Eskişehir Özel Ümit Tıp Merkezi Psikoloğu Seda Gün Namal, çocuk bakımında nine ve dedenin rolü hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Değişimin ve yeni şeyler öğrenmenin her yaşta olanaklı olduğunu belirten Namal, nine ve dedelerin torun bakarken anne ve babalarla birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Hamilelik süreci ile birlikte anneanne, babaanne ve dedelerin zaman zaman anne adaylarına müdahalelerde bulunabildiğini ifade eden Namal, gebelik süresince hormonal etkilerle daha hassaslaşan anne adaylarına karşı daha anlayışlı, duygusal ve fiziksel anlamda anneye destek olunması gerektiğini anlattı.
ANNELİK İÇGÜDÜSEL Mİ ÖĞRENİLİR Mİ?
“Kültürümüzde anneliğin içgüdüsel olduğu ile ilgili bir algı var, bazen anneler doğumdan sonra hemen adapte olmayıp, anneliği hissedemeyebilir, annelik de babalık gibi sonradan öğrenilen bir şey” diye konuşan Namal, “Annelik rolü ile ilgili olumsuz eleştirilerde bulunmamak gerekiyor, emzirme, çocuğun bakımı konusundaki müdahaleler anneyi strese sokup, sütünün azalmasına neden olabilir. Annenin bebeğin ihtiyaçlarını karşılama konusunda herkesten daha ciddi bir duygusal bağı oluşuyor, bu konuyu daha fazlasıyla anneye bırakmak gerekiyor” dedi.
ÇOCUKLARA AİLEDEN BİRİ Mİ BAKMALI?
Doğumdan sonra nine ve dedelere çok ihtiyaç duyulduğunu ve özellikle çocukların bakımında nine ve dedelerin desteğinin önemine değinen Psikolog Namal, “Aileden birinin bu bakımı üstleniyor olması, göstereceği sevgi ve ilgilinin bir bakıcının göstereceğinden çok daha fazla olması, çocuğun duygusal ihtiyacını karşılama yönünden çok daha güzel olur, anne için de daha konforlu olur” diye konuştu.
Özellikle çalışan annelerin kafasına takılan sorulardan birinin de çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılama konusu olduğunu dile getiren Namal, “Çalışan annelerle, çocuğun bakımını kendi üstelenen anneler arasında çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılama yönünden bir fark yok aslında, çalışan anneler bu konuda kendilerini kötü hissetmemeli, bakıcı ile doğru bir ilişki kurulduğunda çocuk sosyallik yönünden de olumlu gelişim gösteriyor” şeklinde konuştu.
NİNE VE DEDELERLE BİRLİKTE YAŞAMA
Nine ve dedelerle birlikte yaşamada sürece uymada bir sabır dönemi başladığını ifade eden Namal, “Şehir dışından gelerek tümüyle anne babayla yaşayan nine ve dedeler de var. Bu süreçte birlikte ve ortaklaşa kararlar alınması daha doğrudur, öbür türlü, bir taraf kendini ötelenmiş hissedebilir. Burada iletişim çok önemli, sözlü olduğu kadar bedensel iletişim de önemli, her konuyu açıkça konuşmak gerekiyor. Bazen bir şey söylemeden karşı tarafın isteklerimizi anlaması konusunda beklenti içine girebiliyoruz, bu doğru bir davranış değil. İhtiyaçlarımızı açıkça söylemeliyiz hatalarımızı da telafi etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
EVDE TEK OTORİTE OLMALI MI?
Evde çocuğun beslenmesi ve disiplinle ilgili çatışmalar yaşanabildiğine değinen Namal, “Büyüklerimizin tecrübeleri çok önemli nine ve dedenin de modern sürece uyum sağlaması gerekiyor” dedi.
Evde tek bir otorite olmasının doğru olmadığını dile getiren Namal, şunları söyledi: “Otorite; birinin yetkin olmasıyla eşleştirilen bir durum, bu tek taraflı bir iletişime neden olur, bu; çocukların duygularının düşüncelerinin çok önemsenmediği bir durumdur, biz daha demokratik bir aile yapısını öneririz. Evde anne, baba ve çocuk iletişime katılabilecek düzeyde ise çocukla ortaklaşa bir karara bağlanabilir. Disiplin belli konularda gerekli olabilir, ancak çocuğun da belli konularda isteklerini ve düşüncelerini açıklayabilmesi gerekiyor. Evde son söz anne ve babanın ortak kararı ile olmalı.”
ÇOCUKLARA “AŞKIM” DİYE SESLENMEK
"Annem, yavrum, aşkım" diye hitap edilen çocuklarda bireysellik ve özgürlüğün kısıtlandığına dikkat çeken Seda Gün Namal, “Aşkım kelimesi, hem eşe hem de çocuğa kullanıldığında çocukta rol kayması sorununa, anne ve babanın disiplininin azalmasına neden olabiliyor. En sağlıklısı çocuğun adını kullanmaktır, çocuğu özgürleştiren ve karmaşayı azaltan bir kullanım bu” diye konuştu.
Psikolog Namal sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece nine ve dedeler değil bazı çalışan ailelerde anne babalar da abur cuburu fazla verebiliyor, bu hiç doğru değil. Çocuklarımızın bizi sevmelerini istiyorsak, onlarla daha çok oyun oynamalı, onlarla daha fazla zaman geçirmemiz yeterlidir, çocukların en büyük beklentisi aslında abur cubur değil onlarla birlikte vakit geçirilmesidir. Uyku rutininin bozulması çocukta psikolojik rahatsızlıklar, öfke, aktiflik gibi süreçleri de etkiliyor. Uyku rutini çocuğun ritmine uygun ise her ortamda bunun devam ettirilmesi iyi olur. Hiperaktif tanısı almış çocukların yüzde 40’ında uykuyu düzene sokma ile birlikte hiperaktif bulgular ortadan kalkabiliyor."