Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Pelin Karaaslan, coğrafi işaretlerde farkındalığın artırılmasına yönelik proje ve çalışma sayısının artırılmasını değerlendirerek, coğrafi işaretlerin ekonomi, kültürel miras, sürdürülebilir gelecek için vizyon oluşturduğunu söyledi.
“Çorum leblebisi, Afyon sucuğu, Isparta halısı, Eskişehir lületaşı”
Sınai Mülkiyet Kanunu’nda düzenlenen coğrafi işaretleri değerlendiren Karaaslan, “Gerek geleneksel el sanat ve zanaatları, gerekse de yöresel tat ve ürünleri ile zengin bir kültür mirası üzerinde konumlandırılan bir ülkenin vatandaşları olmakla ne kadar övünsek azdır. Ancak hepimiz biliyoruz ki haklı bir övüncün kaynağını kadersel olarak bir şeylere sahip olmak değil, sahip olunanı korumak, geliştirmek ve gelişimi sürdürülebilir kılmak oluşturur. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda düzenlenen “coğrafi işaretler”, söz konusu amaca hizmet eden hukuki kurumlardan biridir. Coğrafi işaret, (tıpkı marka, patent ya da tasarım gibi) fikri mülkiyet haklarının alt başlıkları arasında yer alır. Marka ürünleri ayırt eden işaretleri, tasarım ürünlerin görünüm özelliklerini, patent ise ürünlerin teknik özelliklerini koruma altına alırken; coğrafi işaret, ürünlerin kültürel özelliklerine yönelik koruma sağlar ve böylece yöresel değerlerimiz için harcanılan çaba ve yatırımları özendirmeyi amaçlar. Coğrafi işaretlerin konusunu oluşturan ürünler, belli bazı özellikleri bakımından bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ya da ün kazanmış olan gıda, tarım, maden, el sanatları veya sanayi ürünleridir. Bu tür ürünleri niteleyen ifadeler, kanunda belirtilen şartları sağlayıp tescil edildiklerinde “coğrafi işaret” olarak anılırlar. Çorum leblebisi, Afyon sucuğu, Isparta halısı ya da Eskişehir lületaşı, coğrafi işaretlerin en bilinen örneklerindedir” dedi.
Menşe adı ya da mahreç işareti
Karaaslan tescile bağlı olarak koruma altına alınan diğer fikri mülkiyet hakları gibi coğrafi işaretler için de tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumuna yapıldığını belirterek şöyle devam etti:
“Üretici grupları, çeşitli meslek kuruluşları, ürünle ilgili olarak kamu yararına çalışan veya üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumaya yetkisi bulunan dernekler, vakıflar ve kooperatifler bu başvuruyu yapabilir. Ürünün tek bir üreticisi varsa, bu durumu ispat etmesi şartıyla ilgili üretici de başvuru yapabilir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda düzenlenen diğer haklardan farklı olarak, coğrafi işaret korumasından yalnızca başvuran kişi ya da kişiler değil, tescil belgesindeki şartlara uygun olarak üretim veya pazarlama faaliyeti gösteren işletmelerin tümü yararlanır. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda, bir ürünün coğrafi işaret olarak tescil edilebilmesi için sağlaması gereken şartlar iki grupta ele alınmıştır. Buna göre; bir ürün nitelendirmesinin coğrafi işaret olarak tescil edilebilmesi için o ürünün ya “menşe adı” ya da “mahreç işareti” özellikleri taşıması gerekir. Şayet bir ürünün tüm veya esas özellikleri belirli bir coğrafi alana özgü doğal ve beşerî unsurlardan kaynaklanıyor ve ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümü bu coğrafi alanın sınırları içinde gerçekleşiyorsa, söz konusu ürünü tanımlayan ifade “menşe adı” olarak anılır. Örneğin “Eskişehir lületaşı” menşe adı olarak tescil edilebilmiş bir işarettir. Menşe adlarına konu olan ürünler, sadece ait oldukları coğrafi bölgede üretilirler; zira tescil belgesinde belirtilen niteliklerini, ancak ait olduğu yöre içinde üretildiği takdirde kazanabilirler. Mahreç işaretinde ise ürünün niteliği, ünü veya diğer özellikleri yine belirli bir coğrafi bölgeden kaynaklanmaktadır; buna karşın ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden birinin söz konusu coğrafi alanın sınırları içinde yapılması yeterli olup diğer işlemler ilgili yöre dışında da tamamlanabilmektedir. Örneğin Eskişehir Ticaret Odası tarafından tescil ettirilen “Eskişehir Met Helvası” bu şekildedir. 2020 yılında tescilleri yapılan Sivrihisar Dövme Sucuğu ve Sivrihisar İncili Küpe, mahreç işaretinin diğer örneklerindendir. Mahreç işaretine sahip ürünün özelliklerinden en az birinin o yöreye ait olması şartıyla, yöre dışında da üretilebilmesi mümkündür. Dolayısıyla ürün ile yöre arasındaki bağlantı, menşe adında olduğu kadar sıkı değildir.”
