Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan yapılan açıklamada, "Zekâtların bugünlerde ulusal düzeyde başlatılan dayanışma kampanyaları vasıtasıyla toplanıp hak sahiplerine ulaştırılması da caizdir" denildi.
Din İşleri Yüksek Kurulu, tüm dünyayı saran ve Türkiye’de de görülen ’Korona virüs’ (Covid-19) salgını sebebiyle ilan edilen dayanışma kampanyalarına, zekât ile katkıda bulunma konusunda vatandaşlardan gelen sorular üzerine açıklama yaptı.
Zekatın İslam dininin en önemli sosyal dayanışma ve yardımlaşma kurumlarından birisi olduğu kaydedilen açıklamada, "Bu kurum, özellikle zor zamanlarda daha bir önem kazanmaktadır. İçinden geçtiğimiz küresel salgından dolayı evde kalma zarureti sebebiyle pek çok kişi işini sürdürme imkânı bulamamakta ve zekât alabilecek konuma gelebilmektedir.
Zekât, şartlarını taşıyan Müslümanların yılda bir defa yerine getirmekle yükümlü oldukları mali bir ibadet olup geçerli olması bir takım şartlara bağlanmıştır. Verilen zekâtın geçerli olması için zekât niyetiyle Kur’an-ı Kerim’de belirtilen yoksullar, düşkünler, borçlular gibi ihtiyaç sahiplerine aynî veya nakdî olarak verilmesi gerekir. (Tevbe, 9/60)" ifadeleri kullanıldı.
"Zekâtların bugünlerde ulusal düzeyde başlatılan dayanışma kampanyaları vasıtasıyla toplanıp hak sahiplerine ulaştırılması da caizdir"
Zekatın, söz konusu kimselere mükellefler tarafından doğrudan verilebileceği gibi aracı bir organizasyon vasıtasıyla vekaleten de ödenebileceği vurgulanan açıklamada, "Zekât, söz konusu kimselere mükellefler tarafından doğrudan verilebileceği gibi aracı bir organizasyon vasıtası ile vekâleten de ödenebilir. Açılan zekât hesabına zekât niyetiyle para yatırmakla da vekâlet gerçekleşmiş sayılır. Bu çerçevede, zekâtların bugünlerde ulusal düzeyde başlatılan dayanışma kampanyaları vasıtasıyla toplanıp hak sahiplerine ulaştırılması da caizdir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu tür kampanyalara zekâtını yatıran mükellefin yatırdığı meblağın zekât olduğunu belirtmesi, yetkililerin de zekât fonunda toplanan bu paraların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması konusunda gereken hassasiyeti göstermesidir" aktarımında bulunuldu.
İnfak ve paylaşma bilincinin Müminin en önemli vasıflarından birisi olduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Böylesi zor zamanlarda imkânı olan Mümin kardeşlerimizin yalnızca zekât vermekle yetinmeyip infak anlayışıyla hareket ederek Yüce Allah’ın kendisine lütfettiği malını başkalarıyla cömertçe paylaşması, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu güçlendirecek, sıkıntıları hafifletecek, bela ve musibetlerin kalkmasına vesile olacak, toplumsal dayanışmaya büyük katkıda bulunacak, kuşkusuz malını bereketlendirecek, nefsini yüceltip arındıracak ve kalbini huzurla dolduracaktır."
(İHA)