“Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır. İnsan bu süreçte bir yandan kendini toplumsal olarak diğerlerinden ayırt ettiğine inanırken, bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleşir. İhtiyaç artık tikel bir nesneye duyulan ihtiyaçtan çok, bir farklılaşma ihtiyacıdır. Dolayısıyla tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüşür. İnsani ilişkiler yerini maddelerle ilişkiye bırakır. Artık geçerli ahlâk, tüketim etkinliğinin ta kendisidir. “

şeklinde tanımlamış Jean Baudrillard. Bu toplumun dili tüketimin dili, “bireysel ihtiyaçlar ve hazlar bu dile bağlı olarak sözden ibarettir. Tüketici nesnenin faydalılığı ile değil, nesnenin ona toplumda kazandıracağı statü düşüncesi ile karar vermektedir. Bilgi edinmede dahi gaye, bir üst kültür seviyesinin paylaşıldığı topluluğa ait olma isteği ve gayretidir.”

Bu duruma nasıl geldiğimize ilişkin hâlihazırda pek çok inceleme var.

Tüketim toplumunun bir ferdi olarak, derin bir nefes alıp nasıl hissettirdiğini paylaşmak istiyorum sadece: Bir bütünün parçası olmuşsunuz gibi…

Benzemenin güvenilir alanına dâhil oluyorsunuz. Mutluluğa çok yakın bir hissi var. O hissi markanın içine nasıl doldurup size sattıklarını bilemiyorsunuz. Ama o an mutluluğu satın alınabilir bir şey olduğu düşüncesine en çok yaklaştığınız an. Bilinçaltına dokunan reklam stratejilerinin bu etkide payı büyük.

Farkına varmak. Azar azar mevcut düzenin farkına varmak. Bu farkındalığın artmasına katkı olsun.  Hızlı koşanlar kendilerini kurtarsınlar. En azından çocuklarını. Tüketmek için var olduğumuza inandıran düzenin dışına çıkartan ufak adımlarla başlatsınlar.

Bir gün bin birinci kıyafeti ile “selfie” çektirenler yerine bir çocuğa ilk kıyafetini giydirenler “in” olacak mı bilmiyorum. İzin verecekler gibi durmuyor ama. Tüketimi besleyen destekleyen daha çok kaynak var artık. Görünmek iyice kolaylaştı. Bir fotoğraf karesine her şey sığıyor. Başarı, mutluluk, takdir edilme. Hepsi bir fotoğraf karesinde ve değerlendirmeye açık olarak sosyal medya aracılığı ile topluma sunuluyor. Tüketim hızımız da git gide artıyor, artıyor…

 

------------------------------------------------------------------------------------------------------

KAYIP-KAÇAK BEDELİNİN üzerine BİR BARDAK SOĞUK SU

Suyu içti isek devam edebiliriz. Dava açılmasının ve açılan davalarda tahsilat yapılmasının önünü kapatacak olan bir kanun tasarısı var.

Bu kanun geriye yürümez yani geçmişe yönelik hüküm doğurmaz. İçinde bu konuda madde olsa da doğurmaz. Anayasa Mahkemesi bu hükümleri nasılsa iptal eder. Ben kanun yürürlüğe girmeden başvuru yapmak ya da dava açmak istiyorum diyen varsa bu da bir tercih.

Kanunun haklılığını tartışmıyoruz. Dağıtım şirketlerinin iflasa sürüklenecek olması gerekçe gösterilmiş. Bildiğimiz yargı kararları ile açılan yolun, kanun tarafından kapatılmakta olduğu…

Av. Pınar TURHANOĞLU GÜCÜYENER

[email protected]  www.tukdes.org

*Tüketim Toplumu, Jean Baudrillard, Ayrıntı, 2002