Özbunar, “1- Üreticiyi destekleyen TZDK, SEK, EBK, Yem San., Gübre ve Şeker Fabrikaları, Tarım Satış Koop. Tesisleri ve Bankaları, TCZB, TİGEM, TEKEL ve TMO ve benzeri kuruluşlar yeniden işlevlerine kavuşturularak çiftçinin serbest piyasa ekonomisinin acımasız koşullarına mahkum edilmesi önlenmelidir.

2- Tüm desteklerden belki de daha önemli olan Kooperatif ve birlikler şeklinde üreticinin örgütlenmesi desteklenmeli, bu tür örgütlenmenin Türkiye tarımının iskeletini oluşturan bir sistem haline getirilmesi sağlanmalıdır.

3- 21. Yüzyılda üretim planlaması tarımın “olmazsa olmazıdır.” Bu gerçekleştirilmediği için aşırı üretimde hem üretim ve hem de kaynaklar heba olmakta ve ayrıca üretici düşük fiyat nedeniyle perişan olmaktadır. Öte yandan yetersiz üretimde ise ülke kaynakları döviz olarak yabancı çiftçilere destek olarak gitmektedir. Planlama her durumda çiftçi gelir adaletini garantiye alarak hayata geçirilmelidir.

4- “İthalatla üreticiyi terbiye ediyorum” gibi yanlış bir felsefeye saplanıp üretim alt-üst edilemez. Gıda gibi stratejik önemi, olan; savaş hali ve olağanüstü durumlarda temini mümkün olmayan şeylerin üzerinde kumar oynanmamalıdır.

5- TCZB’nin sadece tarımsal amaçlı kredi vermeli ve TKK işbirliği ile özellikle küçük çiftçi güçlendirilmelidir. Ancak kredi faizleri üretimin sürdürülebilmesi açısından makul ölçüleri aşmamalıdır. Hele hele vahşi piyasa koşulları ileri sürülerek yüksek faizleri belirleme yanlışlığına düşülmemelidir. Sadece dikkat edilecek nokta verilen kredinin tüketime değil, üretime gitmesinin sağlanmasıdır.

6- Geleceği doğru planlamamak, siyaseti bilimin önüne koymak ve rant hırsı nedeniyle her yıl on binlerce dönüm tarım arazisi konut, sanayi, yol vb. nedenlerle yitirilmektedir. Dünyanın ve ülkenin bu doğal servetini bu kadar sorumsuzca katletmek insafla, vicdanla ve bilimle bağdaşmamaktadır.

7- Türkiye’de girdi fiyatları ile ürün fiyatları arasındaki dengesizlik bir çok üründe üretimi tıkanma noktasına getirmiştir. Bugün örneğin et fiyatlarındaki tırmanışta; süt, yumurta ve et tavukçuluğu sektörlerindeki inişli çıkışlı grafiklerde de bunun etkisi büyüktür. Bu nedenle Türkiye ihtiyacı olan her ürünü dışa bağımlı olmadan üretebilmek için “girdi-çıktı fiyatları arasındaki dengeyi” yıllar itibariyle ve istikrarlı bir şekilde korumak zorundadır.

8- Ülkemizde çiftçi eğitim ve yayımı gibi çiftçiye ücretsiz götürülen hizmetleri yavaş, yavaş terk edildiği gibi: Türkiye’nin en çok yatırım yapması gereken alanlarından birisi olan “tarımsal araştırmalar” da tıkanma noktasına gelmek üzeredir. Oysa bilim olmadan tarım olmaz. Bu alanda araştırma kuruluşları mesleğinde en nitelikli olan kalifiye personelle ve yeterli maddi destekle canlandırılmalıdır.

9- Batının on binlerce dönüm arazisi olan, her türlü modern teknolojiyi, bilgisayar ve internet kullanan, eğitim seviyesi yüksek işletmeleri ile bizim yoksul üreticimizi serbest piyasa koşullarında eşit olarak yarıştırmak akıl ve mantıkla bağdaşmamaktadır.

10- Tarım dahil hiçbir alanda “kayıt dışı ekonomiye” göz yumulmamalıdır. Bu nedenle tüm ürünlerde yeterli düzeyde prim sistemi ivedilikle hayata geçirilmeli ve örgütlenmiş üreticiye farklı prim uygulaması yapılmalıdır.

