Memleket Partisi Genel Başkan Vekili ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Gaye Usluer basın toplantısı düzenledi. Usluer, hükümeti pandemi süreci, eğitim, demokrasi ve mafya konularında eleştirdi. 

Usluer şunları söyledi;  "Bugün önce MYK toplantımızı yaptık.

41 ilimizde örgütlenmemiz tamamlandı. Ilçe örgütlenmelerimiz devam ediyor

18 Eylül 2021’de ilk Kurultayımızı yapacağız.

Bildiğiniz gibi 19 Mayıs’ta Samsun’daydık. Samsunlularla kucaklaştık. 5 Haziran’da hep birlikte İzmir’de olacağız. İzmir İl Binamızın açılışını gerçekleştireceğiz.

Memleket Partisi olarak Samsun’dan sonra bu defa İzmirlilerler kucaklaşacağız. Samsun’da söz verdik. “ İtaat etmiyoruz, itiraz ediyoruz.

Geleceğimizi geri alacağız” diye. Bu defa İzmirlilere de söz vereceğiz. Spor sevgi, barış, dostluk ve kardeşliktir. Ne kadar çok ihtiyacımız var bu saydıklarıma. Süper ligi şampiyon olarak tamamlayan Beşikteşı; Bizlere basketbolü sevdiren Anadolu Efes Barselona’yı yenerek Euroligde 1. Oldu. Sporcuları yöneticileri yürekten kutluyoruz.

Bugün yani 1 Haziran itibariyle pandemide yeni bir normalleşme dönemi başladı. Türkiye pandemiyi iyi yönetemedi. Şeffaf olmayan toplumsal güveni ve dayanışmayı bozan bir süreç oldu.

Pandemiyi ekonomik krizle karşıladık. Kriz buhrana dönüştü. İşsizlik yoksulluk tavan yaptı. Küçük esnaf ve hizmet sektörü kan ağlıyor. Dün Türkiye’nin 1. Çeyrek büyüme rakamı yüzde 7 olarak açıklandı. Bu rakamın içinde insan yok, aş yok, iş yok...

İşsizlik,enflasyon tavan yaparken, kredi borçları artarken, istihdamda artış yoksa. Soruyoruz; Kim büyüdü? Aklımızla dalga geçmeyin. Bakınız OECD analizine. Pandemi boyunca Türkiye hane halklarına ve şirketlere en az doğrudan destek veren ülkeler arasında gösteriliyor.

Gelişmiş ülkelerde milli gelirlerinin yüzde 16sından fazlası doğrudan destek olarak uygulanmış. Bu oran Türkiye’de yüzde 2’nin altında. Salgına karşı uygulanan kredi politikaları ise “sürdürülemez” olarak nitelendirilmiş. Günlük vaka sayımız 7 binli rakamlara yakın. Haftalık yüz binde vaka sayımız 70 lere yakın. Yeni bir normal başladı. Nasıl bir planlama neler öngörülerek yapıldı. Bilmiyoruz.

Eğitim mutlaka başlamalı. Kayıp bir gençlik önümüzdeki en büyük tehlike. Akşamdan sabaha okulların açılma kararını duyurdunuz da gerekli koşulları oluşturdunuz mu?

Karantina süresini neden uzattınız?

Türkiye’de varyan tehlikesinin var olan durumu nedir?

Önleyici tedbirleri aldınız mı?

Ve soruyorum. Bu ülkede Cumartesi günleri de çalışan milyonlar var. Tek tatil yapacakları gün. Pazar günü.

Pazar günü sokağa çıkma yasağının altındaki realite ne? Neyi hedefliyorsunuz?

Pazar gününün suçu ne?

Salgının kontrol edilebilmesinin neye bağlı olduğunu biliyoruz. Aşılamak. Daha çok daha hızlı aşılamak.

14 Ocak’ta başlayan aşılama sonrası hedefimiz neydi? Toplumun en az yüzde 60-70lik kısmını aşılamak. 5 ayda gelinen nokta yüzde 13. Tek doz aşısını yaptırmış olanların oranı yüzde 19.

