Eskişehir Kesk Şubeler Platformu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Krizin Faturasını Ödemeyeceğiz! İnsanca Yaşam, Eşit İşe, Eşit Ücret!

Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Mücadele Arkadaşlarım;

1990 yılından bu yana kamu emekçilerinin ekonomik demokratik hakları için mücadele ediyoruz. 30 yılı aşan bu dönemde sayısız eylem ve etkinlik yaptık, örgütlenme hakkı talebiyle çıktığımız yolda toplu sözleşme ve grev hakkı için mücadelemizi bu günde sürdürüyoruz.

12 Eylül askeri darbesi sonrası emekçilerin haklarının gasp edildiği maaş ve ücretlerin baskılandığı dönemlerden, 1994 krizi sonrası uygulanan 5 Nisan kararlarına, 2001 krizinden 2008 küresel ekonomik krizine kadar yaşanan zorlu süreçlerde kamu emekçilerinin yaşadığı mağduriyetlere karşı mücadele etmekten bir gün bile vazgeçmedik.

Değerli Basın Emekçileri;

Eğitim Sağlık ve sosyal güvenlik başta olmak üzere kamu hizmetlerinin piyasalaşmasından, kamu emekçileri arasındaki ücret adaletsizliğine, adaletsiz ek gösterge sisteminden, kamuya işe alım ve kamuda yapılan görevde yükselme sınavlarında mülakat sınavları marifetiyle yaşanan haksızlıklara, emekli yaşının yükseltilmesinden, emekli maaşlarının düşüklüğüne, kamuda siyasi kadrolaşmalardan, liyakat sistemine, güvencesiz çalışma rejimlerine karşı, iş güvencesine, kamu emekçilerinin insanca yaşam talepleri için mücadele ettik, bugün de etmeye devam ediyoruz.

Değerli Basın Emekçileri;

Bu dönemde taleplerimizi görmeyen, gereğini yapmayan siyasi partilerin seçim barajlarının altında kaldığı, siyaset sahnesinden silindiklerini de hep birlikte gördük. 20 yıldır tek başına hükümet olan AKP’de benzer bir sona doğru adım adım gidiyor. Fiilen devam eden tek adam rejiminin, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte resmilik kazanması ile birlikte, kamuda israf, yolsuzluk, kadrolaşma liyakatsiz atamalar, yasama, yürütme ve yargının tek bir kişiye bağlanmasıyla bu günlere geldik.

Değerli Basın Emekçileri;

Türkiye’yi A.Ş gibi yönetme iddiasındaki sistemde ülke hisselere bölünerek satılmaya başladı, konut alan yabancılara vatandaşlığın promosyon olarak verildiği, para eden ne varsa haraç mezat satıldığı, geçiş garantili köprü ve yollar, hasta garantili hastaneler, kur korumalı mevduatlarla, emekçilerin ödediği vergiler ve gelir kayıplarının servet sahiplerine aktarıldığı bir sisteme geçildi.

Kriz teğet geçti, kriz miriz yok söylemlerinin yerini enflasyon yok, hayat pahalılığı var söylemleri aldı.   Emekli maaşlarının asgari ücretin, asgari ücretinde açlık sınırının altında kaldığı, yoksulluk sınırının üzerinde maaş ve ücretlerin ayrıcalıklı hale geldiği Maliye Bakanı Nebati’nin dediği gibi dar gelirliler hariç herkesin kar ettiği bir dönemden geçiyoruz.

Ekonomik veriler yönünden Cumhuriyet tarihinin en kötü yılını yaşadığımız bir dönemde 2022 yılı için imzalanan %5+%7 maaş zammına imza atan Memur Sen’in halen yetkili sendika olmasının utancı ile yaşıyoruz. AKP, Memur Sen ortaklığı ile kamu emekçileri yoksullaşmaya devam ederken bu işleyişin aparatı olan TÜİK’e yönetici dayanmıyor.

Değerli Basın Emekçileri;

2022 yılına girerken asgari ücrete ve kamu emekçilerine yapılan maaş zamlarının satın alma gücü açısından korunması siyasi iktidarın görevidir. Altı ay ya da bir yıl sonra gerçeği yansıtmayan enflasyon rakamları üzerinden verilen farkları zam diye sunmak değil, enflasyon tahminlerini tutturamayan, siyasi iktidarın TÜİK eliyle enflasyon rakamlarını manipüle etmesi ya da enflasyon yok hayat pahalılığı var diyerek aklımızla alay etmesi değil, enflasyondan kaynaklı kayıplarımızı bir sonraki ay karşılaması gerekir. 

Değerli Basın Emekçileri;

Adil bir ek gösterge talebi, emekli maaş bağlanma oranlarının yıllar itibariyle düşmesi sonucu ortaya çıkmış bir taleptir. Emekli ikramiyesi ile ev alınabildiği dönemlerden, ikinci el bir otomobil bile alınamadığı, ev fiyatlarının milyonlarla ifade edildiği, edildiği bir gerçeklikte emekli ikramiyelerinde 50 bin lira, emekli maaşlarında 1000 lira artış kamu emekçilerine müjde olarak sunulması tarihsel bir ironiden öte bir şey değildir. Kamu emekçilerinin çalışırken elde ettiği gelirlerin emeklilikte garanti altına alınması, kıdem hesaplarında üst sınırın kaldırılması ile ek gösterge talebimizin karşılanmasının mümkün olacağını bir kez daha ifade ediyoruz.

Emekçilerin çalıştığı yani işe gitmek için katlandığı maliyetlerin başında gelen ulaşım ve öğlen yemeği giderlerinin payı oransal olarak giderek arttığından,  metropollerde ve turistik il ve ilçelerde konut kiraları neredeyse maaş tutarına yaklaştığından, çalışan anne ve babaların çocukları için kreşlerin yanından bile geçemediğinden,  Servis ve ücretsiz yemek, kira ve kreş yardımı talebimiz en yakıcı ve acil talepler haline geldi.

Değerli Basın Emekçileri;

Sorunlarımızın nihai çözümünün gerçek bir toplu sözleşme düzeni ve grev hakkımızla ilgili bir yasal düzenleme ile mümkün olacağını biliyoruz. Siyasi iktidarı yaşanan bu olağandışı süreçte toplu sözleşme masasına çağırıyoruz. Bakan Nebati’nin dediği gibi bu dönemin tek kaybedeni olan dar gelirliler olarak kayıplarımızın karşılanmasını istiyoruz. Biz emekçiler, size göre dar gelirliler toplumun %95’iyiz. Sabahın alaca karanlığında sokağa dökülen işçiler, kamu emekçileri, çiftçiler yani üretenler biziz. Bizler sabahın sahipleriyiz, hesap sormayı da biliriz yaralarımızı sarmayı da, biz üretmezsek hayat durur.

Bizi yok sayan siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz!

Biz eşitlik, adalet, demokrasi ve barış istiyoruz!

Biz insanca bir yaşam, güvenceli iş, güvenli bir gelecek istiyoruz!”

Editör: Mustafa YILDIRIM