TSG Eskişehir Özel Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özgür Türk Reflü’nün tanımını yaparak, hastalığa ilişkin önemli bilgiler verdi.

Op. Dr. Özgür Türk Reflü hastalığını şöyle tanımladı: “Özellikle yemelerden sonra mide içeriğinin yemek borusuna doğru kaçmasına Reflü diyoruz. Normalde yemek borusu ile mide arasındaki kas yapısı mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasına engel olmakta ve en aza indirmektedir. Reflü miktarı arttığı zaman ve kişinin yaşam kalitesini etkilediğinde hastalık halini alır.”

Reflü hastalığının belirtilerinden de söz eden Op. Dr. Türk, şunları kaydetti: “Hastaların en sık olarak şikayeti yanma tarzı ağrıdır. Özellikle mide boşluğunun üst tarafında yemek borusuna doğru uzanan yanma tarzı ağrı oluşur. Yanmanın sebebi mide asidi içeren yiyeceklerin yemek borusuna kaçmasıdır. Yanmanın yanı sıra acı, ekşi mide sıvısının ağza kadar gelmesi önemli bir belirtidir. Bu belirtiler gün içerisinde olabileceği gibi gece de olabilir ve hastanın uyku kalitesini etkileyebilir. Hatta uykudan uyandıracak kadar şiddetli olabilir. Yutma esnasında ağrının olması ve zorlanılması diğer belirtiler arasındadır. Ses kısıklığı, boğaz ağrısı, göğüs ağrısı gibi atipik belirtiler de Reflü hastalığına eşlik edebilir. Bazen tanı koymak için yanma ve ağza acı su gelmesi semptomları bile yeterli olabilir.”

TİPİK BELİRTİLER


Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özgür Türk Reflü hastalığının atipik belirtilerini ise şöyle özetledi: “Göğüs ağrısı, özellikle sabahları daha belirgin olan ses kısıklığı, kuru-tahriş öksürüğü, boğazda gıcıklanma hissi Reflü hastalığının atipik belirtileridir. Atipik  belirtilerin varlığında  diğer hastalıkların dışlanması gereklidir. Örneğin, göğüs ağrısı kalp hastalıklarının belirtisi olabilir; ses kısıklığı durumunda ses telleri ile ilgili hastalıkların dışlanması gereklidir. Mide içeriğinin küçük miktarlarda akciğerlere kaçması ile Astım hastalığı ile  belirti verebilir.”


REFLÜ’YE NELER ZEMİN HAZIRLIYOR

Op. Dr. Türk, Reflü’ye zemin hazırlayan durumlardan söz ederek, “Yemek tarzı, kilo artışı, gebelik, ilaç kullanımı, sigara, alkol ve stres gibi durumlarda Reflü’ye yatkınlık artmaktadır. Yemeğin acele ve fazla miktarda yenmesi, midenin aşırı olarak dolması, yatmadan önce yemek yenmesi, aşırı kahve tüketimi Reflü’ye zemin hazırlamaktadır. “Öncelikle hastanın tipik şikayetlerinin dinlenmesi ile reflü hastalığı akla gelmelidir” diye konuşan Op. Dr. Özgür Türk, ayrıca atipik şikayetlerin varlığında da diğer branşlarla ilgili tanı koyulamaması ile ileri tetkik yapılması, şikayetlerin süresi, hastanın yaşının dikkate alınması gerektiğini kaydetti.

NE TÜR TETKİKLER YAPILIYOR


TSG Eskişehir Özel Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özgür Türk , “Reflü hastalığında ne tür bir tetkik yapmak gereklidir” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Reflü hastalığının tanısını koymak amacıyla yapılacak ilk tetkik Mide Endoskopisidir. Endoskopi (Gastroskopi) ile Reflü’nün yanı sıra diğer mide ve onikiparmak bağırsağı ile ilgili hastalıklarında teşhisi mümkündür. Ancak Endoskopik incelemede Reflü tanısını koymaya yeterli bulgu olmayabilir. Bu durumda diğer tetkik yöntemlerine de başvurmak gerekebilir.


ENDOSKOPİ NEDİR? 

