Haber-yazı: Erdoğan Ekiner

Soğuk, karlı bir coğrafyada, kış aylarında el-ayak buz keserken, asfalt zeminde ya da kaldırımlarda müzik aleti çalan ya da mendil satan çocuklara rastlıyoruz hala.. Yaşıtları sıcak evlerde derslerine çalışırken, oyun oynarken onlar oyun çağında kendileri ya da ailEleri için para kazanmak için sokaklarda bekliyorlar... Atık kağıt ve hurda toplayıcıları da gecenin ayazında çöpleri karıştırıyorlar.. Ve her gün, ekonomik kriz ya da birilerine göre en azından durgunluk (diyelim..) nedeniyle issizler ordusuna yenileri ekleniyor.. Elektrikkdeki yıllık zama oranı yüzde 39.8 olurken, insanlar doğalgaz faturalarından yakınırken, yakın süreçte çocuk bezleri, kağıt peçete, deterjan gibi ürünlerin fiyatı azımsanmayacak kadar artarken, TÜİK – her hasılsa – enflasyon oranını yüzde 12 olarak açıklıyor ve bu ücretlere yüzde 5.5, emekli maaşlarına ile yüzde 6.5 olarak yansıtıyor..

Yakın zamanda yağan kar, Eskişehir’e beyaz ürtü bırakırken, sonraları havanın soğuk olarak seyretmesi, karın yağışına yönelik ilgiliyi de azalttı sanki.. Çok eski bir şarı geliyor aklımıza.. “Hava çelik bir ustura gibi, dışarda kar yağıyor..” Bugün kar yoktu ama sokaklarda, caddelerde çocuklar vardı. Eskişehir’in herkesçe bilinen donduran soğuna rağmen, biri yüzünü göstermeye çalışıyordu.... Ünol Büyükgönenç’in yıllar önce söylediği şarkıdan....

hava çelik bir ustura gibi
zemherinin en acımasız günleri
dışarda kar yağıyor
öyle masallardaki gibi incecikten...
hava ustura gibi soğuk
minicik elleriyle
üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk ...
morarmış ellerini
ısıtmaya yetmiyor nefesi
sırtında paltosu yok
ayağında pabucu yok
hava soğuk çok soğuk çok
gün yılın bir çocuk günü olabilir
yıl dünya çocuk yılı olabilir
onun bunlardan haberi yok
üşümüş acıkmış
sıcacık bir çörek gibi güneşi düşlüyor
sevilmemiş
bilinmemiş
unutulmuş
dışarda kar yağıyor”

Ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın söylediği gibi: “Benim güzel ve yalnız ülkemde..”