Son günlerde özellikle İstanbul basının bazılarında bir hafta, on gündür  emeklilere ponsiyon konusunu pişiriyor.

Bunun bence nedenleri var.

1-Sayın Bakın Faruk Çelik’in ve dolayısıyla AKP hükümetinin emeklileri çok sevdiği bu nedenle Sayın bakanın 24 banka temsilcileri ile kıran karına mücadele ettiğidir.

2-Günden değiştirip, bazı gündemlerinin üzerinin kapatılması ve bu gündemin dışındakilerin tartışılmamasıdır.

3-Seçim süreci nedeniyle 10,5 milyon emeklinin oylarına göz dikilmesidir.

Bir sorun ortaya atılırken onun çözümüne ilişkin önerileri de ortaya kyonulmalıdır.

Eğer sayın Faruk Çelik, görüşünde samimi ise 2,5 milyon kamu çalışanlarında bu sorunu nasıl çözdysye 10,5 milyon emeklilinin promosyan sorununu da aynı yöntemle çözmelidir.

24 banka yöneticisi  ile görüşeceğine Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank gibi devlet bankalarına vereceği talimatla bu işi çözer tüm emeklilerde maaşlarını bu bankalara taşır.

Eğer bu bankalara yük geliyorsa bu da ‘Sosyal Hukuk Devletininin bir gereğidir.’ Tüccar devlet anlayışı olamaz. Çünkü devlet süt satmaz, devlet ticaret yapmaz ticaret özel sektörün işidir diyorlardı ve her gittikleri ülkeye tütün kesesi gibi  işadamlarını götürüyorlardı.

Eğer hükümet ve yetkilileri açlık sınırının 1175 TL, yoksulluk sınırının 3400 TL’yi geçtiği bir ülkede emekliye verdiği maaşa baksın. Sadece çıplak maaşta çalışana göre en az yüzdre 35 düşen maaşlara baksın.(Ek ödemeler hariç).

Batti, bitti denilen Yunanistan’da emekliler ne kadar alıyor, ona da baksyınlar.(Ben 3500 euro olduğuna iddia ediyorum.)

Ben bu konuyu kendi sorunlarımızla okuyucularımızı sıkmak istemiyorum. Sadece Sayın Bakana  DİSK Emekli Sen tarafından verilen toplu sözleşme taslağını okuyup, toplu sözleşme masasına oturmasını rica ediyorum. Ne kadar ‘demokrat’ olduğunu görelim.