Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için teşekkür ediyor; sizleri sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Yine her zaman olduğu gibi gündemi oldukça yoğun bir haftayı geride bıraktık. Biz yine bunca gündem arasında milletimizin gerçek gündemine ve ülkemizin gerçek problemlerine odaklanmaya çalışacağız.

Biz yersiz ve gereksiz gündemlere takılıp kalmayacak, iktidarın gerçek gündemi unutturmak adına ortaya her gün bir yenisini attığı kısır tartışmalarla da asla enerji ve zaman kaybetmeyeceğiz!

Türkiye, bir an evvel gerçek gündemine dönmelidir.

Türkiye’nin asıl gündemi;

-Enflasyondur, hayat pahalılığıdır, yağmur gibi yağan zamlardır.

-İsraf ve yolsuzluktur.

-Bitirilen tarım, yok edilen hayvancılıktır.

-Yapılan yanlış yatırımlar ve yürütülen yanlış politikalardır. 

Yanlış politikaların en dramatik örneklerinden birisi maalesef tarım ve hayvancılık politikalarıdır.

Bizlere daha ilkokul sıralarında iken "Türkiye dünyada tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biridir." Diye öğretilirdi.  Peki bugün durum ne?

-Devletin resmi kurumu TÜİK'e göre; 2021'de tarımda %2,2'lik küçülme gerçekleşmiş.
-Son 10 yılda çiftçi sayısı 1 milyon 56 binden, 530 bine düşmüş! Yani tam yarı yarıya azalmış...
Bunlar çok çarpıcı örnekler ve geleceğimiz adına endişe verici rakamlar...

BU POLİTİKALARLA ENFLASYONU DEĞİL ÜRETİCİYİ SIFIRLARSINIZ!

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, "büyük bir müjde olarak" yaş çay taban fiyatlarını açıkladı.

Müjde dedikleri artış kaç? %73! Peki tarım sektörünün girdilerinde yaşanan artışlar ne kadar? Gübre %300 artmış, mazot %300 artmış.. Fakat yaş çay %73 artıyor.

Sn. Erdoğan'ın bu açıklamasından hemen sonra ise; ÇAYKUR, çaya %44 zam yapıyor.

Kusura bakmayın ama siz, bu kafayla enflasyonu değil; çiftçiyi/üreticiyi sıfırlarsınız!

Hayat pahalılığına değil, tüketicinin alım gücüne darbe vurursunuz ancak!

Nitekim de öyle oluyor. Anadolu hızla boşalıyor. Ekin ekmemiz gereken topraklara beton dökülüyor.

Üretici alın terinin karşılığını alamıyor, tüketici ucuz ve sağlıklı gıda bulamıyor.

-Çözüm ithalatın önünü açmak, gümrüğü sıfırlamak değil; üreticiyi güçlendirmektir.

-Yandaş şirketlere, yazlık-kışlık saraylara değil, çiftçiye kaynak aktarmaktır!

-Tarım politikalarını sil baştan yeniden yapmaktır.
Çünkü bu politikalarla belki günü kurtarabilirsiniz; ama Türkiye’nin geleceğini kaybedersiniz.

"MİLLİ TARIM VE GIDA STRATEJİSİ" OLUŞTURULMALIDIR

Türkiye bir yol ayrımındadır. Gerekli tedbirler alınmadan artık yaşanan problemlerin düzelmesi de mümkün değildir.. İktidar bilmelidir ki; ekonomide yaşanan problemler, sümen altı edilerek, görmezden gelinerek, çözülemez.

Bu süreçten ancak problemlerle yüzleşip, köklü yapısal reformları gerçekleştirerek çıkabiliriz.. Yani gerçekçi olmaya, problemlerle yüzleşmeye, yapılan hataları kabullenmeye mecburuz, daha doğrusu ülkeyi yöneten iktidar buna mecburdur.!

Görünen o ki; küresel bir gıda krizi kapıya dayanmıştır. Gıda ve tarımda kendi kendine yeterlilik çok daha önemli hale gelmiştir.

-Bu yüzden artık gıda, tarım ve hayvancılığı öncelikli alan ilan edip; derhal bir "Milli Tarım ve Gıda Stratejisi" belirlenmelidir.

-Üreticiler, birlikler, kooperatifler, ticaret borsaları bu sürece aktif bir şekilde dahil edilmeli ve "seferberlik ruhuyla" yeni bir çalışma dönemi başlatılmalıdır...

-Bu çerçevede üretici borçlarında yapılandırmaya gidilmeli; kaynak kullanımı adı altında alınan haksız faizler silinmelidir.

-Ana para borçları uzun vadeye yayılmalı ve verilen destekler ciddi oranda artırılımalıdır. Aksi takdirde Türkiye, Allah korusun, yarın ekmeğe muhtaç hale gelebilir!

HİÇ UÇAK İNMEYEN HAVALİMANI VAR!

