İnsanlarımıza büyük acılar yaşatan, on binlerce insanımızın yaralanması, sakat kalması ve ölmesine sebep olan 17 Ağustos 1999 depreminin ardından tam 15 yıl geçmiş. “Orada kimse var mı?” cümlesiyle toplumsal travmalara neden olan Marmara depremi, bir deprem ülkesinde yaşadığımız gerçeğiyle karşı karşıya bıraktı bizi.
Peki, bize büyük acılar yaşatan gerçekten “doğal” bir afet miydi? Hayır. Depremin değil binaların öldürdüğü gerçeğini artık herkes biliyor. Yaşam alanlarımız aynı zamanda bizlerin katili olabiliyor. Deprem konusundaki temel sorun, yapı üretim süreci ve yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. Yaşadığımız büyük acıların sonrasında kamu ve sivil toplum kuruluşları tarafından depremle ilgili çeşitli çalışmalar yürütülse de 23 Ekim 2011’de meydana gelen Van depremi, Marmara depreminden yeterince ders çıkartılmadığını acı bir şekilde bize gösterdi. Van depreminden de gereken dersler çıkartılmazsa korkarım ki başka bir deprem bize kendisini büyük acılarla hatırlatacaktır.
Şehrimizde de 1999 depreminden sonra hızlı yapılaşma oldu. Hele ki 2002 yılından sonra kentimiz için hızlı bir inşaat şehri oldu diyebiliriz. Eskişehir’de -şimdilik- iki üniversite bulunuyor. Bu üniversitelerin etraflarında öğrencilere yönelik olarak 1+1, 2+1 şeklinde konutlar yapılmaktadır. Bu 1+1 ve 2+1 konutların yapılması önce Bağlar bölgesinde başladı. Şimdilerde ise Anadolu üniversitesi Eczacılık Fakültesi giriş kapısından Şirintepe, Yeşiltepe, Sütlüce ve Esentepe mahallerinin bir kısmına kadar öğrenciye yönelik konutların yapıldığı görmekteyiz. Diğer taraftan ise Osmangazi üniversitesi yakınlarında hızla yaygınlaşan öğrenciye yönelik konutların yapıldığını görmekteyiz. Aslında öğrenciye yönelik konut demek belki de çok doğru olmaz. Çünkü artık yalnız yaşamak isteyenler, iki kişi yaşayan vatandaşlarımız kısacası öğrencilerin dışında da bu konutları mesken olarak kullanan vatandaşlarımızın sayı da hızla artmaktadır. Artan bu 1+1 ya da 2+1’lerin arz talep durumlarına göre konutların yapıldığını söyleyebiliriz. Sadece bu arz talebe yönelik değil her keseye ve her kesime hitap edecek konutlar hızla artmaktadır.
İşini iyi yapan kaliteli müteahhitlere ya da inşaat firmalarına lafımız asla yoktur ancak önüne gelende inşaat yapmaya başlayınca az da olsa konut alanlar ya da kiralayanlar mağdur olmaktadırlar. Tüketicilerin mağduriyetleri ve bu konudaki şikâyetleri şu maddelerle özetleyebiliriz: Binaların bitiminde iskân raporlarının alınamaması, inşaat öncesi sözleşmenin eksik yapılmasından kaynaklı sıkıntılar, binanın proje dışında yapılan değişiklikler vs. Tüketicilerimizin mağdur olmamaları için Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik ve eklerindeki açıklayıcı bilgileri dikkatlice okumalarında fayda vardır. Ayrıca olası bir deprem sonrasında tüketicilerimizin maddi zararlarının temini için deprem sigortası yaptırmalarında fayda görüyoruz. Tüketicilerimizin deprem ve diğer afetlerin haricinde konut alım satımında mağdur olmamaları için 6502 sayılı kanun Hızır gibi vatandaşa yetişti diyebiliriz. 6502 sayılı kanun aynen söyle diyor:
Ön ödemeli konut satış sözleşmeleri
MADDE 40 – (1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmedir.
(2) Tüketicilere sözleşmenin kurulmasından en az bir gün önce, Bakanlıkça belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmek zorundadır.
(3) Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satış sözleşmesi yapılamaz.
Şekil şartı
MADDE 41 – (1) Ön ödemeli konut satışının tapu siciline tescil edilmesi, satış vaadi sözleşmesinin ise noterde düzenleme şeklinde yapılması zorunludur. Aksi hâlde satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
(2) Satıcı, geçerli bir sözleşme yapılmış olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.
Teminat
MADDE 42 – (1) Bakanlıkça projedeki konut adedi ya da projenin toplam bedeli kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcının ön ödemeli konut satışına başlamadan önce; kapsamı, koşulları ve uygulama esasları Hazine Müsteşarlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen diğer teminat ve şartları sağlaması zorunludur.
(2) Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez, haciz olunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz.
Cayma hakkı
MADDE 43 – (1) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin ön ödemeli konut satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
(2) Taşınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması durumunda bağlı kredi sözleşmesi, sözleşmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere bu maddede öngörülen cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut finansmanı kuruluşu cayma hakkı süresi içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemez.
(3) Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.
Konutun teslimi
MADDE 44 – (1) Ön ödemeli konut satışında devir veya teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez. Kat irtifakının tüketici adına tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte zilyetliğin devri hâlinde de devir ve teslim yapılmış sayılır.
Deprem güvenliğine sahip bir çevre ancak çarpık yapılaşma yerine kentsel dönüşüm uygulamalarıyla oluşur. Deprem riski altındaki binaların güvenli hale getirilmeli, yapıların üretim sürecinde gerekli denetimler yapılmalıdır. Ayrıca yerel yönetimler hukuki, idari ve teknik düzenlemeleri acilen gerçekleştirmelidir
Kentler, insanlara kaliteli yaşam kalitesi sunmalıdırlar. Bu anlamda, tüketicilerimiz arasında kentine sahip çıkma ve ilgili kişilere hesap sorma sorumluluğunun yaygınlaşmasına ihtiyaç vardır. Bir deprem ülkesinde yaşadığımız gerçeğini asla unutmamalıyız.
Marmara ve Van depremlerinde hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. TÜKETİRKEN TÜKENMEYİN.
Sülahi Özalp
Tükoder Eskişehir Şube Başkanı