11- Tüketicinin ödediği bedelin çok küçük bir bölümü (%10-50’si) üreticinin eline geçebilmektedir. Özellikle sebze, meyve ve hayvansal üretimde bu sorun üretimi bitirme noktasına getirebilmektedir. Bu mekanizma kooperatifler vasıtasıyla tersine çevrilerek gerçek emek ve alın teri sahibi kazandırılmalıdır.

12- Türkiye tarımını içinde bulunduğu açmazdan kurtarmak için: Üniversitelerin ilgili bölümleri, ilgili meslek odaları, birlik, kooperatif ve tarımsal sanayi temsilcileri bir araya gelerek yeni ve sağlıklı bir yolu birlikte çizmelidir.

13. Fakülteden Ziraat Mühendisi unvanı ile mezun olduktan sonra, mesleğimizi yapabilmek amacıyla, çeşitli sınavlara tabi tutuluyoruz. Mesela; Zirai İlaç Bayiliği sınavı. Ve sınavın adı üstünde Zirai olsa da Ziraat dışında farklı mesleklere mensup kişilerin de bu sınava girmesi legal hale getirildi. Lisans döneminde pek çok sınava giren meslektaşlarımız, aynı kefede imiş gibi, diğer meslek dallarındakiler ile aynı sınavda yarıştırılıyor. 

14.Geçmiş yıllarda, kamuda hizmet veren Hekim ve Hakimler ile aynı ücretleri alan Ziraat Mühendisleri; geldiğimiz noktada adı geçen mesleklerin sadece 1/3 oranında maaş ile çalışmak zorunda bırakılmaktadır.

15. TMMOB’a bağlı birlikte yol yürüdüğümüz Makine Mühendisleri, Elektrik Mühendisleri, İnşaat Mühendisleri,Mimarlar ve Avukat, Mali Müşavirler gibi meslek grupları; kendi meslekleriyle ilgili işlerde meslek mensubu kişilerin imzaları zorunlu olarak gerekmektedir. Oysa ki; bizlerin mesleki alanlarda proje hazırlaması, zirai ilaçlama yapılması gibi pek çok konuda ne oda üyesi olma şartı ne de Ziraat Mühendisi imza yetkisi aranmaktadır. Mesleğimizin itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına karşıyız.

16.Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası üyeliklerinin bulunması koşulunun olmadığı, oda üyelik belgesinin de sorgulanmadığı dönemlerdeyiz maalesef ki!Anayasal olarak bir zorunluluk bulunmasına rağmen!!!!!!

17.Küçük ölçekli tarım işletmelerinin korunması ve desteklenmesi esastır. Tarım işletmelerinin büyütülmesinin, küçük işletmelerden sağlanması ve planlanması önemlidir. 

18. Pandemi; tarımın, gıdanın ne kadar hayati olduğunu su yüzüne açıkça çıkarmasına rağmen, uzun zamandır kamuya ait pek çok kurum ve kuruluşta Ziraat Mühendisi alımı yapılmamaktadır. Üstüne üstlük; tarım ile ilgili kadrolara farklı meslek dallarından personel alımı yapıldığı da görülmektedir.

Türkiye;  kendi kendine yeter tarım ülkesi olması durumundan her geçen gün hızla uzaklaştırılmaktadır. Ziraat Mühendisliği mesleği itibarsızlaştırılmaktadır. 

Ziraat Mühendislerine gereken önemin verilmesi tarımın ileriye gitmesinde ön koşuldur.  

Sonuç olarak siyasetçiler IMF, Dünya Bankası yerine kendi bilim adamlarına, kendi çiftçi örgütüne ve meslek odalarına güvenmelidir. Atatürk’ün “çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşamayı alışkanlık haline getiren toplumlar; önce onurlarını, sonra hürriyetlerini ve sonra da bağımsızlıklarını yitirirler” sözünü unutmamalıdır.

HALK İÇİN HALKLA BERABER ÇALIŞABİLECEK MİLLETVEKİLLERİ İSTİYORUZ…

ATATÜRK’ün ülkemizin kurulduğu yıllarda nasıl Tarım’a ve Ziraat Mühendislerine önem verdiğini biliyoruz.Ülkemizin 2. Yüzyılında da mesleğimize ,ülke tarımına gereken önemin verilmesini bekliyoruz.”