Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü anma etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Demokrasilerde Katılım, Hak ve Sorumluluk” konferansı Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Anadolu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi Opera ve Bale Salonu’nda düzenlenen konferansa Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı konuşmacı olarak yer aldı. Konferansa Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Savaş Koparal ve Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt’ın yanı sıra çok sayıda öğretmen de katılım gösterdi.
Konferansın açılışında konuşan ve 2019-2020 eğitim öğretim yılının hayırlı olmasını dileyen Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt, “Bugün burada 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında toplandık. Milli Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı görevlerinde bulunmuş, Eskişehir Milletvekilimiz Prof. Dr. Nabi Avcı’ya ve siz değerli hocalarımıza katılımlarınızdan dolayı teşekkür ederim. Bu vesileyle ilk zilini çaldığımız 2019-2020 eğitim öğretim yılımızın başarılı geçmesini diliyorum” dedi.
"Bütün darbe girişimleri haindir"
Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı ise etkinliğe ve 15 Temmuz’a ilişkin görüşlerini şu şekilde dile getirdi:
“15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri çerçevesinde bugün bir araya geldik. 15 Temmuz ile ilgili pek çok şey söylendi, söylenmeye de devam edecek. Bununla ilgili bir jargon oluştu; ‘15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’ diyoruz. Bütün darbe girişimleri haindir. Eğer seçilmiş millet iradesine karşı bir müdahale söz konusuysa ister 1908 Meşrutiyet, 27 Mayıs ve 12 Mart olsun, ister üstü örtülü darbeler olsun hepsi bir zümreye seçilmiş bir yönetime değil; ekonomiye, eğitime, uluslararası itibara da zarar veren kötülüklerdir.”
"Ülkemizde engellenmiş, başarısızlığa uğratılmış darbe girişimleri de vardır"
Ülke tarihinde pek çok darbe girişiminin olduğuna değinen Prof. Dr. Avcı, “Ülkemizde engellenmiş, başarısızlığa uğratılmış 27 Şubat ve 21 Mayıs gibi darbe girişimleri de vardır. Peş peşe gelen bu darbeler Talat Aydemir adlı bir kurmay albayın ve arkadaşlarının giriştikleri darbe teşebbüsleridir. O zamanki Başbakan İsmet İnönü’nün kendilerine ceza verilmeyeceğinin sözü üzerine teslim olmuşlardır. Ancak yine teşebbüslerine devam edip 21 Mayıs’ta Harp Okulu öğrencilerini Ankara meydanlarına ve stratejik yerlere sürerek ikinci bir darbe girişiminde bulundular ve ardından idam edildiler. 27 Mayıs’ın Eskişehir için sembolik tarafı da bulunuyor. 26 Mayıs 1960 günü rahmetli Adnan Menderes Eskişehir’deydi. Eskişehir Vilayet Meydanı’nda bir konuşma yapmıştı. O konuşma sırasında Adnan Menderes’in hoparlörünün kabloları kesilmiş ve böylece sesini duyuramamıştı. Bu duruma sinirlenen Menderes, konuşmasını kısa kesiyor ancak esnada verdiği önemli bir mesaj da arada kaynıyor. Demokrat Parti hükümetinin erken seçime gideceğini öğrenen darbe plancıları, bu kabloları keserek darbenin yapılmamasının önüne geçmiş oluyorlardı. Erken seçim kararını millet duyarsa darbe anlamsız bir hâle gelecek; çünkü zaten seçime gidilecek şikâyet varsa yönetim değiştirilecek. Bu nedenle kablolar kesiliyor ve zaten kısıtlı olan iletişim araçları da engellenerek darbe yapılıyordu. Milletin bir şekilde müdahil olamadığı, karşı çıkamadığı girişimlerdi” şeklinde konuştu.
