Geleneksel ve tanınmış tatların gelişigüzel ve her yerde yapılması Türk mutfağının yozlaşmasına sebebiyet veriyor.

Dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahip olan Türkiye’de yeterince önem verilmeyen yemek kültürü günümüzün getirileriyle birlikte giderek orijinalliğini kaybediyor. Üretici kadar tüketicinin de etkisinin olduğu bu durum önüne geçilemez bir hal almaya başladı. Ekonomik sebepler, alım gücü ve farklılık arayışı gibi birçok faktörün bulunması geleneksel tatların değişimini zorunlu kılıyor.

Mutfak kültürü ve tarihi hakkında çalışma yapan akademisyenlerin ortak görüşü insanların adının değiştirilmesi ya da başka bir isimle anılması ne kadar absürtse yemeklerde de aynı şeyin geçerli olduğu şeklinde. Yöresel otantik lezzetlerin muhafazası doğru bir şekilde aktarımının ve sunumunun çok önemli olduğunu söyleyen Anadolu Üniversitesi Gastronomi Bölümü Öğr. Gör. Osman Güldemir, nasıl bir insanın ‘baş parmağı biraz uzun bunu şuradan kırpalım’ denilemeyeceği gibi yemeklerin de değiştirilmemesi gerektiğini, değiştirildiği takdirde farklı bir isimle sunulmasının daha yerinde olacağını belirtti. “Yemekler toplumun coğrafyanın yeme içme kültürünü geliştirici çalışmalardır, ama sunulan yemeğin beklentileri karşılar bir yemek olması gerekir. Örneğin o yemeğe ‘hünkar beğendi’ denildiyse orda tavuk eti olmamalı ya da patlıcan çıkarılıp yerine patates konmamalı. O zaman başka bir isim altında sunulmalı” ifadelerine yer veren Güldemir, bu gibi durumlarla sık karşılaşıldığını ve yemek kültürü içerisinde bir çok yanlışın olduğunun altını çizdi.

Popülarite yemeklerde yozlaşmaya sebebiyet veriyor

Teknolojinin getirileriyle beraber televizyon yayıncılığı ve sosyal platformlar kişilerde her şeyi yapabilecekleri düşüncesini oluştururken geleneksel tutumları da değiştiriyor. Bu durumla beraber yemek kültürünün değiştiğini söyleyen Öğr. Gör. Osman Güldemir “Bir kitap okuyan ya da bir ülkeye bir hafta gidip farklı şeyler tadan insanalar kendini yemek uzmanı sanarak hadsizlik yapmaya başlıyor. Popülerliğin mutfak kültürüne hem iyi hem kötü etkileri var. Yemek konusu popüler bir mesele olduğu için merakı arttırıyor. İnsanlar araştırma, tüketme ve bu alanda eğitim alma heveslisi oldu. Fakat bir taraftan da yetkisiz, ruhsatsız insanların bu konuda ciddiyetsiz işler yapmasına sebep oluyor” diyerek popülaritenin etkisine dikkat çekti.

“Doğru bilinen yanlışlar oldukça fazla”

Yemek kültüründe yanlış bilinen faktörlerin, ortaya çıkan yozlaşmanın sebeplerinden biri olduğunu belirten Güldemir “Bu hata sarmalı aynı kartopu gibi, ufak bir kartopunu siz bayırın yukarısına bırakıyorsunuz aşağıda koca bir yığına dönüşüyor. Kültürdeki hatalar da böyle bir şey. Yöresel mutfak kültürüyle alakalı istesek de ayıklamayacağımız ciddi hatalar kitap olarak yayıncılıkta da var, sosyal medya, televizyon gibi konularda da var, yiyecek içecek işletmeciliğinde de var. Doğru bilinen yanlışlar oldukça fazla” dedi.

"Ciddi bir denetim mekanizmaları var"

Osman Güldemir problemin çözümüyle ilgili olarak da, “Bu durum sadece biz akademisyenlerin çalışmasıyla, anlatımıyla ya da karşı çıkmasıyla düzelecek bir mesele değil. Toplumsal duyarlılık ve kamu kurumlarının kontrol mekanizmalarıyla sürdürülebilecek konular. Dünyada öncü olarak kabul ettiğimiz Fransa, İtalya, İskandinav ülkeleri, Çin, Japonya gibi ülkelere baktığımızda ciddi bir şekilde maddi ve maddi olmayan kültürel miraslarını koruyorlar. Kültürel oluşumları muhafaza altında ve ciddi bir denetim mekanizmaları var. Bu şekilde yozlaşmayı engelliyorlar. Bizde de eğer çok paydaşlı bir koruma mekanizması kurulursa gelecekte belki bu yozlaşma engellenebilir. Ama şu ana kadar yapılan hataların temizlenmesinin kolay olacağını düşünmüyorum” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim