Ülkemizde ve dünyada yaşanan pandemi süreci sebebiyle, uzmanlar yıl sonunda finansal yapılarda önemli ölçüde bir küçülme olacağını öngörüyor.

2008 krizinden bugüne tüm dünya, farklı konseptlerde yaşanan problemler sebebiyle, özellikle siyasal yönetim krizlerinin etkisiyle, çeşitli boyutlarda finansal problemlerin içinde debelenip duruyor.

2020'nin kaderindeyse COVID-19 Pandemisi varmış. Bu yaşadıklarımız hepimiz için akla gelmez, ancak filmlerde olur denilen cinsteyken, aslında dünyanın bazı yerlerinde bilim adamlarının 8-10 yıl önce çeşitli pandemi krizlerini öngördüklerini okumaya başladık. Bir zamanlar kulak arkası ettiğimiz, komplo teorisi dediklerimizi şimdilerde yaşar olduk.

Özellikle fütüristlerin teknolojik dönüşümle ilgili yaptıkları paylaşımlarda iş yapış şekillerimizin insan gücünü önemli ölçüde etkileyeceğini zaman zaman çeşitli platformlarda izlerken, çeşitli forum ve bloglarda da okuyorduk. Modern hayatın koşturmacası içinde Endüstri: 4.0 - Toplum: 5.0 - Fütürizm: 6.0’ı konuşmaya ve bunların birbiri arasındaki bağlamı çözmeye çalışırken kendimizi bulduk. Kimisi için bu kavramlar çok yeni ya da entelektüel iken, belirli ekosistemlerde kimisi için çok sıradan kavramlardı.

Sosyolojik, teknolojik ya da finansal kavramları ve diğer disiplinleri incelediğimiz zaman benim okuduklarımdan anladığım, bu ve benzer kavramların ortak yanının açıkçası en alt zümresi ile en üst zümresi arasında orta direk tabirinin kalmadığı. Yani her açıdan zengin daha fazla zenginleşirken fakir daha fazla fakirleşiyor. Bir yanda kültürler hızla yozlaşırken bir yanda özüne sahip çıkanlar çoğalabiliyor. Kapsayıcılık ve ötekileştirme aynı hızla büyüyor. Bir yanda birileri Mars'a patates ekerken, birileri patates eken çiftçi bulamıyor. Nesiller arası fark neredeyse iki kardeş arasında bile hissedilir olmuş durumda.

Artık içeriğin, bilginin bu kadar yoğun üretildiği ya da tüketildiği bir zamanda, dikkat çekmek için mi ya da gerçekten farklı oldukları için mi bilemiyorum ama kavramlar ve insanlar benzerlikler içinde farklılaşır olmuş durumda.

İşte terimler de bu çerçevede değişiyor ve dönüşüyor. Özellikle insan evladının yaşam savaşında önemli bir fonksiyon olan finans kaynağını yani parayı elde etme biçimlerimiz temel mantıkta aynı iken şekil itibarıyla değişime uğruyor. Bu değişim ve dönüşüm de akıl almaz bir şekilde hızlı oluyor. İşte bu durum akıl almaz olduğu içinde toplumların birçoğu ticaretin olurunu kavrayamıyor. Bu sebeple hala dedelerimizin yaptığı gibi ticaret yapmaya devam ettiğimizde karlılıklarımız düşüyor, aldığımız riskler büyüyor.

Şimdi bu anlattıklarım çerçevesinde yazının başlığına geçmeden önce yani yeni nesil esnafın ne olduğunu açıklamadan önce konuya ait temel kavramları kısaca ele almak istiyorum. Dünyada finans yaratıcı olan ve değer yaratan sermayedarları, temel anlamda küçükten büyüğe doğru 3 şekilde gruplaya biliriz diye düşünüyorum. 1. Esnaf, 2. KOBİ, 3. Sanayici.

https://img1.wsimg.com/isteam/ip/27c35ec4-6704-4c5b-99cc-c3d6861f6beb/Seni%20Yeneceg%CC%86iz%20Teknoloji!%20(1)-0001.png/:/cr=t:0%25,l:0%25,w:100%25,h:100%25/rs=w:1280

Esnaf, kelime anlamı olarak sınıf anlamına gelir. Bağımsız çalışan, yaptığı iş sermayeden ziyade kol ve beden gücüne dayanan girişimcileri tanımlamak için kullanılır. Zanaatkar ve küçük ticarethane sahipleri esnaf olarak anılır. (vikipedi)

Esnaf ile taciri ayırmada temel olarak emek-sermaye yoğunluğu dikkate alınır. Bu çerçevede KOBİ ise 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 125 milyon lirayı aşmayan ve yönetmelikte mikro işletme, küçük işletme ve orta büyüklükteki işletme olarak sınıflandırılan ekonomik birimlerdir. (vikipedi)

Sanayici ise bir maddenin vasıf, şekil, hassa veya terkibini makine, cihaz, tezgah, alet veya diğer vasıta ve kuvvetlerin yardımı ile veya sadece el emeği ile kısmen veya tamamen değiştirmek veya bu maddeleri işlemek suretiyle devamlı ve seri halinde imal veya istihsal eden yerlerle madenlerin çıkarılıp işlendiği yerler sanayi işletmesi, buralarda yapılan işler sanayi işleri ve buraları işletenler sanayici sayılır. (6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu’nun birinci maddesi)

Bu işletmelerin kurucuları ya da ortakları ise müteşebbis yani ticari girişimci olarak kabul edilmektedir. Bu kavramlardaki kişiler ait oldukları meslek gruplarına göre de uygun olan odaya kayıt olurlar. Bundan 20 yıl önceye kadar ülkemizde bu kavramlara sahip meslek ya da kurum sahipleri, iş yapış şekilleri daha doğrusu ürün ya da hizmetini tüketiciye ulaştırma yani satma biçimleri açısından bir birinden önemli ölçüde ayrışmaktaydı. Bunun sebebi de tüketicilerin tüketim alışkanlıkların özellikle lokasyona, yani bulunduğu bölgeye ve şehre göre gerek jeolojik, gerek ekolojik ya da sosyokültürel açıdan farklı farklı fonksiyonlara sahip olmasıydı.

