TMMOB Eskişehir İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Deniz Kılıç, Oda yemeği ve plaket töreninde gündeme ait bir konuşma yaptı.
İnşaat Mühendisleri Odamızın 65. Kuruluş yıl dönümünü kutladıklarını vurgulayarak, “Ülkemizin mühendis, mimar ve şehir plancılarının uzun geçmişe dayanan meslek örgütü kurma çabaları, 1954 yılının Ekim ayında, Ankara’da gerçeğe dönüşmüştür. Farklı meslek alanlarında mühendis ve mimar temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen ilk genel kurulumuzda, TMMOB tüzüğü kabul edilmiş ve birlik bünyesinde 10 meslek odası kurularak TMMOB’nin örgütsel hayatı fiilen başlamıştır. 19 Aralık 1954 tarihinde de İnşaat Mühendisleri Odası kurulmuş ve bu tarihleri kapsayan hafta ise mühendislik haftası olarak ilan edilerek 65 yıldır kutlanmaktadır” dedi.
19 Aralık Maraş’ta faşistlerce katledilen vatandaşlarımızı da saygıyla andıklarını belirten İMO Eskişehir Şube Başkanı Deniz Kılıç şunları söyledi:
“Çoğunluğun başını kuma gömdüğü bir ortamda, destekleriniz sayesinde gerek ulusal, gerek yerel düzeyde mesleğimizi ve geleceğimizi yakından ilgilendiren her türlü sorunun üzerine gidebilecek cesaret ve sesimizi en gür haliyle ilgili yerlere ulaştırabilecek dik bir duruşla hizmet üretmeye çalıştık.
Gerçekten de bugüne kadar yaşadığımız ve yaşanması muhtemel tüm sorunlarla ilgili olarak ulusal ve yerel gündemi en yakından takip eden meslek örgütlerinden biri olduk.
Ne sorunları inkâr edenlerden ne de sorunlarla ve sorumlularla yüzleşmekten korkanlardan olduk. Statümüzü muhafaza etmek adına ya da görebileceğimiz bireysel zararlardan endişe ederek susmayı yeğleyenlerden de olmadık.
Evet, zaman zaman siyasi kadrolarla çok çatışmalarımız, görüş ayrılıklarımız da oldu. Hiç kimse, ama hiç kimse bu durumlarda dahi evrensel demokratik ve mesleki ilkelerden ayrılarak bir tavır geliştirdiğimizi söyleyemez. Eleştirilerimiz ve değerlendirmelerimiz her zaman yerinde, ölçüsünde ve sadece sorunların çözümüne yönelik oldu.
Değerli arkadaşlarım ülkemizin içinde bulunduğu bu tarz kriz ve keşmekeş ortamlarında “kral çıplak” demek her zaman kolay bir iş değildir; bedel ödemeyi gerektirir.
Zaten yaşanan bunca şeye rağmen halkımızın da yetki makamında oturanların da suskunluğu bundandır.
Ve bu suskunluk, bu aymazlık, bu adam sendeciliktir yaşadığımız yerleri bu duruma getiren.
Peki, biz de mi aynısını yapmalıydık?
-Ülkemizdeki laik demokratik düzen yerle bir edilirken;
-Adalet ve Hukuk sisteminde güç savaşları sürerken;
-Meslektaşlarımızın geleceği karartılırken;
-Genç meslektaşlarımıza şantiye şefliği için yıllık iki bin lira ücret teklif edilirken;
-İmzacı, diksiyonu ve fiziği düzgün mühendis aranıyor diye ilanlar verilirken;
-Ülkede 4 hoca ile 400 mühendis yetiştiren üniversiteler kurulurken;
-Gayrimenkul sektörü tamamen müteahhitlerin insafına bırakılırken;
-Kentte konut alanların yarısına yakını bankalara borçlanırken;
-Stadyum yıkılıp kent belleği ortadan kaldırılırken;
-Demiryolu inşaatında İhale fiyatı iki katına çıkıp, işin yarısı yapılırken;
-Kentin İstanbul ile demiryolu ulaşımı yıllarca sekteye uğrarken;
-İstasyon binası yerine açık peron yapılırken,
-İniş ve çıkışında sinyalizasyon bulunan’’ mühendislik harikası !!!’’ köprüler inşa edilirken;
-Trafik sorunları yaşanırken;
-Etrafımızda bunlar olup biterken çoğunluk gibi biz de susmalı mıydık?
-İmar, kentleşme, ulaşım gibi mesleğimizin geleceğimizin ve toplumumuzun en temel sorunları birilerinin keyfiyetiyle, -plansız, projesiz ve programsız olarak şekillenirken susmalı mıydık?