Biz, ekonomide atılması gereken ilk adım olarak her türlü israfa son vermek olmalıdır demekten vazgeçmeyeceğiz. Ama gel gör ki iktidarın kulakları tıkalı, bizleri duymuyorlar, daha doğrusu duymak istemiyorlar!

Rize-Artvin Havalimanı açıldı; hayırlı uğurlu olsun. Sırada Gümüşhane-Bayburt Havalimanı var. Öncelikle şunu söyleyelim; biz yatırımlara karşı değiliz; Ancak, yanlış yapılan yatırımlara sonuna kadar karşıyız.  Ancak yatırımlar verimlilik dikkate alınarak yapılmalıdır.

Türkiye’de hiç uçak inmeyen havalimanları var!  Örneğin Balıkesir Havalimanı.. Edremit'te Havalimanı var; 80 kilometre mesafede bir yenisi daha yapılıyor. Kulesi var, hizmet binası var, pisti var, personeli var. Tek şey eksik; uçak!

Yılda 1 milyon yolcu hedefiyle yapılmış, peki gelen yolcu sayısı kaç? Sıfır! Tam 28 aydır tek bir uçak bile inmemiş bu havaalanına..

Allah'tan korkun! Yine hepimizin bildiği komşumuz Kütahya Zafer Havalimanı.. Burada hedef 1.2 milyon yolcu idi. Peki son bir yılda kaç yolcu gelmiş? 7 bin yolcu!  Yanılma payı %99!

Umarız şimdi Rize-Artvin Havalimanı da aynı akıbeti yaşamaz. Çünkü buralara harcanan para, Külliye’ye öbeklenmiş 3-5 kişinin cebinden değil; 85 milyonluk Türkiye’nin cebinden çıkıyor!

İnşaat Maliyet Endeksi Son Bir Yılda %101 Arttı

Değerli arkadaşlar; konut ve kira fiyatlarındaki astronomik artışlar, son günlerde vatandaşlarımızın canını çok yakmaktadır.

Konut fiyatlarının hızla artmasında hükümetin uyguladığı kur ve faiz başta olmak üzere, yanlış ekonomi politikaları geliyor.

Sonra bir de; bu politika yanlışını, düşük gelirlinin yanından bile geçemeyeceği "konut finansman teşvik paketi" ile çözmeye çalışıyorlar.

Sorunun asıl kaynağına inilmiyor; sorunun nedenlerini anlamak yerine kafalar kuma gömülüyor!

İnşaat maliyet endeksi son bir yılda %101,57 oranında artmıştır. İnşaat maliyeti artışında inşaat malzeme fiyat artışları ise %128,11 olmuştur.

İnşaat maliyetlerindeki sadece bir aylık artış %9,58! Aylık %10’luk maliyet artışının olduğu bir sektörde fiyat artışlarını dizginlemek mümkün müdür?

Çözüme maliyet artışlarını düşürerek başlamak gerekmez mi?

Gelinen noktada, dar gelirli vatandaşın bırakın ev alması, ev alma hayali bile ortadan kalkmıştır.

Ev kiralarındaki hızlı yükseliş nedeniyle, vatandaşlarımız birbirleriyle mahkemelik olmaya başlamıştır.

Fiyat artışları toplumsal barışı da tehdit etmektedir.

TÜİK verilerine göre; 2014 yılında kendisine ait konutta oturanların oranı %61,1 iken, 2021 yılı sonu itibariyle bu oran %57,5’a düşmüştür.

Kirada oturanların oranı da aynı dönemde %22,1’den, %26,8’e yükselmiştir.

Bu kargaşa ortamında işsizlik oranları da alarm vermektedir.

İşsizlik oranı tekrar yükselmeye başladı. Şubat ayında %11,1 olarak açıklanan işsizlik oranı, Mart 2022 dönemi için %11,5 olarak gerçekleşti. Bir de bunlar istatistiklere takla attırılan rakamlar...

İş bulamadığı için artık iş aramayan ve işsiz kabul edilmeyenlerin de içine konulduğu aslında geniş kapsamlı işsizlik oranı olan atıl işgücü de bir önceki aya göre yükselişe geçmiş bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde aynı anda;

-          Türk Lirasını değersiz hale getirme,

-          Piyasadaki faiz oranlarını fırlatma,

-          Enflasyonu üç haneli rakamlara çıkarma,

-          Bütçe açığını tarihi yüksek seviyelere getirme,

-          Faiz giderlerini uçurma,

-          İşsizler ordusunu ve cari açığı artırma,

-          Merkez Bankası rezervlerini eritme ve güveni yerlerde süründürme başarısızlığının hepsi 20 yıl ülkeyi yöneten AKP iktidarına aittir. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.

Bu kadar başarısızlığın, bu kadar politika hatasının, bu kadar liyakatsizliğin odağı haline gelen bir iktidar başka bir ülkede olsa mahcup olur; “Ben bu işi yapamıyorum, elime yüzüme bulaştırdım.” der ve milletin hakemliğine giderdi.

