15-16 Haziran 1970 tarihlerinde Türkiye'de İstanbul merkezli olarak başlayan ve yayılan, Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemlerinden biriydi.

  • Dönemin Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk tarafından hazırlanan DİSK'i fiilen kapattırmaya dönük yasal düzenlemeye karşı gerçekleştirilen iki günlük eylem, o zamanki DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in de büyük çabalarıyla zaferle noktalanmıştı.
  • Özde kanun bütünlüğü ve hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça hak sokakta aranır.
  • Siyasal tercihleriyle bölünen işçiler, sınıf şemsiyesi altında toplandılar. Bu sınıf kimliğinin önemli bir göstergesidir.
  • İşçi sınıfı kendiliğinden sendikal bölünmüşlüğe sokakta son veriyordu.
  • Eylemin başarılarından birisi, kararı uygulayacak olanların karar almasıdır. Bir başka temel faktör de, esnek bir yaklaşım gösterilerek yerellere inisiyatif tanınmasıdır.
  • En önde kadınlar yürüyordu. Gecekondu teyzelerinin yürüyüşlerdeki rolü inkar edilemez.
  • Gerilimli bir ortam olsun ya da olmasın kadın işçiler, süngü takılı askerlerin üzerine yürüyerek, tankların üzerine tırmanarak barikatları aştılar. Buzla kaplı denizlerde buzu kırarak diğer gemilere yol açan buzkıran gemileri gibi, kadınlar yol açtılar.
  • Eylemlere kimi siyasi kimliğiyle katılırken, büyük çoğunluğu sınıf kimliğiyle katılıyordu.
  • 15-16 Haziran, gözaltılar, cezaevleri, işkenceler, işten atmalar pahasına bedeli ödenmiş bir başarıdır.
  • Eskiden çiviyi kavak ağacına çakıyorlardı ve onu biz tek dişimizle söküyorduk. Şimdi ise çiviyi ardıç ağacına çakıyorlar, onu sökmek için daha çok kuvvetli olmak lazım. Birleşip ancak onu sökebiliriz.
  • Ülkenin ve sendikacılığımızın içine girdiği darboğazdan kurtulması için, ağustos böceklerine değil çalışkan karıncalara ihtiyaç vardır.
  • İşgal eylemleriyle sendikal mücadele ekonomik taleplerin ötesine geçmiş, politikleşmiş ve militanlaşmıştır.
  • 15-16 Haziran, bulutsuz bir havada aniden bastıran bir yağmur olarak yağmadı. Çakan şimşekler, gök gürültüleriyle geldi.
  • İşçileri tuvalete marka ile gönderen, yalak gibi yerlerden su içiren hoyratlıkların önü sendikal mücadele ile kesildi.
  • 15-16 Haziran, niteliği ve sonuçları itibariyle, sınıfın siyasi eylemidir.
  • Her sınıf mücadelesi, siyasal bir mücadeledir.
  • 15-16 Haziran, çevrenin merkeze yönelmesi, öfke patlamasıdır. Suyu olmayan, elektriği olmayan, yolları çamur içinde gecekondu mahalleleri, “yetti be” tavrı içinde ayağa kalktı ve kent merkezine yürüdü.  DİSK’in eylemi olarak başladı ve DİSK’i aşıp, çevrenin merkeze yürüyüşüne dönüştü.
  • Askerde siper arkadaşlığı neyse, bizim için de 15-16 Haziran odur. Kendimize sahip çıkmayı öğrendik. Arkadaşını satmamayı öğrendik. “İçeri düşenin, işten atılanın, başı sıkışanın yanında olacaksın” onu öğrendik.
  • Hayatın hızlı akışı içinde, bazıları 15-16 Haziran eylemini ve sonuçlarını düşünmeye, yazmaya, tartışmaya yeterince zaman bulamadı. Bu tartışmalar için fırsat ancak 1972 yılından itibaren cezaevlerinde bulundu.
  • Onun farkına egemen sınıflar vardı, önce 12 Mart sonra 12 Eylül’ü yaptılar.
  • “Ortak çıkarlar” temel bir değişmez olarak bugün de varlığını korumaktadır.
  • 1989 bahar eylemleri,1991 madenci yürüyüşü, 1997-2002-2003-2013 yılları Şişecam’a ait fabrikalarda, 2005 SEKA’da, 2014 Yatağan’da gerçekleşen işyeri işgalleri, 2009 Tekel işçilerinin Ankara eylemi, 2015 metal işçilerinin “Metal fırtınası” olarak adlandırılan “Sendikal çürümeye karşı isyan”, yine 2017 yılında Metal ve Cam’da gerçekleştirilen kitlesel, fiili grevler gibi çoğaltabileceğimiz örnekler, işçi sınıfının mücadele kapasitesini ve taşıdığı radikalleşme ve militanlaşma potansiyelini ortaya koymaktadır.
  • 15-16 Haziran üzerine “Aşılamama” tartışması yaparken, 2013’te gerçekleşen                            “GEZİ EYLEMLERİ”ni gözden uzak tutamayız.
  • Elbette gezi eylemleri, sınıfsal taleplerle, sınıfsal bir karakter olarak ortaya çıkmadı.
  • Bir parkı, oradan hareketle de AKP’nin müdahale etme arzusu taşıdığı yaşam tarzını savunma eylemi olarak gerçekleşti.  Çoğulculuğu içinde barındıran, toplumun çeşitli kesimlerinin destek verdiği, eylemin önemli paydaşlarının biri de “Gündüz işte, gece direnişte” sloganıyla eylemlerin içinde yer alan beyaz yakalı emekçiler ve beyaz saçlı emeklilerdi.
  • Sonuç olarak diyebiliriz ki, değişen dünyaya, değişen koşullara, farklılaşan sınıfın yapısına, egemen olan emek karşıtı ideolojik, politik, kültürel iklime rağmen.
  • İşçi sınıfı yeni 15-16 Haziranları, yeni Derby’leri, Singer’leri, Demirdöküm’leri, Kavel’leri yaratabilecek kapasiteye ve potansiyele sahiptir.
  • 15-16 Haziran, sınıfa güvenen harekete geçme cesaretine ve özgüvenine sahip, bedel ödemeyi göze alan işçilerin ve sendikal kadroların varlığı ile ortaya çıktı. 15-16 Haziran’ın önümüze koyduğu bir başka gerçek de budur.
  • 15-16 Haziran, geçmişte kalmış nostaljik bir öğe değil, işçi sınıfının mücadelesinde hakların korunacağını, nasıl savunulacağını gösteren değerli bir örnek, dünden bu güne önemli bir esin kaynağıdır.
  • 15-16 Haziran 1970 eylemlerinde hayatını kaybeden “Mutlu akü işçisi YAŞAR YILDIRIM”, “Vinlex işçisi MUSTAFA BAYLAN”, “Tekel işçisi MEHMET GIDAK” arkadaşlarımızı saygı ile anıyoruz.
  • Benim son sözüm de iktidara: “ BARIŞ İSTİYORSANIZ ADALET EKİNİZ.”

HER ŞEYİ YARATAN İŞÇİ SINIFINA SELAM OLSUN

Editör: TE Bilişim