Kaynak: Manşet Gazetesi
Haber: Şenay BİLİK YILDIRIM
15 Temmuz gecesi yaşananlar bir darbe girişimi miydi, bu girişim neyin sonucuydu? Fethullah Gülen Cemaati, FETÖ’ye nasıl dönüştü? Siyasette temizlik nasıl ve ne zaman? OHAL’e neden karşı çıktılar? 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye’de neler değişecek… sorularını ve çok daha fazlasını CHP Eskişehir Milletvekili, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer ile konuştuk. Türkiye'nin merak ettiği sorulara CHP penceresinden yanıt aradık...
15 Temmuz gecesi yaşadığımız şey bir darbe girişimi miydi, işgal ya da bir iç savaş mıydı, neydi sizce?
Darbeler tarihimize baktığımızda, son yaşadığımız girişim, tümünden farklıydı, önceki darbeler karşıt cepheler arasında, Türk silahlı kuvvetler ile hükümet arasında yaşandı. 15 Temmuz’da ise asıl hedef AK Parti hükümeti gibi gösterilmek istense de ana hedef Cumhurbaşkanıydı, TBMM ilk defa hedef alındı bu girişimde. Bir başka farklı tarafı ise, bu darbe girişimin kanlı olması ve silahların halka çevrilmesiydi. Burada çok özel anlaşılamayan soru işareti bırakan pek çok unsur iç içe…
Darbe girişimi noktasına nasıl gelindi?
14 yıllık sürede işbirliği ve koalisyon ortaklığı yapan Fethullah Gülen Cemaati ile AKP’nin bir yol ayrımı oluşturması, aynı çizgide giderken, birbirine paralel iki çizgiye dönüşmesi, sonra bu iki grubun kendi içinde çözemedikleri bir hesap ve sonucunda ortaya çıkan bir darbe girişiminden söz ediyoruz.
Darbe girişiminden bu yana süreç iyi yönetildi mi?
Dört siyasi partinin demokrasi için aynı çatıda birleşebilmesi çok değerliydi. Bunun kazananı halk oldu, millet oldu, milli duygularda ortaklık paydaş olmak çok önemliydi, TC vatandaşlarının her türlü darbeye karşı olduğunu, demokrasiden asla vazgeçmeyeceklerini gördük bunlar çıkarabileceğimiz iyi taraflar,.. Tabi yitirilen 300’e yakın insanımız var bu da en üzücü tarafı, OHAL ilanı da darbe girişiminin en önemli olumsuz sonucu oldu.
CHP OHAL’e neden karşı çıktı?
Darbeler sonrasında normalleşme ve yaraların sarılması çok önemli, yeniden demokratik süreçlerin başlaması gerekiyor, sıkıyönetim ile OHAL arasında çok fark yok, biri askeri dikta yönetimi ise diğer sivil dikta yönetimidir. OHAL’de parlamenter demokrasi rafa kaldırılır, Ülke Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetilir, KHK’ların özelliği hiçbir şekilde itiraz edilememmesi, burada ben yaptım oldu mantığı işler. Dolayısıyla OHAL’de parlamenter demokrasi rafa kaldırıldığı için OHAL’e hayır oyu verdik.
Ne yapılabilirdi peki, bundan sonra ne yapılmalı?
Milli Mutabakat Hükümeti kurulabilirdi, tam da 4 parti aynı şeyi söylerken bu yapılabilirdi. TSK’nın yeniden yapılandırılması, askeri okulların kapatılması, adeta yeni bir yapılanmadan söz ediyoruz. Şu çok önemli: Fethullah Gülen Cemaati darbe girişiminden sorumlu cemaat, bundan cemaat kelimesini kaldırarak, adına (Fethullah Terör Örgütü) FETÖ dediğinizde onun bir cemaat olduğu gerçeğini değiştiremezseniz, doğru olan; devletin hiçbir kurumunda hiçbir cemaat örgütlenmesine izin verilmemesi.
Darbe girişiminin hemen akabinde, kurumlardaki görevden alınmaları biliyoruz, siyasette temizlik ne zaman yapılacak?
Hükümet 1 gün içinde hazırladığı listelerle; şu kadar doktoru, öğretmeni, hakimi, savcıyı eliyle koyduğu için, eliyle temizliyor. Burada hükümetin çok önemli bir ders çıkarması gerekiyor, kendi içindeki cemaat yapılanmasına son vermeli. En önemli nokta bu bence. AKP cemaat temelli bu kadrolaşmayı durdurmalı. Bu olmazsa, bu süreçten iyi bir şey çıkmasını beklemek doğru olmaz. Devlet içinde cemaatlerin yeri yoktur, bu işbirliğinden vazgeçilirse bu sürecin en büyük kazanımı bu olur.
