Nihayetinde bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasıyla yeni dönem asgari ücret 8.500 TL oldu.

Yüksek enflasyonun altında açlık sınırında yaşamını sürdüren işçilerimiz, açıklanan asgari ücretle bir kez daha yıkılmıştır. Kronikleşen ve yeniden canavarlaşan enflasyonun birkaç ay içinde yeni artışı da eriteceği dikkate alındığında, işçilerimiz açısından 2023 yılının daha da zor geçeceğini görmemek mümkün değildir.

Aslında, Ülkemizde asgari ücrete ilişkin sorunun temelleri, asgari ücretin miktarı tartışmalarından daha derin ve kapsamlıdır. Sorun; asgari ücretin yaygın ücret olması, sendikalaşmanın önündeki engeller ve sendikaların grev kararlarının ertelenmesi nedenleriyle işçilerin pazarlık gücünün kırılması, açlık sınırını asgari ücret için barem kabul eden sendika yöneticilerinin zihniyeti, enflasyona neden olan ekonomi politikaları gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. 

“Asgari Ücretliler Ülkesi Olduk”

 

Türkiye'de, Çalışanların yüzde 47.7’sinin maaşı asgari ücret veya ona komşu.

Türkiye’de yaklaşık 8 milyon asgari ücretli bulunuyor ancak yıllar içinde ortalama ücretler de gerileyerek asgari ücrete komşu oldu.  2022’de brüt asgari ücret brüt ortalama ücretin yüzde 44’ü iken 2022’de yüzde 73’e yükseldi.

Eurufond’un 2022 raporuna göre, Avrupa Birliği ülkelerinde çalışanların sadece yüzde 4’ü asgari ücrete yakın ücretler alıyor. Türkiye’de ise asgari ücret ve yüzde 10 fazlası ücretle çalışanların oranı yüzde 48.7’ye ulaşmış durumda.

Öte yandan, kayıt dışı istihdam, kayıt dışı istihdamın diğer kalemleri olan “işveren, kendi hesabına veya ücretsiz aile işçileri” bu hesaplamaya katıldığında asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 60’ları bulmakta.

Ülkemizde ücretlerin ve asgari ücretin düşük olmasının temel nedeni ise gelirin adaletsiz dağılımıdır. İşçilerin milli gelirden aldıkları pay 2020 yılında yüzde 35,1 iken 2021 yılında yüzde 26,6'ya geriledi. Sermayenin payı ise yüzde 56,2'den yüzde 63,9'a yükseldi, 1,2 milyon işverenin geliri, 19 milyon işçinin gelirini 2’ye katladı.

            Bunun nedenlerini sendikalaşma ve toplu sözleşme kapsamındaki içi oranıyla açıklamak mümkündür. Ocak 2003’te yüzde 58 olan sendikalaşma oranı Temmuz 2022’de yüzde 14.26’ya gerilemiştir. Toplu İş Sözlşemesi kapsamında yer alan çalışan oranımız kamu da yüzde 7.5, özel sektörde ise yüzde 5’tir.

Asgari ücretle çalışna sayısının çok az, işçilik ücretlerinin ve alım gücünün yüksek olduğu Avrupa’da sendikalaşma oranının yüzde 25, toplu sözleşme kapsamında yer alan çalışan oranının yüzde 60’lar civarında olduğunu dikkate alırsak, sendikalaşma ve toplu sözleşme ile ücretler ve gelir adaleti arasında mutlak bir ilişki olduğunu ve bu ilişkinin çalışanlar lehine olduğunu görürüz.

Bu nedenle, her yıl Aralık ayında yapılan asgari ücret pazarlıklarından çalışanlar lehine bir kalıcı ve sürdürülebilir sonuç beklemenin faydasız olduğunu ifade ediyoruz.

AHPADİ olarak, adil bir gelir dağılımı, çalışanın hakkının verilmesi, sosyal ve toplumsal barışın inşa edilmesi için öncelikle;

Ø  İşyerlerinde sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılmasını,

Ø  Toplu İş Sözleşmesinin tüm iş kollarında ve meslek gruplarında yaygınlaştırılmasını,

 

Ø  Gelirin dağılımında adalet sağlanması için,

Ø  Düşük ücretli kesimlere vergi muafiyeti getirilmesini,

Ø  Ücretle çalışanlarda uygulanan gelir vergisi dilimlerinin genişletilmesini,

Ø  Temel harcama kalemlerinde KDV oranlarının sıfırlanmasını,

Ø  Özel tüketim vergi oranlarının düşürülmesini

            Öneriyoruz.

Editör: Mustafa YILDIRIM