Böylece bir nebze de olsa insanları ve ülkeyi rahatlatırdı. Seçim sonucunda ya güven tazeler ya da iktidarın işin ehli kişilere teslim edilmesine vesile olurdu.  Ama gelin görün ki! ne mahcup olan var! ne gerçekleri gören! ne de milletin halinden anlayan var!

Kıymetli arkadaşlarım, değerli genç kardeşlerim; 3 gün evvel 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlandı..

Her vesileyle ifade ediyoruz, Türkiye’nin en önemli meselelerinden bir tanesi israftır.

Nedir israf? Mal ve imkânları, verimli ve gerekli olmayan amaçlar için ya da fayda vermeyecek şeyler için saçıp savurmak demektir.

İsraf sadece parayla, malla ilgili de değildir. İnsanların umutlarını boşa çıkarmak, enerjilerini tüketmek ve hayallerini söndürmek de israftır aslında...

İşte bugün AKP iktidarı, maalesef en büyük israfı gençlerimiz üzerinde yapmıştır.

İftihar vesilemiz ve en büyük sermayemiz olan genç-dinamik nüfusumuz, Türkiye’yi ayağa kaldıracak bir potansiyele sahipken; maalesef yanlış eğitim politikalarıyla heba edilmektedir.

Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre; Avrupa’da eğitim seviyesi yükseldikçe işsizlik oranı düşüyor, kazanç artıyor.

Ancak Türkiye’de durum ne yazık ki bunun tam tersi!

İsraf diyorum, çünkü Türkiye’de son 5 yılda doktora yapan öğrenci sayısı %75 artmış.

OECD verilerine göre ise; hem okula hem de işe gitmeyen 30 yaş altı genç nüfusun en yüksek olduğu ülke yine Türkiye.

Hükümetin en çok övündüğü konuların başında üniversite sayısını artırmak geliyor. Oysa İlk 500’e giren bir tane bile üniversitemiz kalmadı!

PISA verilerine göre de; matematik ve fen bilimlerinde son sıralardayız.

Sürekli değişen eğitim sistemiyle, alfabenin her harfini deneyerek değiştirdikleri sınav sistemlerinde "gençlerimize yarış atı muamelesi yapan mantık"la ve niteliksiz müfredat ile koca bir nesil heba edilmektedir.

Maalesef yeterli sayıda hocası ve talebesi olmayan üniversitelerimiz var.

Şimdi ustalar çırak, topraklar çiftçi, üniversite mezunu gençlerimiz de iş bulamıyor.

Nitelikli, kalifiye gençlerimiz fırsat bulunca yurt dışına gidiyor veya gitmek için fırsat kolluyor.

Çünkü bu ülkede yetişen, bu ülkenin kaynaklarıyla eğitilen nitelikli gençlerimiz, yetiştikleri ülkede bir gelecek göremiyorlar.

Türkiye'yi Gençlerimizle Birlikte Yeniden Ayağa Kaldıracağız

Hayallerini bu ülkenin topraklarında filizlendirmek isteyen gençlerimiz, maalesef kendi ülkelerine küsüyorlar ve kırılmış bir kalple gidiyorlar.

Yüksek enflasyon bir gün elbette düşer, ekonomi toparlanır, toprak ekilir, tersaneler ve atölyeler yeniden çalışır; fakat kaybolan yıllar nasıl geri getirilebilir ki?

İşte bunun için Saadet Partimiz adına gençlerimize seslenmek istiyorum; Türkiye’nin yarınlarında size ihtiyacımız var!

Sizin enerjiniz, ufkunuz ve birikiminizle Türkiye’yi hep birlikte yeniden ayağa kaldıracağız!

Saadet Partisi olarak söz veriyoruz; sizi hor gören, fikirlerinize tahammül edemeyen, geleceğinize ipotek koymak isteyen bu iktidarın yıktığı ne varsa düzelteceğiz!

En başta da sizlerin umudunu yeniden yeşerteceğiz!

Cebinizdeki telefona kimsenin laf etmediği, teknoloji ürünlerine sahip olmanın imkansız, yurt dışı seyahatinin hayal olmadığı bir Türkiye’yi sizinle birlikte kuracağız.

Sinemaya ve tiyatroya gitmenin, hatta kahve içmenin dahi lüks sayıldığı, en temel ihtiyaçları karşılamanın zorlaştığı, günlerinizi gelecek kaygısıyla geçirdiğiniz bu kötü gidişe sizinle birlikte dur diyecek ve bu karamsar tabloyu hep birlikte değiştireceğiz. “İnsanca Yaşam”ı sizinle birlikte, sizin için kuracağız! Umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmaya hiç gerek yoktur!

Milli Mücadele ruhu ve de idealist, vatansever, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan gençlerimiz ile birlikte "Yaşanabilir ve Yeniden büyük Türkiye"yi inşa edeceğimize gönülden inanıyoruz.”

                                                                                                                       

Editör: Mustafa YILDIRIM