Op. Dr. Türk Endoskopi’yi (Gastroskopi) şöyle anılmadı: “İşlem; anestezi altında veya sedayon ile hastaya yutturulan tüp şeklinde ucunda kamera bulunan yumuşak bir  boru şeklindeki alet ile yemek borusu, mide ve onikiparmak barsağı gözle görerek incelenmesidir. İşlem 5-6 dakika kadar sürmekte ve sedasyon ile hastaya hiçbir rahatsızlık vermeden yapılabilmektedir. İşlem öncesi hastanın en az  6 saat aç olması gereklidir. Sedasyon anestezi sonrası hasta yarım saat içerisinde hastaneden ayrılabilmektedir.”

BASİT YAŞAM VE YEMEK TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ

Reflü hastalığının tedavisi için yapılması gerekenleri anlatan Op. Dr. Özgür Türk, “Reflü hastalığının tanısının koyulması sonrasında tedavi seçiminde hastalığın şiddeti ve süresi önemlidir. Erken dönemde basit yaşam ve yemek tarzı değişiklikleri ile hastalık kontrol altına alınabilecek iken ileri dönemlerinde cerrahi tedavi gerektirebilmektedir” şeklinde konuştu. Dr. Türk, yaşam ve yemek tarzı değişikliklerini şu şekilde açıkladı: “Birçok hastada basit tedbirler ile ilaç kullanmadan semptomlar kontrol altına alınabilir. Akşam geç saatlerde yemek yememek, , fazla miktarda yemek yememeli ve en az yatmadan üç saat önce yemek yenmelidir. Yatak başının yükseltilmesi ve sol yana yatılması şikayetlerde azalmaya neden olur. Alkol, kahve, yağlı yiyecekler, kızartmalar, çikolata, soğan gibi Reflü’ye neden olabilecek yiyecekler ve hastanın kendisinin rahatsız ettiğini belirlediği yiyeceklerden uzak durması önemlidir. Sigara kullanımı da Reflü’yü olumsuz olarak etkilemektedir. Stres de Reflü’yü tetiklemektedir. Astım ilaçları, antidepressanlar, hormonlar, tansiyon ilaçları, antibiyotikler Reflü şikayetlerini arttırabilecek ilaçlardır. Bu nedenle Reflü hastasının tedavisinde kullandığı ilaçlar da göz önünde bulundurulmalıdır.”

İLAÇLA TEDAVİ MÜMKÜN MÜ


“Reflü hastalığının ilaçla tedavisi mümkün müdür” sorusunu da yanıtlayan Op. Dr. Özgür Türk şunları söyledi: “Yemek ve yaşam tarzı değişiklerinin faydasız kaldığı durumlarda antiasit ilaçlar ve mide asidini azaltmaya yönelik ilaçlar kullanılmaktadır. Günümüzde mide asidini baskılayan Proton Pompası inhibitörü ilaçları etkili bir tedavi sağlamaktadır. Ancak hastalığın şiddetine ve süresine göre yetersiz kalabilmekte; uzun süreler ilaç kullanımı gerekebilmektedir.” 

CERRAHİ MÜDAHALE NE ZAMAN

 Türk, Reflü hastalığında cerrahi müdahalenin ne zaman gündeme geleceğini ise şöyle anlattı: “Artık günümüzde modern teknolojinin tıp alanında yaygın kullanılması ile laparoskopik ameliyatlar başarı ile gerçekleştirilmektedir. Reflü hastalığı için uygulanan ameliyatlar da laparoskopik olarak yapılmaktadır.  Cerrahi tedavinin temelinde gevşek hale gelen mide girişinin sıkıştırılması vardır. Funduplikasyon ismi verilen bu yöntem ile yanma ve ağza acı su gelmesi gibi şikayetler yüzde 90 oranında gerilemektedir. Ameliyat kararı mutlak cerrah ve hasta tarafından hastanın şikayetleri ve hastalığın şiddetine göre birlikte verilmelidir. Ameliyat öncesi mutlaka Gastroskopi yapılmalı ve uygulanacak cerrahi yönteme karar verilmelidir. Ameliyat sonrası hastalarda yutma güçlüğü, takılma hissi gibi şikayetler düşük oranlarda karşılaşılmaktadır.”

https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gif

Editör: TE Bilişim