Adaletin Hukuku ve Parlamenter Demokrasi İdeali Platformu Dönem Sözcüsü, "Kadına şiddet davalarında ceza adaletsizliği" konulu bir açıklama yaptı. Ektaş, "

Suç Vasfında Yanılma, İyi Hal ve Tahrik İndirimi Adaletsizliktir.

Ülkemizde önemli toplumsal sorunlardan olan ve bir türlü etkili önleyici tedbirlerin uygulanamadığı alanlardan olan “Kadına Şiddet” konusu, işlenmiş suçların yargılamalarında yaşanan adaletsizliklerle neredeyse her gün yeni gündem oluşturmaktadır.

Eşi tarafından baltayla katledilen A.T.A davasında verilen tahrik indiriminden kısa bir süre sonra, boşanma aşamasındaki Ö.G’yi ağır yaralayan eşi hakkında Ankara Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar ve ceza indirimi de bunun son örneği olmuştur.

Bir çok kadına şiddet ve kadın cinayeti davalarında uygulanan haksız tahrik indiriminde, dava konusu olayın meydana geldiği zaman ile haksız tahrik olduğu iddia edilen fiilin gerçekleştiği zaman arasındaki fark ne yazık ki dikkate alınmamakta, haksız tahrik olduğu iddia edilen olaydan günler ve hatta aylar geçtikten sonra yani failin öfke ve şiddetli elemin etkisinden çıktığının kabul edilmesi gerektiği durumlarda dahi haksız tahrik indirimi uygulanabilmektedir. A.T.A davasında uygulanan haksız tahrik indirimi buna örnektir.

Ö.G. davasında ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi suç vasfını nitelemede hataya düşmüş ve adaletsiz bir karara imza atmıştır. Hatırlanacağı gibi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2'nci Ceza Dairesi'nde görülen davada, eşini 16 yerinden bıçaklayan sanık hakkında yerel mahkemenin verdiği 16 yıl 6 ay’lık 'kasten öldürmeye teşebbüs' cezası kaldırılarak, 'eşe karşı neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış kasten yaralama' suçundan 7 yıl 6 ay ceza verilmiştir.

Bu adaletsizliğe, Mahkemenin suç vasfını “eşe karşı neticesi itibarıyla ağırlaştırılmış kasten yaralama” olarak kabul etmesi neden olmuştur. Dava konusu olayda sanığın mağduru 16 kez bıçakladığı dikkate alındığında, kastının yaralama kapsamında kaldığını kabul etmek, kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde haklı tartışmalara neden olmuştur. Yaralama kastıyla hareket edilen olaylarda, sanıkların ölüme sebep olabilecek noktalara saldırıp saldırmadığı kadar saldırının süresi ve fiil tekrarı da önemlidir. Yaralama olarak nitelendirilebilecek olaylarda, kısa süreli ve birkaç sınırlı darbe ile yapılan saldırılar kabul edilebilir ölçü olarak nitelendirilebilir. Ancak defalarca tekrarlanan saldırıdan sonra, mağdurun ölmemesinden hareket edilerek suç vasfının –basit bir yaklaşımla- yaralama seviyesinde değerlendirilmesi, Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş “Kasten Öldürmeye Teşebbüs” suçunu karşılıksız ve işlevsiz bırakacaktır ki bu da hukuka olan güveni sarsacaktır.