Hacı Bektaş-i Veli Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Maraş Katliamı ile ilgili şu açıklamayı yaptı; " 42 yıl önce içinde bulunduğumuz günlerde, Alevi-Bektaşi Canlarımız üzerinde insanlık onurunun yüz karası olan vahşice Maraş Katliamı gerçekleştirilmiştir. Bu katliam, Alevi-Bektaşi toplumuna sistemli olarak 19-26 Aralık 1978 tarihinde tam 7 gün boyunca sürmüştür.
O tarihte ülkeyi yönetenlerin ve tüm toplumun gözleri önünde 150 canımız katledilmiş, 1000’den fazla canımız yaralanmıştır. Bunun yanı sıra, 200 den fazla ev ve 100 iş yeri yakılmış veya tahrip edilmiştir.
O tarihe kadar Alevi – Sünni toplumu Maraş’ta kardeşçe yaşamlarını sürdürürken, ülkeyi kaosa sokmak isteyen şer odaklarının kurgusu ile şehir bir kavga ortamına itilmiştir. Bu sürecin sonunda Alevi ve Bektaşi toplumuna yitirilen canlar ve unutulmaz acılar kalmıştır. Bununla yapılmak istenen ülkedeki dostluk ve kardeşlik ortamının yok edilmesidir.
Ne yazık ki; hükümetler Maraş’taki Alevi-Bektaşi katliamından ders almadıkları gibi; Çorum, Sivas ve Gazi Katliamlarına da seyirci kalmışlardır. Yüreğimizde hala acısını hissettiğimiz bu katliamları yapanlar ve ölümlere neden olan katiller ya bulunamamış, ya mahkemelerde aklanmış ya da daha sonra hükümetlerde yönetici veya milletvekilleri olmuşlardır. Bizler bu yaşanan acıları her yıl anmaya devam edeceğiz ve toplumun barış içerisinde yaşaması için var gücümüzle mücadele edeceğiz.
Bu ülkede inanç ve yaşam özgürlüğü sağlanmadığı sürece, her zaman toplumsal barışı bozacak şer odakları varlığını sürdürecektir. Bu süreç Pir Sultan Abdal’dan günümüze kadar devam etmiş olup, eğer ciddi önlemler alınmazsa gelecekte de devam edecek gibi görünmektedir. Ama hiçbir şekilde Alevi-Bektaşi toplumu olarak bizler bu ülkenin vatan bütünlüğünü, toplumsal kardeşliğini, beraber yaşama kültürünü bırakmayacağımızı Allah, Muhammed, Ali inancıyla savunacağımızı biliyor ve bildiriyoruz.
Yapılması gereken, ülkemizde yaşayanların kültürlerini, etnik kökenlerini, inanış biçimlerini ötekileştirmek yerine toplumumuzun ve ülkemizin bir zenginliği olarak kabul etmesidir. Bu tür acıların bir daha yaşanmaması bu anlayışa bağlıdır. Aksi halde, bu tür inançsal provokasyonlar, ülkemizde faaliyet gösteren terör örgütlerinin eylem alanı haline dönüşmeye devam edecektir.
İçinde bulunduğumuz pandemi süreci göstermiştir ki önce insan varlığı önemlidir. İnsan can cana olduğunda dil, ırk, renk farkı olmaksızın beraber hareket ettiği zaman, kardeşçe zor günleri aşabilmektir.
Gelecekte, hem kendi tarihimizde acıları unutmayarak, hem çevremizdeki ülkelerin ve halklarının içinde bulunduğu durumları iyi analiz ederek güzel yurdumuzda birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla sahip çıkmamız gerekmektedir.
Gelecek günlerde tüm toplumun kardeşçe ve barış içinde yaşaması dileğiyle…