-Tepebaşı Bölgesinde bulunan Alpu Ovamıza Kömürlü Termik Santral yapımı planlanırken susmalı mıydık?
Tabii ki susamazdık ve susmadık da…
Bizim görevimiz gereği, müdahil olduğumuz neredeyse her konuda, karşımıza söylediğimiz gerçeklerden ve sergilediğimiz bilimsel yaklaşımlardan rahatsız olanlar çıktı. Yerinden çıkan her çivi, biz inşaat mühendislerini rahatsız eder; dolayısıyla biz çıkan her çiviyi yerine çakmaya çalıştık. Memleketin ve kentin çivisini çıkarmaya çalışanların bize olan tepkisi bundandır.
Şu anda TBMM’de bütçe görüşmeleri yapılıyor, Katrilyonlar, milyonlar, yatırımlar, paralar, oranlar, kıyaslamalar hepsi konuşuluyor ama bu bütçede insan yok, vicdan yok, insanımızda mutluluk yok. Bu ülkede çöken cami inşaatında ölen inşaat mühendisi, ekonomik krizden dolayı işsiz kalan mühendis ve mimarları, batan müteahhitler yüzünden mağdur olan vatandaşı ve mühendisleri mimarları dile getirecek mecra yok. Bu ülkede kendi insanına vicdanlı davranmayıp başka ülke vatandaşlarına çıkar gözyaşı döken anlayış var.
Bu ülkede kadının da yeri yok. Misal sadece 2019’un ilk 11 ayında 430 kadın öldürüldü. İsimlerini saymaya zamanımızın yetmeyeceği kadar çok kadın katledildi, tecavüze uğradı, taciz edildi. Çocuklarımızın istismar suçlarında son 14 yılda 14 bin artış var. 2018’ de 10 ile 17 yaş arası kız çocukları kendi çocuklarını doğurdular. Bu sayı 2001-2019 yılları arasında 542.821 dir. Hükümetin duyarsız davrandığı bu durum geri dönüşü olmayan sonuçları da beraberinde getirmektedir. Kadına yönelik her türlü şiddet politik bir sorundur diyor ve Şili deki mücadeleye selam olsun diyorum.
Bütün bunlara rağmen, geleceğe dair umudumuzu yeşerten, bu şehrin sokaklarında sopalarla dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ ların Yürekli ve yiğit duruşları var. Şerefi ve vatanı için hayatına son veren Ali Tatar’ ların ışıkları var.
İnşaat mühendisliği eğitimi veren programların sayısı 190’ı, bu programlara her yıl alınan öğrenci sayısı ise 13.000’ü aştı. Odaya kayıtlı üye sayımız 135 bine yaklaşıyor. Dört hoca ile dört yüz öğrencinin öğrenim yaptığı üniversiteler açmaktan vazgeçelim artık.
Bitişiğinde kazı yapılırken veya kendiliğinden yıkılan binaların hızla artması, bu durumun çok acı bir göstergesidir.
Toplumun can ve mal güvenliğini direkt ilgilendiren bir mesleğe ait eğitimin tekrar gözden geçirilerek mutlaka düzeltilmesi ve meslektaşlarımızın insan onuruna yakışan ortamlarda iş ve aş bulması için çaba gösterilmelidir. Bunun çözüm yolu da yeri de bellidir aslında. Bizim için Mezuniyet sonrası eğitimin, gelişmenin, dayanışmanın ve örgütlülüğün tek adresi İMO’ dur. Anayasal bir kurum olan TMMOB bileşenlerini sırf sizden farklı düşünüyor diye süreç dışına itmek, kapatmak veya sindirmek sorunları asla çözmez, daha da büyütür.
Yazın tozunda, kışın ayazında son derece güç koşullarda çalışmamıza ve tüm olumsuzluklara rağmen modern Türkiye’nin mühendisleri olarak güzel bir gelecek inşa etme konusundaki inancımızı hiç kaybetmedik. Her alanda olduğu gibi, bizim işimizde de başarı için bilgi, deneyim ve meslek sevgisi temel koşuldur. Bugün meslekte 50, 40 ve 25. yıllarını dolduran arkadaşlarımızın başarısında bunun izlerini görüyoruz. Ülkenin kalkınması için büyük emekler veren bu deneyimli meslektaşlarımızı ve onlara koşulsuz destek verip her türlü fedakârlıkta bulunan saygıdeğer eşlerini yürekten kutluyor, saygılar sunuyorum.”