Son bir haftada 965bin376 aşı yapıldı. Günlük aşı sayısı 100bin altında. Neden? Çünkü aşı yok.

Ve Müzisyenler imdat diyor. Müzisyenler intihar ediyor. Seslerini duyuyormusunuz? Son bir aydır bir dizi film izliyoruz. Tüm Türkiye bir telefon ve tripodla başlayan “devlet/mafya/siyaset- Mafya/siyaset/sermaye” öyküsünün müdavimi oldu.

Bu öykünün içinde itiraf var, ifşa var, suçlama var, dahası her bölüme dahil olan önemli isimler var. Uyuşturucu çeteleri var. Faili meçhuller var. İçimiz acıyarak izliyoruz. Bu ülke bizim. Hepimizin.

Bu videolar kimin işine yarayacak, kim zarar görecek süreçte hep birlikte göreceğiz. Ancak biliyoruz ki süreç uzadıkça Siyaset kurumu, ülke yönetimi ve sistemin kendisi yara alacak. Tedavisi zorlaşacak.

Adeta güç odaklarının savaşına tanıklık ediyoruz. Ve bekliyoruz. Cumhuriyet savcılarının harekete geçmesini, birilerinin ne oluyor demesini bekliyoruz. Tık yok.

Yaşadıklarımız aslında demokrasiden ne kadar uzaklaştığımızın göstergesi aynı zamanda. Tek kelimeyle özetlersek Siyaset kurumu hızla itibarını kaybediyor.

İstanbul’un fethinin yıldönümünde bir emekli imamın devletin huzurunda, devleti yönetenlerin olduğu yerde isim vermeden de olsa Atatürk’e lanet okuduğuna şahitlik ettik.

Devleti yönetenler bu sözlere göz yumdular. Kavga Cumhuriyetle, kavga cumhuriyetin kazanımlarıyla. Biliyoruz. Aynı gün Genel Başkanımız Muharrem İnce tarafından ilgili şahıs hakkında, nöbetçi Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Bir kez daha Cumhuriyet savcılarını görevlerinin gereğini yapmaya davet diyoruz.

Ne demiş Sütçü İmam?

“Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kâfir kanı akar. “

Türkiye iç ve dış siyasette, salgın yönetiminde ve ekonomik göstergelerde tam bir sıkışmışlık durumunda. Bu kıskaç içinde yeni anayasa hazırlıkları ve muhalefet partilerinin erken seçim çağrıları gündemin öne çıkan başlıkları.

Yapay zorla oluşturulmuş bir kurgu olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi başarısız ve zarar veren bir sistem olarak tarihe geçecek. Kısa ömürlü olacağı açık.

Erken seçim olur mu? Olması için siyasal ve ekonomik şartlar hazır. Ancak karar vericiler belli. Cumhur ittifakı en düşük destek alacağı bu süreçte bile bile erken seçime gider mi? Gitmez. Çünkü kendi bekası, ülkenin bekasının önüne geçmiş durumda.

Bu süreçte yapılması zorunlu olan yeni bir Anayasanın yapılması. Dayatmacı değil, geniş toplumsal mutabakatla hazırlanmış bir yeni anayasa metnine acilen ihtiyacımız var.

Yeni anayasa metni, Sadece seçim sistemiyle oynayan değil siyasi partiler yasasını demokratikleştiren bir anayasa metni olmak zorunda.

Sadece sandığa indirgenmiş bir demokrasi değil, yaşamın tüm alanlarına nüfuz eden bir yeni anayasa metni olmak zorunda.

Tamda Gezi’nin 8.yıl dönümünde kardeşlik, barış, dayanışma ve özgürlük sesleri kulaklarımızda iken Ve kaybettiğimiz gençlerimiz, çocuklarımız acısıyla yüreklerimizde iken Aynı duygularla

Siyaset kurumuna sesleniyoruz! Ortak aklı kullanarak, ortak iyiyi hedefleyerek, toplumsal mutabakatı örgütlemeye Kardeşlik, barış, dayanışma ve özgürlük temelli Bir Anayasa hazırlamaya Amasız fakatsız tam demokrasiyi getirmeye var mısınız???