Ancak bugün baktığımızda bir bakkal bir süpermarket gibi düşünmek zorunda kalıyor ya da bir tekel bayi global bir işletme, örneğin Metro gibi toptan satış yapan markalarla yarışıyor. Ülkenin en doğusundaki halıcı ülkenin en batısındaki İKEA ile rakip oluyor. Bu sebeple de olay sadece satmakla sınırlı olmuyor. İşte ortaya bu farkındalıklara sahip yeni nesil esnaf tabiri çıkıyor.

Bir esnaf ne sattığını, nerede ve nasıl sattığını artık daha derinlemesine düşünmek zorunda. Artık sektörünüzün ya da ürün ve hizmetinizin ne olduğu, işletmenizin sermaye yatırımının büyüklüğü, yıllık cirosu sizin iş yapış şeklinize yön vermiyor.

“Dijital bakkal çırağı GETİR artık bir dünya markası” yazımda da aslında bildiğimiz ama unuttuğumuz kavramlara adına teknolojik dönüşüm deyip havalı hale getirerek nasıl finansal değerler kazandırdığımıza dikkat çekmiştim.

  • Bugünün dünyasında artık herhangi bir ürün üreten her firma bir fabrika gibi düşünmeli,
  • e-ticaretin küçük ve büyük ölçekli her bir şeklini anlayabilir olmalı,
  • kullanılan veri platformlarının algoritmasının mantığına kafa yormalı,
  • popülerlik peşinde değil uzun vadede değer odaklı çalışmalı,
  • öğrenmeye açık daha insan odaklı düşünebilir olmalıdır.

Yani pazarlamaya kafa yormalı pazarlamayı satışla ya da reklamcılıkla karıştırmamalı, bir bilim dalı olduğunu bilerek işini geliştirmek için okumalı, okumayı sevmiyorsa udemy - youtube gibi platformlardan video içeriklerle doğru olan bilgiye ulaşmalıdır. Yani kişisel ve kurumsal gelişime açık olmalıdır. Çünkü yazımın başında da belirttiğim gibi her bir zümre arasındaki uçurum hızla açılıyor. Anlam arayışımız derinleşiyor ve bencil, mutsuz nesilleri bizler inşa ediyoruz.

Lütfen sahip olduğumuz kaynakları iyi yönetelim. “Bence”lerden uzak, araştırmaya ve veriye dayılı bilgi çerçevesinde öngörülerde bulunarak, gelişime açık olalım. Yani yeni nesil esnaf olabilelim. Ülkemizde gayri safi milli hasılanın önemli bir bölümünü esnaflar ve KOBİ’ler oluşturuyor. Bu çerçevede bu grupların önemi çok büyük.

Son olarak ne demek istediğimi Ömer Şengüler'in Marka Ol kitabından bir örnek ile anlatmak istiyorum. Sy:56-57-58 Marka Manav; bir mahalle manavının üniversitede okuyan oğlunun desteği ile işini büyütmesini anlatıyor. Oğlu her müşterinin ismini, adresini ve telefonunu yani iletişim bilgilerini bir bir kaydediyor. Sonra bir whatsapp grubu oluşturup günlük meyve ve sebzeleri, mahalle sakinlerine belirli saatlerde ilettiğini aynı zamanda bu arada çeşitli indirimlerden bahsettiğini, ihtiyacı olan için eve teslim yaptıklarını söylüyor.

Bir sistem kurmuşlar ve bu sistemi kurarken işletmecinin ne istediğini değil müşterinin ne istediğini dikkate alarak aksiyon almışlar. İşte bu kadar basit. Aslında gözümüzde büyüttüğümüz önemli sermaye yatırımlarına sahip işletmeler ve markalar sadece kaynaklarını doğru yönettiği için başarılı. Her birimiz kendi başarımızı yaratma potansiyeline sahibiz. Sadece gerçek anlamda neye sahibiz bunu bilelim.

Tüketici sadece kendisini anlayan işletme ile muhatap olmak istiyor, bedelini ödediği hizmet ya da ürünün ne gibi bir değer yaratarak rakiplerinden öne geçtiğine bakıyor ve emin olun ki bu arada fiyat performansı önemli ölçüde son sıralarda kalıyor.

Hadi şimdi işlerinize şöyle yeni nesil esnaf gözüyle bir bakın bakalım. Müşteriniz kim ve ne istiyor? Siz ne satıyorsunuz? Nasıl bir sistem kurmalısınız? Müşterinize hangi iletişim kanalları ile ulaşmalısınız? Rakipleriniz artık üst sokaktaki Ali Amca olmadığı gibi müşterileriniz de sadece kapınızın önünden geçenler değil.

İşte bunun için de pazarlamanın gücünü fark etmeli ve tam olarak ne ifade ettiğini anlayabilir olmalıyız. Marka değeri yaratmak ve bu değerin sürdürülebilir olması için çok ama çok çalışmalıyız.