Menşe adı ve mahreç işaretlerinde coğrafi bir yer adının bulunması zorunlu olmadığını kaydeden Karaaslan, “Yukarıda açıkladığımız şartları taşıyan bir ürünü belirtmek için geleneksel olarak kullanılan, günlük dilde yerleşmiş ve coğrafi bir yer adı içermeyen adlar da menşe adı veya mahreç işareti olabilir. ‘Haşhaşlı dut pestili’ bu şekilde bir mahreç işaretidir. Ürünün kaynaklandığı coğrafi yer olan Malatya, ürün adında belirtilmemiştir. Öte yandan hiçbir şekilde menşe adı veya mahreç işareti olarak tescil edilemeyecek ibareler de mevcuttur. Bunlar; ürünlerin öz adı olmuş adlar ile ürünün gerçek kaynağı konusunda halkı yanıltabilecek olan bitki tür ve çeşitleri ya da hayvan ırkları vb. adlardır. Kamu düzenine ve ahlaka aykırı adlandırmaların da menşe adı veya mahreç işareti olarak tescili mümkün değildir. Coğrafi işaret tesciline konu olan ürünün niteliğinin, ününün, tarihsel geçmişinin veya diğer özelliklerinin coğrafi alan ile bağlantısını kanıtlayan bilgi ve belgeler tescil başvurusunda sunulur ve gerekli incelemeler sonucunda şartları sağladığına kanaat getirilen ürünler coğrafi işaret siciline kaydedilir. Menşe adı ya da mahreç işareti adı altında tescil edilebilmiş bir ürünün ne şekilde elde edildiğine/üretildiğine dair bilgiler de sicil kayıtlarında yer alır. Kayıtlarda belirtilen şartları sağlayarak üretim ya da pazarlama faaliyeti gösteren işletmeler, gerekli bildirimlerde bulundukları takdirde ilgili ürün üzerinde menşe adını veya mahreç işaretini kullanma hakkını elde ederler. Bu hak aynı zamanda kendilerine bir yükümlülük de getirmektedir.
Amblem kullanımı
10 Ocak 2018 tarihi itibariyle, tescilli coğrafi işaret ile birlikte amblem kullanımı zorunluluğu getirildiğini belirten Karaaslan, “Böylece tüketiciler, coğrafi işaretli ürünleri kolayca ayırt edebileceklerdir. Kırmızı renkli amblem menşei ürünler, yeşil renkli amblem ise mahreç ürünler için kullanılmaktadır. Coğrafi işaret tesciline konu ürünün özelliklerini taşımadığı halde tescilli ibareyi veya amblemi kullananlar ve bu şekilde coğrafi işaretin ününden yarar sağlamaya çalışanlar veya ürünle ilgili olarak toplum nezdinde karıştırılmaya yol açanlar, coğrafi işaret hakkına tecavüz etmiş sayılırlar. Anılan kişiler, kanunda bu husus için öngörülen hukuki ve cezai yaptırımlara tabi tutulurlar. Coğrafi işaretler için sağlanan bu koruma; tüketicilere, üreticilere ve dolayısıyla ülke kültür ve ekonomisine pek çok katkı sunar. Tüketiciyi yanıltan sahte üretimlerin engellenmesi ile birlikte, hem ürünün gerçek üreticilerinin olası kazanç kayıpları hem de belli bir coğrafi alana özgü nitelikte yapılan üretimlerin yozlaştırılması ya da niteliklerinin kaybolması önlenmektedir. Ayrıca coğrafi işaret koruması, ürünlerin karakteristik ve doğal özelliklerini yitirmeden devamını sağlamakta ve bu hususta tüketiciler için bir güven ve kalite işlevi görerek tescil edildiği ürüne pazarlama gücü katmaktadır. Ürünün gerçek üreticilerini koruyan kolektif bir hak olması, coğrafi işaretin kırsal kalkınmaya aracılık etmesi ve katkı sağlaması sonucunu da doğurmaktadır. İşte tüm bu nedenlerle, bir ürün coğrafi işaret olarak tescil edildiğinde, ilgili yörede kutlamalar, şenlikler yapılmaktadır. Tescil edilen her coğrafi işaret, bizler için kültürel bir miras, gelecek için bir vizyondur” diye konuştu.