Haziran ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıklayan CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Utku Çakırözer, gazetecilerin haftalardır Meclis’e sunulmasını beklediği Yargı Reformundan beklentilerini sıraladı. Gazetelerin Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilme koşulu için getirilen ‘vergi borcu yoktur’ koşulunun yeniden ertelenmesini istedi.
YARGIDA REFORM BEKLERKEN YARGILANDILAR
Çakırözer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, her ay açıkladığı basın raporunun Haziran ayı sonuçlarını açıkladı. Çakırözer, Haziran ayında, 26 gazetecinin yargılandığını, 3 gazetecinin 13 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldığını, 4 gazetecinin toplamda 41 yıl 2 ay 11 günlük hapis cezasının istinaf mahkemelerinde onandığını açıkladı. Çakırözer, “Gazeteciler, Haziran ayında da neredeyse her günlerini mahkeme koridorlarında geçirdi. Bu yargılamalar, haftalardır Meclis’e sunulması beklenen Yargı Reformu’nun gölgesinde yapıldı. Gazeteciler yargıda reform beklerken, haksız, hukuksuz davalarda yargılardılar” dedi.
İCRA İLANLARININ YAYINLANMASI ZORUNLULUĞU KALDIRILMAMALI
Yargıda reform paketi başta yerel gazeteler olmak üzere basın kuruluşlarının ekonomik yapısını da yakından ilgilendirdiğini belirten Çakırözer, “İcra ilanlarının yayınlanması zorunluluğu ortadan kaldırılırsa zaten zor durumdaki gazeteler tam anlamıyla çöker. Basın ve ifade özgürlüğü tüm diğer özgürlüklerin belirleyicisidir. Basın ve ifade özgürlüğünün sadece yargılamalarla değil, ekonomik yapının tehdidi ile engellenmesi de kabul edilemez. İcra ilanlarının yayınlanması zorunluluğunun kaldırılmaması gerekiyor” dedi.
600’E YAKIN GAZETE KAPANMA RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA KALACAK
Gazetelerin vergi borçları olduğu gerekçesiyle resmi ilanların paralarını alamama tehlikesiyle de karşı karşıya olduklarını söyleyen Çakırözer, “Gazeteler vergi borçları olduğu gerekçesiyle bu yayınladıkları ilanların paralarını alamama tehlikesiyle karşı karşıya… 15 Temmuz itibariyle vergisini, prim borcunu ödeyemeyen gazeteler resmi ilanlardan yararlanamayacak. Gazetelerin ekonomik durumu çok kötü. Gazetelerin hayat damarlarını yok etmeyin. Daha önce ertelendi. Basın kuruluşlarının bu paralarını alması için “vergi borcunun olmadığını kanıtlama” zorunluluğunun 1 yıl daha ertelenmesi gerekiyor. Aksi halde Türkiye’deki bin 200 yerel gazeteden 600’ü kapanma riskiyle karşı karşıya kalacaktık. Bir gazetenin kapanması sadece o gazetenin kapanıp gitmesi değildir. O gazetelerin kapanmasıyla binlerce işsiz gazeteci sayısına yenileri eklenecektir. Anadolu’daki hemşehrilerimizin gerçekleri öğrenme hak ve özgürlükleri de ortadan kalkacaktır. Bunların olmaması için bu koşul ertelenmelidir” dedi.
REFORM, BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ACİL İHTİYACI
Yargıda reform yapılacağına ilişkin açıklamaların aylar öncesinden yapıldığını ifade eden Çakırözer, “Türkiye’de gazetecilerin, yazarların, çizerlerin, avukatların, sivil toplum kuruluşu gönüllülerinin, hekimlerin, akademisyenlerin böyle bir yargı reformuna acilen ihtiyaçları var. Sadece düşündüklerini ifade ettikleri için yargılanan, hapse atılan aydınların böyle bir yargı reformuna acil olarak ihtiyaçları var. Basın ve ifade özgürlüğünün böyle bir reforma acil olarak ihtiyaç var” dedi.
Çakırözer, “Yargı reformunun gerçekten özgürlük alanlarını genişleten bir reform olması için” nelerin yapılması gerektiğini sıraladı. Ceza Yasası’nın terörle ilgili düzenlemelerinde terör tanımının sınırlarının belirsiz ve muğlak olduğunu ifade eden Çakırözer, “Bu en ufak bir eleştirinin bile terör örgütü üyeliği ile suçlanmasına neden oluyor. Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin yazarları, muhabirleri, yöneticileri; avukatlar, Türk Tabipleri Birliği yöneticileri ve üyeleri, iş insanı Osman Kavala, akademisyen Tuna Altınel; PM üyemiz ve eski milletvekilimiz Eren Erdem ile yine siyasetçiler Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder… Yani iktidarı eleştiren, uygulamalarına karşı çıkan hemen hemen her kesimden insan sınırları belli olmayan bir terör tanımı üzerinden hapiste veya hapisle yargılanıyor. Yargıda gerçek bir reform için terör tanımının hiçbir yoruma açık olmadan yeniden yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
YASADAKİ CEBİR VE ŞİDDET UNSURU DELİLLENDİRİLMELİ
Çakırözer, “Aydınlarımızın hangisi eline silah alıyor, taş alıyor veya insanların canına kastediyor. Hangisinin şiddeti öven, şiddete çağıran tek bir sözcüğü var. Hiçbirinin. Ama anayasayı ihlal gibi suçların tamamında cebir ve şiddet unsuru aranıyor. Aydınlarımız bu madde üzerinden yargılanıyor, hapse giriyor. Ancak maddenin temel şartı olan cebir ve şiddet unsuru delillendirilmiyor. Yani reformdan önce mevcut yasanın tam ve doğru olarak kullanılması gerekiyor. Yasada zaten var olan cebir ve şiddet unsuru hukuken tam ve doğru olarak delillendirilmeli” dedi.