"İlk defa darbe girişiminde hesapta olmayan bir aktör devreye girdi"
15 Temmuz darbe girişiminin diğerlerinden farklı olduğuna dikkat çeken Milletvekili Avcı, dünya tarihinde örneği pek fazla görülmeyen bir durum yaşadıklarını ve o gün darbe teşebbüsünü duyar duymaz insanların sokaklara indiklerini belirtti. İnsanların olağanüstü bir direniş örneğini gösterdiğini vurgulayan Avcı, “Askeri darbeler, halkın girişim karşısında korkacağı ve tepki göstermeyeceği varsayımı üzerine inşa edilir. İlk defa bu darbe girişiminde hesapta olmayan bir aktör devreye girdi. Senaryonun onlar tarafındaki kısmında halk yoktu. Ancak halk da ilk defa darbe girişimi karşısında bir rol üstlenmeye çalıştı” diye konuştu.
"Bu tür örgütlenmeler yabancı istihbarat örgütlerinin iştahını çok kabartır"
O gece yaşananlar dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşansaydı yüzlerce belgesel film çekileceğini ifade eden Prof. Dr. Nabi Avcı, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Garip bir şekilde dünya medyasında sanki böyle bir olay yaşanmamış gibi bir tutumla karşılaştık. Oysa bu durumlar başka bir yerde yaşansaydı üzerine ne destanlar dinlerdik. Çin’de bundan 70 yıl önce üniversite öğrencileri yönetimi protesto için sokaklara çıktı ve Çin Komünist Partisi çok sert tepki gösterdi. Tankları meydanlara çıkardı ve oradan bir fotoğraf kaldı. Pekin’in merkezinde cadde ortasında tek başına ayakta tanklara karşı 150 metreden dur işareti yapan Çinli bir öğrenci fotoğrafı var. Bu fotoğraf demokrasi arayışının simgesi olarak karşınıza çıkar. Oysa o gece bırakın 150 metreden tankın önünde durmayı, tankın üzerine çıkıp el koyanlar var. Yine aynı şekilde askerlere engel olmaya çalışanları gördük. Ama bunların hiçbirini dikkat ederseniz medyada göremezsiniz. Bunları neden anlatıyorum diye sorarsanız, çünkü insan hafızası unutur. 15 Temmuz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın psikolojik harp baskısını kaldıramayacakları varsayımına dayalı olarak planlandığı için başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İlk defa o senaryonun dışına çıkılmıştır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, böyle bir girişimi tanımadıklarını ve sonuna kadar yönetimin direneceğini açıkça belirtmişlerdir. 15 Temmuz darbe girişimi, yaklaşık 40 yıl öncesine kadar dayanan hazırlık süreciyle de diğerlerinden ayrılıyor. Bu bir askeri darbe değil, işgal girişimidir. İşgal girişiminin askeri boyutudur. Türkiye’de, bütün iktidar odaklarının el değiştirmesi için hazırlanan bir çalışmadır. Bu girişim başarılı olsaydı, oralara atanacak her yerde kendi adamlarını yerleştirmek üzere hazırlık yapmış bir örgütlenmeyle karşı karşıyaydık. Bu tür örgütlenmeler yabancı istihbarat örgütlerinin iştahını çok kabartır ve çok kullanışlıdırlar. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri istihbarat ağı içerisinden bir grubun bunların başlarına atanıp yönlendirildiği artık biliniyor. O yüzden Amerika Birleşik Devletleri istihbarat camiası içerisinde de bunların yararlı olup olmadığı konusunda fikir ayrılığına düşülmüş. 40 yıllık hazırlığın ardından 15 Temmuz gecesi zirveye ulaşan bu girişimin memlekete verdiği en büyük zarar çok geniş bir kuşağın heba edilmesidir. Memleketin zeki ve yoksul çocuklarının beyinlerinin yıkanarak yabancı istihbarat ajanı hâline getirilmesi ve bunlara bulaşmayanların bile ciddi karakter tahribatına maruz kalmalarıdır”