CHP içinde bu tür bir yapılanma olabilir mi?
Bence CHP içinde bir cemaat örgütlenmesi yoktur, ancak bu tür bir yapılanma varsa da somut deliller ile ortaya çıkarılırsa, gereken hiç düşünmeden yapılır, CHP’nin tüm örgütsel yapılanmaları için geçerli bu söylediğim.
Özel mahkemeler, idam geri gelir mi?
Başbakan yardımcılarından biri dedi ki; OHAL boyunca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi rafa kaldırılacak, bu çok talihsiz bir açıklamadır. Evet OHAL ilan edildi, “Sürecin hızlı işlemesi için bunu yapıyoruz” dediler o zaman çıkarılan yasaların sadece terörü önleme ile ilgili olması gerekmez mi,  ama şu anda parlamenter sistem bunun dışında bırakılarak devlet formatlanıyor.. Bu sürecin sonunda hiçbir şekilde kaybolan insanlardan ve işkenceden söz edilmemeli, elbette bu kişiler hukukun gerektirdiği en ağır şekilde cezalandırılmalı, cezada amaç suçun karşılığını vermek kadar kişiyi pişman etmektir, kitleler o heyecan içinde idam isteyebilirler ancak idam, bir insan hakkı ihlalidir ve Türkiye’ye çok şey kaybettirir. Üstelik bu ceza çıktığında geriye yönelik işlemeyeceği için bu suçu işleyenlere bu ceza verilemeyecek, galeyana gelmiş halkı tatmin etmek amacıyla insan haklarından asla vazgeçilmemeli.
Herkesin durup izlediği ve çok da eleştirmediği bir dönemden geçiyoruz, ancak siz ana muhalefet partisisiniz, eleştiriler ne zaman başlayacak?
Darbeyi yapanların cezalandırılmasına yönelik hukuk çerçevesi içinde alınacak her kararın yanında olacağız, ancak anti demokratik uygulamalara da her zaman olduğu gibi karşı çıkacağız. Amacımız; hızlı bir şekilde demokratikleşme sürecine geçilmesi ama insanların da kandırılmasına izin vermeyeceğiz, bugün AKP’nin 10 yıldır koalisyon ortaklığı yaptığı cemaat ile arası bozulduğunda; “Aldatıldık” demesi onları aklamaz, bu nedenle AKP’nin izlediği her politikayı dikkatle izliyoruz. Sürecin takipçisi olup, yanlışları kamuoyu ile paylaşacağız.
Peki darbe tehlikesinin geçtiğine inanıyor musunuz?
Hükümette böyle bir korku var, çünkü; öyle bir devlet, kamu yapılanması oluşturmuşlar ki ucunu bucağını kendileri de kestiremiyor. Kendi kaygılarının çok olduğunu görüyorum, milli duygu ve bilincin etkisi ile insanları meydanlarda toplama da bunun göstergelerinden biri, düşünün bir Cumhurbaşkanının başyaveri bu örgütün içinden biri çıkıyor, bunlar o kadar akraba o kadar iç içe ki düzeltebilmek çok kolay görünmüyor, adeta devletin içi boşaldı.
Ana muhalefet partisi olarak bize önemli görevler düşüyor bu anlamda, 24 Temmuz Taksim mitingi Taksim’in bir demokrasi meydanı olarak yeniden doğduğu gün oldu, burada bir manifesto yayınladık ve burada bir tarih yazıldı. Bu mitingler; demokrasi, laiklik, Türkiye Cumhuriyetine inancımız çerçevesinde bütünleştirici mitinglerdir.
Peki geçmişten ders çıkarılacak mı?
Bunu hükümetin zaferi haline dönüştürmeye çalışmak yanlış, insanları rahatlatma, sakinleştirme, onların iç huzurun sağlanması çok önemli. Umarım bu sürecin sonu samimi bütünleştirici ve olumlu olur.
Gelecek için umutlu musunuz?
Tabi ki umudu yitirmemek gerekiyor, darbe bir sebep değil,  bir sonuç. Darbenin sebeplerinin geride bıraktığımız 14 yılda saklı olduğunu, unutmamamız lazım. Şimdi iyi dersler verildi hükümete ve halk hükümetin ödevini iyi yapmasını bekliyor. Dersi iyi aldılarsa ödevi de iyi yapacaklardır, bu sürecin sonunda hem terör belasından kurtulmamızı, hem silahların susmasını hem de tüm toplumu kapsayan, yeni bir anayasanın el birliği, gönül birliği ile sağlanmasını bekliyorum. Özgürlük, eşitlik ve barış daha çok dile getirilmeli ve yerleşmeli.
 
 
 
Editör: TE Bilişim