Ülkemin güzel gözlü,güzel yüzlü en masum en günahsız evlatları!
    Sesinizi duyamadık, çığlıklarınıza derman olamadık.Yıllar önce tohumları atılan adına vakıf denilen pislik yuvalarından sizleri kurtaramadık.Abilerin ,ablaların, anne ve baların yerini aldığı sözde dini eğitim verildiği,ülkemin yoksul çocuklarının yaşamaya mahkum edildiği,  yobazların, sapıkların, eğitimciyim diye kol gezdiği, acı yuvaları kaç çocuğun hayallerini yıktınız,kaç çocuğun geleceğini çaldınız lanet olsun.Yatılı kursların açılması yasak olduğu halde,yasa dışı olduğu halde bu pislik yuvalarının açılmasına izin veren, göz yuman,yetkililer suçlusunuz!!!
    Yaşadıklarımızı, gördüklerimizi , duyduklarımızı hazmetmemiz  mümkün değil. Bu çocuklara yaşatılanların detayları ortaya çıktıkça insanlığımızdan utanır olduk.Dört yıldır kaç kişi bu yurtlarda kaldı kim bilir.Kaçak olan bu evlerin valilikte adresleri yok,kayıtları yok ama  toplum önün de aklanmaya çalışan adları var.Etkinlikler düzenlediğinde  buna katılan milli eğitim müdürleri var.’’Bir kereden bir şey olmaz’’deyip önünde tebrik etmek için kuyruk oluşturulan bakanı var.
    Görünüşte islama bağlı görüntü sergileyen, ama her türlü pisliğe destek veren yaşanan bu acı ve utanç dolu olaylar karşısın da bile hiçbir şey olmamış gibi davranarak halen bu pislik yuvalarını aklamaya çalışan bunlara destek veren herkes, çocuklara tecavüzü nasıl da normalleştirdiniz. Devlet adı altında pislikler ile çevrilmiş ülkemin masum evlatları..bu soysuzlar,sapıklar arasında bedeninize,ruhunuza dokunan bütün eller cezasız kalmayacak…bu yaşanılanların asla üstü örtülmeyecek.
   Bizler anneler ve babalar olarak şunu unutmamalıyız ki ; eğitim ve öğretim yalnızca milli eğitim bakanlığına bağlı okullar da verilebilir.Eğitim vermek adı altında hiç bir kurum ve kuruluş hiçbir şahıs kendine yatılı olarak  ne  bir kurs ,ne bir ev açma hakkına sahip değildir. Çocukların verilen görevleri yerine getirmediğinde dayak yediği, düşüncelerinin sömürüldüğü , cinsel tacize uğradığı, ruhlarında tamir edilmeyecek yaralar açan,bu pislik yuvaları,çocuk istismarcılarının  tekelinde olup  geleciğimiz olan çocukların hayatlarını karartmak adına kurulmuş evlerdir.Çocuklarımıza inançlarımızı,dinimizi,değerlerimizi öğretmek için bu tür yobazlara ve bunların açtıkları evlere,derneklere,yurtlara,vakıflara ihtiyacımız yoktur.Bu kurumların çocuklarımıza verecek hiçbir şeyi olmadığı gibi çocuklarımızdan ve bizden alacak çok şeyleri vardır.
         Bilim ve çağdaş eğitimden uzak bu evlere   ülkemin  çocuklarını mahkum eden , bu yobazların eline bırakan,bunlara göz yuman,yetkililer suçlusunuz!!!
    Bu yurtlara çocuklarını bırakıp  hiçbir şeyi sorgulamayan   aileler suçlusunuz!!!
    Bu evlerin varlığını sürdürebilmesini için her türlü maddi desteği verenler suçlusunuz!!!
    Bu evlerde yaşananları bilip,görüp sesini çıkarmayanlar suçlusunuz!!!
    Bu gerçeğin ortaya çıkmasına rağmen bunları günlerce kamuoyundan saklayanlar suçlusunuz!!!
    Bu konun araştırılması için önergeye sunulduğunda reddedenler suçlusunuz!!!
    Bir sapığın arkasında durup,sesini çıkarmayıp,tecavüzlere seyirci olup,bir kereden bir şey olmaz diyenlerin  ardından sokaklara dökülenler suçlusunuz!!!
  Demokrasi bir kişi kalsa bile azınlığın hakkını korumaktır. Burada bir değil ,on değil,yıllardır bu yurtlarda kalan, başına bu olaylar gelmesine rağmen,sesini çıkaramayan yada söylediğinde kendisine inanılmayan yüzlerce masum çocuğun haklarından bahsediyoruz.
             Biz toplum olarak bu yaşananlara karşı çıkmalıyız,sessiz kalmamalıyız,unutmamalıyız,unutturmamalıyız! 20 Nisanda Karaman adliyesinin önündeki duruşmada çok kalabalık olup bu tarihe  kadar bu konuyu gündemde tutmamız gerekiyor.Şimdi diyeceksin ki bunun için çaba göstermemize gerek yok her gün yeni bir tecavüz haberine uyanan ama  uyuyan bir toplumun insanlarıyız çünkü… bu ülkede birazcık adalet kaldıysa bu dosya kapanmamalıdır. Vakıf aklama,dernek aklama,derdinden çıkıp devlet görevini yapmalıdır.Devlet acilen bu duruma maruz kalmış çocukların ulaşabileceği hak arama mekanizmaları oluşturmalıdır.Karaman ne ilkti  ne son olacaktır…
                   
                                                                                                      Nilüfer Kurumehmetoğlu