Erdoğan Ekiner yazdı

Sarı, kahverengi solgun yapraklarıyla, yazı çağrıştıran sıcaklığıyla bir güz daha savrulup gitti.. Yaprak dökümüyle anıları çağrıştırarak... Bizim lisedeki ilk yıllarımızda Alpay’ın “Eylülde Gel” adlı şarkısı öğrencilerin sıkça dinlediği bir şarkıydı...

Bir başka eylülde ise binlerce genç cezaevlerine dolduruldu.. Öncesinde oluşturulan çatışma ortamı sanki bir darbenin habercisi gibiydi, ama bunu farkedenlerin sayısı azdı... Yaşamı, ekonomik düzeni değiştirmek isteyenler ve ‘sermaye ile emekçilerin uzlaşı içinde’ yaşayabileceklerini savunanlar bir iç çatışma ortamına sokulmuşlardı... Çatışma solun bir bölümünü ‘aşırı’ ve bir tehdit olarak görenlerin ilk adımlarıyla başladığı söylemek yanlış olmaz.. Çünkü 68 kuşağı örneğinde olduğu gibi,ilk vurulanlar, yaşamı değiştirmek ve ‘eşitlik söylemini’ yaygınlaştırmak isteyenlerdi..ABD’de darbe “Bizim çocuklar başardı” anonsuyla duyrulmuştu.

Aslında amacım ‘savrulup giden yıllara’ yönelik bir yazı yazmaktı. Yazının içine ‘Eylül’ girince bu anımsatmaları da yapmadan edemedim..

Evet, yaşanmışlıkları çağrıştıran hüzünlü şarkılar ve solgun yapraklarla bir güz daha savruldu kentin eteklerinden.. Yaşam hızla akıp giderken, dünyayı değiştirmek isteyen bir başka kuşak yaşlandı artık.. Unutuldular da biraz ve yalnızca ‘eylülde’ anımsanıyorlar.. Aralarından birkaç şair de çıktı..

KIŞ yaklaşıyor artık.. Kimimiz sosyal yardım kömürle, kimimiz zamlı dogazgaz ile ısınmaya çalışıyoruz... Tasarruf edeyim, derken gecenin ayazı iliklerimize doluyor..

Bir ay sonra belki kar yağacak kente.. Kentin etekleri, yamaçları beyaz bir örtüye bürünecek.. Belki ben Odunpazarı’nda yine fotoğraf çekeceğim.. Sobalı bir kahvede çay içeceğim. Ve o beyaz örtü, belki yine ilk gençlik yıllarımı anımsatacak.. Kentimize başka kentlerden gelen öğrenciler ise soğuk nedeniyle Eskişehir’e kızacak, biliyorum. Yaz aylarında Porsuk Bulvarı’nda keyifle gezdikleri, oturdukları kente... Belki sobalı evlerde sobanın üzerinde kestane kavrulacak. Artık evde soba olmadığı için, annem teflon tavada ısıtacak kestaneleri...

Gençler belki bizim gibi, buğulu camlara bir aşkın adını yazılacak.. Oda ısındığında ise o ad camın buğusundan silinecek. Ayrılıkların hüznü kalacak geriye.

Yazımı bir şiirimle sonlandırmak istiyorum... Sağlıklı günler dileğiyle.

GÜZ

Bir güz daha çekiliyor

Bırakarak serin soluğunu

Kırık dökük sevgilerin avuçlarına

Bir güz daha çekiliyor

dağıtarak sarı, solgun yapraklarını

-Ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen-

O yorgun kadınların ayakuçlarına

Alanlarda yalnızlık iklimi savruluyor

Başkalarının sızısını üstlendiğim yollardayım yine

Yeni bir başlangıç yaparak her yanılgıyı

Yürüyorum, bir uçtan bir uca

Bir güz daha çekiliyor kentin eteklerinden

İzinsiz geçiyorum yaşamın kanadığı yerlerden