Taksim olayları başlangıcından bu yana hepimizin kurduğu cümleler içersinde demokrasi, darbe, seçim, sandık kelimeleri bol miktarda yer aldı. Hiç kuşkusuz hepimiz darbelerin karşısında demokrasinin özgürlüklerin yanında yer aldığımızı açıkladık. Bu açıklamalar önemliydi ve değerliydi ancak yeniler derler ki “Ayinesi  iştir kişinin ancak twetine  de bakılır”. Gaye Usluer akademik titri yüksek bir bayan siyasetçimiz.Özellikle siyasete bayan eli değmeli görüşü taraflı tarafsız pek çok kesimde milletvekili adaylığı olumlu bulunmuş biri idi. Ben salt cinsiyetin önde olmayı ya da geride kalmayı sağlayan bir unsur olarak değerlendirilmesine karşıyım. Bu ülke ve insanın yürüdüğü tarihi yolculukta  katkı verebilecek kişinin cinsiyetine, memleketine, ırkına ve inancına bakılmaksızın desteklenmesi gerektiğini  düşünmekteyim

Gaye Usluer’i  yakından takip eden biriyim, söylediklerini yaptıklarını izliyorum. Gaye hanımın sosyal  medyada infiale neden olan görüşleri bu yazıyı yazmama neden oldu. Twitter’da  paylaştığı  “Seçimle geldik! diye kafa tutan MURSİ 3 günde gitti. Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını anlayabildi mi” görüşü büyük tepkiler aldı. Tepki gösterenler bu ifadelerin  darbeleri meşru görüp övdüğünü görüyor. Ben de aynı kanaatteyim ve sivil bir siyasetçiye hiç yakışmadığını söylüyorum. Bilindik hikayedir. Oğlundan şikayetçi bir babanın  vali olan oğlu tarafından zorla makamına getirilmesi, babasına söylediği sözler ve babasının verdiği cevap.Yüksek tahsil her zaman doğruların taraftarı olmayı sağlamıyor. Aksine bazen çok yanlış işlerin ateşli destekçisi bile olabiliyorsunuz.

Halk arasında göründüğü gibi çıkmamayı  tarif üzerine çok sık kullanılan ifadelerden biri de doğan görünümlü şahin cümlesidir. İçinde aldatıcılık  bulunan bir gizlenmeyi  ifşa eder bu cümle. Koç ailesinin  yıllarca sadece sol tarafına yan ayna taktığı araçları şahin, sağ tarafında yan ayna koyduğu araçları da doğan diye satmasından ilham alınarak ürettilen müthiş bir espridir.Sivil siyasetçilerde böyle koç ailesinin otomobilleri gibi çıkabiliyor.Siz sivil siyasetçi diye peşine takılıyorsunuz,birlikte 10.yıl marşı eşliğinde ilerlerken  bir bakıyorsunuz ki kışla önünde selam durmuşsunuz.

Gaye Usluer’in attığı bu twet  tehdit ve tahkir dozu yüksek “Mısır’a söylüyorum Türkiye sen anla” dan başka bir şey değildir.Mütegallibe sınıfın “Asker darbe yapmaz sivil azmayınca sivil azamaz asker bırakmayınca” anlayışının bir başka tezahürü sanki. Bu zihniyet şimdi ülkemiz ve yakın coğrafyamızda seçim her şey demek değildir,çoğulculu demokrasi vb süslü kelimelerle bize diskur çekiyor. Sahi batılılarda sivil demokrasi bizim hakkımızdır. Ancak ortadoğu dediğimiz İslam coğrafyası “militer demokrasi” ile idare edilmelidir demiyorlar mı? Yıllarca göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı adam, makarnacılar diyerek milletin ortaya koyduğu iradeyi küçümseyenlerin,ülkedeki tüm bozulmanın başlangıç tarihini ilk serbest seçimlerin olduğu 1950 ‘den başlatmaları emperyalistlerle  aynı demokrasiden,özgürlükten  söz ettiklerini  göstermiyor mu?

Mısır darbesi sadece Taksim’i alkışlayanların darbeyi çılgınca alkışlayan Tahrir’i de alkış tutmalarını göstermedi yanı sıra aslında ülke siyasetçisinin ufkunu da ortaya koydu. Mısır’da halkın istekleri doğrultusunda yaşanacak gelişmelerin bölgenin ve ülkemizin barış ve refahına da direk etkisi olacağı açıktır. Buna rağmen ağızlarından dünya küresel bir köy, en uzak coğrafyalar komşumuz oldu cümlelerini düşürmeyenler birden bire Mısır’da ne işimiz var kendi evimize bakalım  demeye başlayarak ufuklarının denizle birlikte bittiğini de ilan etmiş oldular. Bu dar ufuk artık milleti sıkıyor. Önce kendi evimize bakalım diyenler aslında neyi teklif ediyorlar? Ülkemizde daha çok demokrasi mi? Özgürlük mü? Hayır.Bunu defalarca gördük. 27 Nisan e-muhtırasının içeriğine aynen katılıyoruz diye resmi açıklama yapan bir anlayış, ahlaksız bir darbe ile yıkılmış meşru bir hükümete demokrasi sandık demek değil anladın mı diye soranlar bize hangi demokrasiyi hangi özgürlüğü vaat ediyor olabilir.