Türk Eğitim-Sen Eskişehir 1 Nolu Şube Başkanı Haydar Urfalı, “zincirleme görevi kötüye kullanma” fiilinde bulunmaları iddiasıyla yaptıkları suç duyurusu ve İl İdare Kurulu ile Bölge İdare Mahkemesi  aşamalarının sonucunda, Eski İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen, Eski Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Başyiğit, Eski Tepebaşı İlçe Milli Eğitim Müdürü Bülent Üzmez, Şube Müdürleri Serhat Murat, Ahmet Melik Gül, Yaşar Temur ve Ali Şahin Yıldız hakkında Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığını belirtti.

Açıklama şöyle; "10.06.2014 tarihli  29028 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren “Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik” kapsamında bulundukları görev ünvanında 4 yıllık çalışma süresini dolduran yöneticilerin yeniden görevlendirilmelerine ilişkin bir süreç yaşanmıştı. Bu sürecin işleyişinde özellikle İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin organizasyonuyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerince adalet, hakkaniyet, eşitlik, tarafsızlık, liyakat ilkelerine uymayan yaklaşımlar sergilenmiş ve yasal olmayan uygulamalar yapılmıştı.  

              07/08/2014 tarihinde 202 sayılı yazımızla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü uyararak; yönetici görevlendirme sürecinin hukuksal normlara bağlı, objektif kriterlere göre ve şeffaf olarak işletilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak süreci hukuk ve mevzuat birimimiz aracılığı ile izleyeceğimizi üyemiz olsun olmasın işlemlerdeki muhtemel haksızlıklara karşı bir dizi girişimde bulunacağımızı da bildirmiş ve mücadeleye başlamıştık.

              O, değerlendirme sürecinde puanlama açısından 100 üzerinden minimum 25 puan gibi bir etkiye sahip olan İlçe Milli Eğitim Müdürlerinin tamamı yani 14’ü de vekil olarak görev yaptıklarından siyasi etkilere çok açık olarak bu görevlerini yerine getirmişlerdi. Bunlardan özellikle Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerinin de aralarında bulunduğu  8 İlçe Milli Eğitim Müdürü henüz iki ay önce bu göreve başlamışlardı. Bu nedenle bırakın okul müdürlerini tanımayı ve değerlendirmeyi okulların yerini bilmediklerinden navigasyonla bulmuşlardı.

Bu süreçte İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde görev yapan Şube Müdürlerinin bir kısmı şehrimize yeni atanmış,  ilimizdeki görevlerine henüz 10-15 gün önce başlamışlardı. Geri kalan Şube Müdürlerinin hemen hemen tamamı ise atamaları Danıştay tarafından iptal edilen, iptal kararı MEB’e tebliğ edilmesinin üzerinden 30 günden fazla geçmesine rağmen usülsüz ve hukuksuz şekilde görevlerine devam ettirilenlerden oluşmakta idi. Bu görevlilerde tıpkı İlçe Müdürlerinde olduğu gibi bırakın okul müdürlerini tanımayı okulların yerini dahi bilmeden değerlendirme yaparak kul hakkı yemekte herhangi bir beis görmemişlerdi. O dönemde çok ilginç olaylar yaşanmış, adeta çekirdek çitler gibi kul hakkı çıtır çıtır yenmiş ve bu olayların başrolünde yer alarak kurgulayanların ifadesine göre “öteki mahalleden olanlar” en verimli çağlarında ekinler gibi tırpanla biçilmişti.

Tüm bu yaşananların ardından yaklaşık 5 yıldır bıkmadan, usanmadan, yılmadan ve yıkılmadan hep Yüce Rabbimizden yardım dileyerek, devletimize, adalet ve hukuk sistemimize inanarak ve güvenerek mağduriyet yaşayan üyelerimizle birlikte idari yargıda hukuk mücadelesi verdik. Bu sırada mücadeleden yorulan ve vazgeçen, her şeyden ümidini kesen, devletine küsen, üzüntü ve kahırdan hastalanan, hatta aralarında hakları bu sürecin tetikçilerinin boyunlarında asılı kalan hesabı mahşerdee görülecek, bir hayli arkadaşımız olduğu gibi bizimle birlikte kararlılıkla ve ısrarla mücadeleyi sürdürenler de oldu.

Her biri yaklaşık 6-7 ay süren onlarca davada hukuk her defasında yapılan haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzluğa dur demesine rağmen kıyım sürecinin görevli aktörleri hukuku dinlemek, nedamet getirmek, hicap duymak ve helallik almak yerine kendilerine verilen sufleleri dile getirerek “sonu neye varırsa varsın mahkeme kararlarını uygulamayacağım” “siz kazanacaksınız biz bozacağız” “bu iş bitti” “bizim kararımız değildi yap dediler yaptık” gibi sözlerle sürecin ardında durarak yapılanları hak olarak görmüşlerdir. Karşılığında kimi bakanlık müfettişi olmuş kimisi de İl Milli Eğitim Müdürü olmuştur. Diğerleri de sabırla üst görevlere atanmayı beklemektedir esas olanın Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmak olduğunun farkında varmadan.

Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaklaşık 2 yıl önce sürecin mağduru 3 arkadaşımız aracılığıyla yaptığımız “zincirleme görevi kötüye kullanma” fiilinde bulunmaları iddiasıyla yaptığımız suç duyurusu ve İl İdare Kurulu ile Bölge İdare Mahkemesi  aşamalarının sonucunda, Eski İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen, Eski Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Başyiğit, Eski Tepebaşı İlçe Milli Eğitim Müdürü Bülent Üzmez, Şube Müdürleri Serhat Murat, Ahmet Melik Gül, Yaşar Temur ve Ali Şahin Yıldız hakkında Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır.

              Açılan dava Türk Ceza Kanunun ilgili hükümleri gereğince;

              Görevi Kötüye Kullanma fiiliyle ilgili olarak; “(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

              Zincirleme Suç fiiliyle ilgili olarak; “(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 29/06/2005-5377 S.K./6.mad) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”

Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma fiiliyle ilgili olarak; “(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,

c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.” hükümlerince yürütülecektir.

Hal bu ki, biz demiştik ki; Unutmayın ki, zulümle abad olunmaz. Hangi mevkide olursanız olun, yarın bu yaptığınız haksızlıkların hesabını yargı aracılığıyla yakanıza sarılır sorarız. Sizlere bunu yaptıranlar gün gelir sizi terk eder. Gün gelir sizleri alkışlayanlar, aslansın kaplansın diyenler, kul hakkı yemeyi hak olarak görenler ile sahte sendikacılar utanmadan sıkılmadan kafalarını kumlara gömerler de sizler bir avuç kumda bulamazsınız.

Son söz olarak da; Ne diyelim? Adaletten kaçış yok!

Sorumlular yargılanıyor! Belki yeni yeni yargılamalarda eklenir.

Sıra ceza da kim bilir belki de ardından tazminat davası da gelir.

Bu dünyada görülemeyen hesaplar içinde Ruz-i Mahşer sizi bekliyor.