Faili belli olan ama kayıtlarda ‘faili meçhul’ olarak yazılan gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun katledilişinin 24. Yıldönümünde törenler yaptık. Şiirler, Mumcu’nun yazılarını okuduk.
Uğur Mumcu yaşasaydı kim bilir neler söylerdi…
Mumcu, yıllar önce yazdığı yazılarda, araştırmalarının sonucunda sanki bugünkü günleri yazmıştı. Bir çok yazısı güncelliğini koruyor. Yani, gazeteci-yazar Uğur Mumcu yıllar önce yazmış uyarmış ama biz ‘okumayan, sorgulamayan, izlemeyen, gözlemlemeyen, eleştirmeyen toplum’ olarak ülkemizin bu hale gelişini ‘ahlarla vahlarla’ geçiştirip bu hale gelmişik.
“dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini,
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
ecelsiz öldürüldük
dövüldük, vurulduk, asıldık.
vurulduk ey halkım, unutma bizi...
yoksullugun bükemedigi bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı.
işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez,
isteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
yazlık kışlık katlarimiz, arabalarımız olurdu.
yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı.
yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
fidan gibi genç kızlardık; hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında iskencecilerin acimasiz ellerine terkedildik.
direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarimizi fırlattık boş birer eldiven gibi.
utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...”
Bu yazıyı ele alan Uğur Mumcu şimdi yaşasaydı “Ne hale gelmişim güzel halkım” derdi galiba….
Okumayan, soru sormayan, işverenin veya iktidarların izinde giden gazeteciler neler söylerdi?….
Ne sendikaya ne de meslek örgütüne üye olamayan, kendi hakkını bile aramayan gazetecilere neler söylerdi?....
Oturdukları yerde, bülten yazarak, veya haber alanına girmeden başkalarından aldıkları haberleri kendi yapmış gibi yapan gazetecilere neler söylerdi?...
Demokrasiden, İnsan Haklarından, İşçiden, Emekten, Çevre ve hayvan haklarından, Hukuktan, halkların yanında, barışın yanında, sevginin yanında olmayan gazetecilere neler söylerdi?....
Haksızlığa karşı, işkenceye, yolsuzluğa, hırsızlığa, her türlü teröre karşı çıkmayan gazetecilere neler söylerdi?...
Kişisel çıkarları için her türlü şeyi ‘mübah’ sayan gazetecilere neler söylerdi?....
Yani bunları yapan ‘gazeteci’ kimliği ile dolaşanlara neler söylerdi…
Uğur Mumcu bunları öncelikle ‘gazeteci, basın emekçisi’ olarak saymazdı öncelikle…
 ‘Uğur Mumcu Parkı’ndaki, Mumcu’nun içinde bulunduğu ve bomba ile parçalanan otomobilinin önünde dururken biran aklımdan geçen tümceleri yazdım.
Yani velhasıl, yurttaş olmak, gazeteci olmak, insan olmak kolay değildir.
ŞABAN BAĞCI