CHP İl Başkanı Erman Gölet ile AKP İl Başkanı Süleyman Reyhan arasında başlayan polemiğe milletvekili Salih Koca da karışınca, “hah yeni bir polemik doğuyor” diye aklımdan geçirmiştim.
O an polemiğin nereye gideceğini bilmiyordum ama 40 yılı aşan gazetecilik deneyimim bana nur topu gibi bir polemiğimiz daha olduğunun sinyallerini vermişti.
Sadece bu kentte değil, Türkiye’nin her kentinde siyasiler arasında polemikler olagelmiş, bundan sonra da olacaktır.
Eskişehir’de de konu aynıdır.
Ne polemikler gördük, nelerini daha göreceğiz.
Her iki il başkanının karşılıklı atışmalarının arasına giren milletvekili Salih Koca,  “Birkaç yıl önce şantiyede bekleyen il başkanını dahi şantiyeden kurtarıp belediyemizde iş veren, onu çalıştıran bizdik. Sayın il başkanının da biz bu anlamda iş problemi ile o dönemde ilgilendik ve belediyede çalışması konusunda yardımcı olduk” demişti.
Tamam dedim, Erman Gölet’den buna bir cevap gelecek, hem de öyle böyle değil diye düşündüm.
Algılarım beni yanıltmadı.
“Ben 1986 yılında devlet memurluğuna başladığımda, bugün bana iş bulduğunu iddia eden Salih Koca, muhtemelen Kahramanmaraş’ta kısa pantolonla gezerken cebindeki misketlerin hesabını yapıyordu” deyiverdi.
Salih Koca’nın doğum tarihi biliyorum, Erman Gölet’in kini de.
Şöyle bir hesap yaptım, sanki Gölet doğru söylüyor.
Gölet’in devlet memurluğuna biraz erken başladığını, Koca’nın da misket oynamayı biraz geciktirdiğini düşünürsek olacak gibi.
Salih Koca’nın saygıdeğer babasını tanımam, siyasetle uğraşmış mıdır bilmem. Ancak Erman Gölet’in siyasi hayata başladığını da, özellikle saygıdeğer babası rahmetliyi tanıyan ve siyasi hayatını bilen bir kişi olarak, yaşça da, siyaseten de Gölet’in daha kıdemli olduğunu söylemem mümkün.
Yani babadan siyasetçi.
Bu polemik daha ne kadar sürer, biraz süreceğe benziyor.
Şunu demek istiyorum, siyasetçi; 
Her kim olursa olsun ve ne zaman olursa olsun.
Sözlerini tartarak, düşünerek, kendisine geri döneceğini öngörerek söylemeli.
Gelelim başka bir konuya.
Erman Gölet bir iddiada bulundu. AKP’nin, CHP’nin 30 yıllık üyelerini bile partilerine kaydettiğini söyledi.
“İş, aş derdine düşen halkımızın zorunlu tercihi oldular. Ayrıca, tüm illerde kişinin bilgisi ve iradesi dışında yaptıkları üye kayıtları ortada. CHP’nin 30 yıllık üyelerinden bazıları bile bilgilerinin ve iradelerinin dışında, AKP'ye üye yapılmış durumdalar. Üyelik formuna imza atılmadan herhangi bir siyasi partiye üye olunabilir mi? Yoksa üyelik formlarındaki imzalar sahte mi? AKP’li yöneticiler, bu uygulamayı ahlaki buluyorlar mı?”
Hadi bakalım bu sorulara da yanıt gelecektir herhalde.