim. “Amca ne diye ağlıyorsun, boşver takma kafana, daha penaltılar var” demeye kalmadı, amca elini omzuma atıp beni kendine doğru çekti.

Bak evlat, ben bu maç için Erbaa’dan geliyorum. Daha doğrusu Erbaa’nın bir köyünden geliyorum. Bizim köyden Erbaa’ya olan minübüsü kaçırdım, Erbaa’ya yürüyerek ulaştım. Orada muavine söyledim, beni Ankara’ya getirdi, gece otogarda yattım. Ben hayatımda Eskişehir’i hiç görmedim. Ankara'ya da ilk defa şimdi geldim. Sora sora buldum burayı. Beni bindir otobüse, Eskişehir otogarında ineceksin de, kendi başıma onu bile bulamam, kaybolurum. Bizim köyün köy odasında bir Atatürk’ün resmi, bir de Eskişehirspor posteri asılıdır. Köyde fazla genç yok, olanların da topla alakası yok. Ama benim yaşımdakilerden 15 arkadaş hepimiz Eskişehirsporluyuz. Hayatımda Eskişehirspor’u çıplak gözle ilk defa görüyorum. Köyde ilk defa bana nasip oldu.”

Amca bunları anlatırken, arkadaşım da beni teselli ediyordu.

-Niye ağlıyorsun hacim manyak mısın?

Ama öyle ağlamak değildi benimkisi. Penaltıların heyecanı, Hakan Sefer Olgun'un kurtardığı penaltı ile tavan yapmış, gözlerim hemen Hasan Amca'yı aramıştı. Hasan Amca deliler gibi seviniyordu. Maçı penaltılarla 5-4 kazanmıştık.

Maçtan sonra yemek ısmarlamak istedik ama gelemedi. Çünkü Hasan Amca, Erbaa’ya gidecek otobüsü kaçırmamalıydı. Oraya ulaşınca da, köyüne belki de yine yürüyerek gidecekti. Sabırsızlıkla gitmek istiyordu. Artık tek bir amacı vardı, köye gidip arkadaşlarına Eskişehirspor’u anlatmak.

Bugün 2B diye bildiğimiz ligden, 1.lige yükselmek için play-off maçlarına Erbaa’nın köyünden gelen ve Eskişehir’e hiç gitmemiş bir Eskişehirsporlu. Sadece adının Hasan olduğunu biliyoruz. Köyün adını bilmiyoruz. Keşke bilsek de, o köyü ziyaret etme ayrıcalığına kavuşabilsek. Keşke o köy odasındaki Atatürk ve Eskişehirspor posterini yan yana görebilsek.

İşin diğer ilginç olan yanı ne biliyor musunuz? Erbaa, benim memleketime giderken yolumun üstü. Her cenazede, her düğünde Hasan Amca’nın köyünün oralardan geçiyorum.

Özetle, Eskişehirspor sadece Eskişehirlilerin değildir. Eskişehirsporlular, kulüplerini şampiyonluğa oynadığı için değil, diklenebildiği için, başkaldırabildiği için severler. Bu yüzden çoğunuz farkında olmasanız bile, ülkenin hemen her yerinde Eskişehirspor'u seven yürekler bulabilirsiniz. Mesela bu hikayenin devamındaki son maçtan dönüyorum. Tunalı Hilmi'deki, İran caddesinde kırmızı ışıkta durdum. Arabada camlar açık, son ses Mithat Körler çalıyor, kaputta bayrak. Yaşlı bir amca yanaştı, "ESES başardı mı" diye sordu? "Evet amca, çıktık" dedim. Elini yumruk yaptı, "heyt be" dedi, yavaş adımlarla karşıya geçti.

Ve Hasan Amca gibilere and olsun ki, bu kulüp diklenmeye, başkaldırmaya devam edecektir. Bu hafta deplasmanda oynayacağımız Adana Demirspor maçımıza atanan hakemin, bu hikayede penaltıyı kaçıran Emrah Kol'un kuzeni olduğunu bildiğim gibi biliyorum; diklenmeye devam edeceğiz.

Hasan Amca, köyünden bir salı günü düşmüştü yollara...”

Editör: TE Bilişim