ELEŞTİRİ SUÇ KAPSAMINDAN ÇIKARILMALI
Türkiye’de insanların iktidarı eleştirdikleri için sisli, puslu bir ceza kanunu üzerinden yargılandıklarına dikkat çeken Çakırözer, “İnsanlar hapse giriyor. Gerçek bir yargı reformu için TCK’daki terör tanımı net olarak yapılmalı ve her türlü yoruma kapatılmalı. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6 ve 7. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 216, 220, 299, 301 ve 314’ü maddeleri, ifade özgürlüğünü korumak açısından uluslararası ölçütlere ve AİHM’in bu maddelerle ilgili içtihatlarına uygun hale getirilmelidir” dedi.
DÜŞÜNCE TERÖR SUÇU KAPSAMINDAN ÇIKARILMALI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Yargıda Reform Strateji belgesinde eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağının belirtildiğini anımsatan Çakırözer, “Ancak bunun hiçbir şekilde takdire ve yoruma yer vermemesi gerekiyor. Örneğin terör örgütü propagandasına ilişkin düzenleme. Gerçek bir yargı reformu için eleştiri maksadıyla yazılan yazıların, açıklanan düşüncelerin suç kapsamından çıkarılması gerekiyor. Bu düzenleme her türlü yorum ve takdire kapatılmalı” diye konuştu.
YÜKSEK MAHKEME OLMAZ DİYOR, YEREL MAHKEMELER HAPSE ATIYOR
Anayasa Mahkemesi’nin Zaman Gazetesi’nin eski yazarı Ali Bulaç ile ilgili verdiği hak ihlali kararında eleştiri ile terör suçunu birbirinden ayırdığını belirten Çakırözer, “Anayasa Mahkemesi, ‘bir kişinin düşünceleri, terörle bağlantılı suçlamaların tek dayanağı olamaz’ diyor. Yani Yüksek Mahkeme’nin olmaz dediği konu yerel mahkemelerin hapse atması için gerekçe olarak kullanılıyor. Yargıda gerçek bir reform yapılabilmesi için Anayasa Mahkemesi’nin özgürlükler lehindeki kararlarının bireysel kapsamdan çıkarılması ve içtihat olarak değerlendirilebilmesi gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
‘ÜYE OLMADAN ÜYELİK CEZASI’ KABUL EDİLEMEZ
Çakırözer, Türk Ceza Yasası’nın çelişkilerle dolu olduğuna da işaret ederek, “Bir gazeteci; örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmasa da örgüt üyesi olarak cezalandırılıyor. Hiyerarşik yapıya dahil olmadan üyeliğin cezası 5 yıldan 10 yıla kadar değişiyor. AİHM bu konuda karar vermiş, ‘bir insanın örgüte üye olabilmesi için sürekli olarak çeşitli ve yoğun faaliyetlerde bulunması gerekir’ diyor. AİHM uyarıyor, ‘bu maddeler mahkemelere geniş yorumlama yetkisi veriyor. Temel özgürlüklerin kullanılması terör örgütü üyeliği ile eş değer tutuluyor” dedi. Çakırözer, “Gerçek bir yargı reformundan bahsedeceksek, terör örgütünün üyesi olmadan üyesiymiş gibi cezalandırma çelişkisi ortadan kaldırılmalı. Bunun için Venedik Komisyonunun önerdiği gibi ifade özgürlüğü ile davalar bu maddelerin kapsamından çıkarılabilir” diye konuştu.
HAKARET, ÖZEL HUKUK İLE İLİŞKİLENDİRİLMELİ
Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması ile sadece 1 yılda 36 binden fazla kişi hakkında soruşturma açıldığını dile getiren Çakırözer, ‘Gerçek bir yargı reformu için başta Cumhurbaşkanı’na hakaret olmak üzere tüm hak hakaret suçlarının ağır ceza alanından çıkarılıp, özel hukuk ile ilişkilendirilmesi ve böylece özgürlüğü bağlamaması gerekir” ifadelerini kullandı.
İDDİANAMESİZ TUTUKLULUK EN FAZLA 6 AY OLMALI
Çakırözer, “Ayrıca bu reformun gerçek bir reform olması için kovuşturma aşamasındaki tutukluluk süresinin en fazla 6 ay ile sınırlandırılması gerekiyor. Böylece yargılamaların en büyük yarası haline gelen uzun tutukluluk sorunu aşılabilir” ifadelerini kullandı. Çakırözer, şöyle konuştu:
SANIK LEHİNE KARARA İTİRAZ EDİLMEMELİ
“Mahkemelerin verdiği tahliye kararlarına daha önce itiraz edilemiyordu. Bu OHAL KHK’sı ile mümkün hale getirildi. Bunu PM üyemiz eski milletvekilimiz Eren Erdem’de yaşadık. Mahkeme tarafından verilen tahliye kararına itiraz edildiği için daha cezaevinden çıkmadan tekrar yakalandı. Yargıda gerçek bir reform için sanık lehine verilen kararlara itiraz yolu kapatılmalı” dedi.