Koronavirüs etkisiyle, işsizliğin, pahalılığın verdiği bıkkınlığın hanelere yansıdığı dolayısıyla alışık olmadığımız bir bayrama giriyoruz.

 Ömrümüzde ilk kez bayramı, sokağa çıkma yasağı çerçevesinde hanelerimizde geçireceğiz.

 Yine ilk kez bayramların olmazsa olmazı; eş dost, komşu ziyaretleri yapıl(a)mayacak.

 Bu bayramda misafirimiz de olmayacak, dolayısıyla karşılıklı ikramlarda bulun(a)mayacağız.

 Ayrıca ne hazin tecelli ki ömrümüzde ilk kez bayram namazı kıl(a)madan bayrama merhaba diyeceğiz!

 Kısaca nereden bakarsanız bakın ilkler yaşayacağımız buruk geçecek mübarek ramazan bayramı günlerinden bahsediyoruz.

 Düşünüyorum da koronavirüs sebebiyle, rabbinden uzaklaşan, nereden gelip nereye gideceğini unutan, hesap şuurunu yitiren insanımız ve insanlık bu kötü kaderi esasen eliyle yazıyor.

 Gerek ülkemizde gerekse dünyada yaşananları her akşam iftar ve sahur programları ile televizyon ekranlarında izleyip seyrederken, çocukluğumuzun bayramlarını hatırlamak kısa bir süre de olsa içimizde, o günlerin huzurunu estiriyor. Nerde o eski bayramlar diyoruz!

 

Geriye döndüm geçip giden bayramlara şöyle bir baktım. Ağarmış saçlarımın dibinde ince bir sızı…Anılarım beni kırk yıl öncesine götürdü. 

Bayramlar belleğimde öylesine yer etmiş ki! Sormayın.

 

Köyümdeyim…

 

Rahmetli babamın bayram sabahında, sabah namazını kılmak için mutlaka camiye gidip bayram namazına kadar olan yaklaşık iki saatlik sürede camiye gelen arkadaşlarını ve dostlarını evimize davet etmesini, onlarla ilgilenmesini aradan kırk yıl geçsede unutamıyorum.

 

Hatırladığım; Salih, Osman, Recep, Ali amcaların, annemin hazırladığı doğal yer sofrasında bir yandan kahvaltı ederken diğer yandan yaptıkları doyumsuz sohbetler, içilen çaylar evimizde bayram sevincinin başladığının habercisiydi.

 

Bu tatlı muhabbetler, bazen öyle kahkahalara karışırdı ki beni ve kardeşimi derin uykudan uyandırmaya yeterdi. Çocuksu aklımızla sabahın seher vaktinde bu muhabbetlerin izleyicisi olurduk bir anda.

 

Babamın bize aldığı bayramlık kıyafetlerimizi, sakladığımız yastığın altından çıkarıp bir solukta giyerek, kuş cıvıltıları eşliğinde, bayrama henüz uyanan Dörtkonak sabahının ilk ışıltıları altında heyecanla camiye koştuğumuz günler film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden…Ne güzel günlerdi!

 

Sonrasında elimizde şeker poşetleri ile mahalleleri karış karış dolaşıp tarifi imkansız çocuksu hazzın bedenimizi sardığı bayram günlerinin bitmesini hiç istemezdik!

 

Evet… Ramazan Bayramı’na daha kavuşmanın buruk sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz.

 

Evimizde…Kendi halimizde!

 

Neyse ki bilgi ve internet çağında olmamız farklı bir bayramlaşma formatı koyuyor önümüze.

 

 

Akıllı (!) Cep telefonlarını kullanarak telekonferans yöntemiyle bayramlaşma.

 

Bu sayede mesafeleri sıfırlayan fiziki olmasa da gönülleri yakınlaştıran farklı bir bayramlaşma iklimi.

 

Başkada çare yok.

 

Tüm bu olumsuzluklar içerisinde umuyor ve diliyoruz ki, onbir ayın sultanı olan ramazan; kulluğumuzu onaran değer ve yükümlülükleriyle, kendimize çeki düzen vermemizi sağlayan ilkeleriyle, bizleri yeniden biçimlendiren ahlak ve fazilet ölçüleriyle, yeniden canlandırdığımız dostluk, kardeşlik ve komşuluk ilişkileriyle esaslı bir muhasebe yapmamıza vesile olur.

 

Biliyoruz ki kültürümüzde ve inancımızda özellikle dini bayramlar, iman kardeşliğinin gerçek tezahür sahneleridir.


 

İdrak ettiğimiz bu bayram, aslında virüs nedeniyle kuraklık çeken tüm insanlığın kurtuluşu için akan bir rahmet pınarıdır.

 

Farklı coğrafyalardan, farklı dillerden, farklı ırklardan, farklı renklerden ve farklı kültürlerden milyonlarca Müslümanın bu bayramda camiden mescitten uzakta olduğunu düşünerek yaşanılan durumdan ders çıkarması merhamet kuraklığı çeken insanlığın merhameti yeniden kuşanması için büyük bir umuttur.

 

Bu rahmet pınarı, dünyayı kana bulayan ve ateşe atan her türlü ayrımcılığın, ötekileştirmenin, insanlığın büyük çoğunluğunu açlığa mahkûm eden ve yoksullaştıran iradelerin, vahşet, zulüm ve haksızlıkların pekâlâ mağlup edilebileceğinin en güzel göstergesidir.

 

Bu bayram günlerinde koronavirüsün bizleri evlerimize hapsettiği gerçeğinden hareketle anne ve babalarımızın rızalarını kazanmaya çalışalım. Hayatın çilesini birlikte omuzladığımız eşlerimizi mutlu etmenin yollarını arayalım. 

Günlerdir sokağa çıkamayan evlerimizin canlı bayramları olan çocuklarımızı mutlaka bayramın coşkusuyla tanıştıralım.

Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin, milletimizin ve İslâm âleminin mübarek Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum.

 

Virüsün esir alıp evlerine hapsettiği bütün insanlığa, sağlık, huzur, barış, adalet ve merhamet getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.